sesin içindeki ses
"ses, ses../
sadece ses../
berrak suyun akmayı isteyen sesi../
toprağın dişiliğine dökülüşünün sesi ışığın../
döllenmiş manânın sesi../
ve yayılma sesi aşkın müşterek zihninin/ ses/ ses/ yalnız, ses kalır…"
demişti İranlı şair furuğ ferruhzad, “bâki kalan ses”i anlattığı şiirinde.
tamamını okumak için tıklayın
|
aklın çekirdeğine ulaşmak
aklın çekirdeğine ulaşmak belki de
onu bir an durdurmak demek.
durdurabilmek.
zihnin bizi değil bizim zihni ele geçirip durdurabilme yetisi kazanmamız.
bu kısa sureli olabilir.
ama işte o kısa sureli teslim olunan yer kendi doğamız...
tamamını okumak için tıklayın
|
kadın bedeninin tanımlanması
aynı cümlelerle yineleyip durmakla bir şey
çözülmeyecek.. tarih üzerinden bakmadan,
biyolojik temel oluşum hâllerimiz üzerinden
bakmadan, mitolojilerdeki arketiplerle anlam
içeriklerinin nasıl tek tek örüldüğüne bakmadan
ve egemenler tarafından dillere sözcük anlamlarının
tamamını okumak için tıklayın
|
şiddeti içsellestirme riski
bu yazıda sözünü edeceğim sinema filmi hayli
zaman önce çekilmişti ancak benim izleme fırsatım
yeni oldu. sinemalarda oynadığı tarihlerde ilgimi
çekmemişti. sinsi bir şekilde büyümekte olan bir
tehlikenin işaretçisi gibi algılamasaydım filmi
“hiç seyretmeseymişim” deyip geçebilirdim de.
tamamını okumak için tıklayın
|
birlikte öğrenmek
biz dünyanın efendisi değiliz. onun bir parçasıyız.
ve onunla bütünleşebildiğimiz ölçüde bulacağız
aslında kendimizi de.
katman katman oluşan taşlara
bakın... milyonlarca yılın hikâyesini anlatır size...
kafanızı kaldırın gökyüzüne bakın...
müthiş bir evrenin hikâyesini anlatır...
tamamını okumak için tıklayın
|
hazla seyretmenin korkunç cazibesi
değişmek dönüşmek. tek taraflı değil elbette, karşılıklı
olarak birbirini dönüştürmek… ama birbirinin kaygısını,
korkusunu, öğretisini, en kötüsü de öğrenilmiş
çaresizliğini aynen almadan. içindeki cevheri işlemesi
için göz kırpacak kadar ince dokunuşlar…
tamamını okumak için tıklayın
|
sözcüklerin gücü adına
sözcüklerin gerçekten büyük bir algı yönlendirmesi
var. kelimeler bizim ağzımızdan çıkarken bile onları
biz söylüyoruz ve sonradan yine kendimiz onların
etkisinde kalıyoruz, ne garip değil mi?
istiyorum ki
sözcüklerin gücünü bihakkın anlayalım…
tamamını okumak için tıklayın
|
yaşamı yeşertmek için bir tohum
bireyin öncelikle kendi sürecini tamamlayıp doğasını
tanımasının ne kadar elzem olduğuna dikkat çektiriyor
david deida.
bir sorum var öncelikle. hepimize derin
bir sorum var. kadın teması ile ilgili, kadınların kendi
gücünü keşfetmesi ve bu keşfin dünyayı nasıl derinden
değiştirebilme gücü olduğunu tema eden sayfalara....
tamamını okumak için tıklayın
|
bilmeyi aramanın gücü adına...
bilginin yaşama ve insan doğasına uygunluğuna
bakmalı altını çiziyorum; anahtar arıyorsak…
bilmenin ve öğrenmenin önünde öyle büyük engeller
var ki. sistem tarafından ele geçirilmiş olmasını
kastediyorum tüm bilme biçimlerinin ama bildiğimizden
daha da fazla bence bilmediklerimizi bilmeyiş şeklimiz..
tamamını okumak için tıklayın
|
isyanın bittiği yer
asileşmek bir dönem sürüyormuş. sonrasında şöyle
bir şey oluyor. süreç kendisini tamamladığında;
kurban olma rolüne isyan etmekten çıkıyor insan en
önce. bir sonrasında ise bu kez kurban olmama
rolünden de sıyrılınca savunmalardan da saldırılardan
da özgürleşivermek geliyor…
tamamını okumak için tıklayın
|
sitem tehditi altında nasıl kendim olurum
derdini söylemeyen derman bulamaz, derler. bir
ucundan başlayım anlatmaya: tanışıyor olmak
seviyor ve seviliyor olmak dili sitem üzerinden
kurmaya, bir diğerini anlamamaya yol açmamalı.
tam da tersi anlamaya yol açmalı ama herkes
tek tek kendisinin biraz daha özel olduğu üzerinden
kurguluyor yakınlığı...
tamamını okumak için tıklayın
|
doğanın bir parçasıyız, farkında olmasak da...
doğanın sabrı vardır dedi kardeşim; bir tomurcuk
aylarca açmayı bekleyebilir; canı sıkılmaz, daralmaz
içi.
yola çıkmıştım ama beklemek mi zorundayım
şimdi diye söylenmez beni kandırdı bu havalar
erkenden tomura durdum bak diye güller ağlanmaz.
tamamını okumak için tıklayın
|
tomurcuğun hevesi
"Bak yine uyandın.
Nefes alıyor, hayata dokunuyorsun...
Hadi ona güzel bir şeyler söyle
Her şey sende başlar,
sende biter...
Eğer gittiğin yerlerde seni çok sevmezlerse,
tamamını okumak için tıklayın
|
korkunun ecele faydası var
bazen kendimize artık korkmayacağım deriz ya,
peki fark ettiniz mi ne zaman deriz. bizi korkutma
olasılığı olduğunu algıladığımız tehlike durumlarında.
sıklıkla korkmuyorum diyorsak ya da korkmayacağım..
pat diye söylemek istemezdim böyle ama söylemeliyim;
dip bir korkunun içinde yaşıyoruz demektir..
tamamını okumak için tıklayın
|
sevgi alarm kapısı
içimizdeki duyulamayan çocuk küser, içine kapanır,
öyle bir kapanır ki kendimizi onun öfkesinde buluruz,
onu yargılamayın, sevin. rahatlasın güvensin açabilsin
kendini, açabildikçe öfkesi dinsin, baskasından
beklemeyin siz sevin, ihtiyacı olan sizin sevginiz.
tamamını okumak için tıklayın
|
kalbimiz hep o çocuğunki
içimizdeki çocuk hep bizimleymiş aslında. konu,
onun sesini duyabilmek meselesi. duyulamayan
çocuk o karanlık odada unutuldukça hırçınlaşıyor,
hayatı dar ediyor yetişkin halimize.
tamamını okumak için tıklayın
|
beni bozar kurallar
beni bozar kurallar. bunu fark ettiğimden beri ben
de onları bozuyorum, emin olun bana hiç kızmıyorlar
oh be nihayet bizimle de oynayacak birisi geldi
deyip sevindiler bile hatta, ah ne güldük birlikte.
tamamını okumak için tıklayın
|
sansur utancı
"sansür utancı sürekli kılar ve bu da cehaleti artırır.
cehaletse değişimi engeller, yani vücudun dilinden
utanmak tehlikeli bir iştir.."
bu cümleler masters of
sex dizisinden. dr masters virginia ile birlikte yıllarca
yürüttükleri cinsel araştırmayı tanıttıkları bir tv
programında söylüyor bu cümleleri.
tamamını okumak için tıklayın
|
kendine sadık olmak
“Seni sevmeye hazır olmayan insanları serbest bırak.
Bu hayatında yapacağın en zor şey. Seni sevmeye
hazır olmayanlara sevgini vermeyi bırak. Değişmek
istemeyen insanlarla zor sohbetler yapmayı bırak.
tamamını okumak için tıklayın
|
kırılma noktası
yıllardır deli gibi savunduğum bir şey tam ortasından
çatlıyor bugün ve nerdeyse tam tersine dönüyor.
protesto ise bir şey protesto olduğu belli olmalı,
sevmekse sevdiği, yermekse yerdiği net olmalı,
kaçası geliyorsa kaçtığı, sıçası geliyorsa sıçtığı.
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizdeki yükleri atmak
evimdeki eskileri atıyorum bugünlerde bol bol. öyle
böyle değil attıklarım. resmen her şeyi azaltıyorum.
ben bile inanamıyorum vazgeçtiklerime... hayata
atılmış çentikler de çıkıyor karşıma yer yer … meselâ
şu cümleyi bir deftere not almışım. başka da not yok
defterde:
"insanlara ağır gelen gerçeklerdir; sırlar değil...
tamamını okumak için tıklayın
|
sessizliğin içindeki ikinci kapı
1952 'de john cage 4 dakika 33 saniye süren bir
senfoni bestelemiş... izleyicilerin karşısına çıkmış
selamını vermiş ve üç bölüm halinde sunacağı
senfonisini icra etmek için oturmuş piyanonun başına.
4 dakika 33 saniye sürecek sessizlik senfonisini
insanlara ulaştırmış.
tamamını okumak için tıklayın
|
gözler kalbin aynasıdır derler; vallahi doğru
bu günlerde gözler var merceğimde.. nereye nasıl
bakıyorlar..zaman içinde nasıl bir değişim geçirmiş
bakışlarımız. bazı bakışlar yüzümüzden giderken
bazı bakışlar nasıl gelmiş yerleşmiş. gidenler hangisi
gelenler hangisi. bunlara bakıyorum.
tamamını okumak için tıklayın
|
sevmeler biçim biçim
bir arkadaşım hepimizin bir sevme biçimi vardır,
dediğinde çok şaşırmıştım. ben sanıyordum ki
sevmek bir çeşittir. tek bir çeşit. sonra da "bazı
sevme biçimleri sıkıntılıdır" demişti al bir cümle daha
.. uzun süre aklımı kurcalamıştı bu cümle..
tamamını okumak için tıklayın
|
gözleri tüten taze söğüt dalı olmak
gözleri gülen kadınlar görmek, kadınlardan birisi
insanın kendisi bile olsa iyi geliyor. hatta bu
belki de özellikle iyi bir şeydir... insanın kendi
gülen gözleri olduğu fotoğraflara bakmak..
gözleri
gülen kadınlar görmek, kadınlardan birisi insanın
kendisi bile olsa iyi geliyor. hatta bu belki de özellikle
iyi bir şeydir... insanın kendi gülen gözleri olduğu
fotoğraflara bakmak..
tamamını okumak için tıklayın
|
sevilme kıskacı
"seni seviyorum" cümlesine de bakalım yeri gelmişken…
bu cümle de bir anlamda sıklıkla söyleniyorsa beni sev
demek olabilir dipten bir yerden... müthiş bir ihtiyaçlılığa
işaret ediyor olabilir bu cümle. o sebeple cümleleri
incelerken aslen onun hangi frekans ve biçimde
söylendiğine bakmak gerekir.
tamamını okumak için tıklayın
|
gölgesiyle öpüşmek
bu tanım nasıl hoşuma gitti. nasıl yetkin ifade edilmiş
bir kadın cümlesi bu... kadınların sıklıkla kendilerini
buldukları aralık... içlerinden gelen şeffaf oluş
duygularıyla bağlantılı oluş cesareti sonrası darbelere
daha da açık hâle gelişinin ifadesi..
"Bana iyi geliyorsun"
gelmiş geçmiş en bencil, en kandırıkçı, en tüketici, en sömürücü cümle...
tamamını okumak için tıklayın
|
beni hayatta tutan egomu seveyim;-)
ego kötü bir şey değildir en temel dürtümüz yani
hayatta kalma dürtümüzle ilgilidir ve gereklidir
hayatın içinde sorun olan şişik ego fazla ego vb
durumlar. yani gelişimde bir sorun ya da bir başka
tabirle bir travma ile yolun bir yerinde tıkanmışlık
varsa ve o yolun devamında temizlenemezse bu
yaşam pratiğinde bir davranış bozukluğu olarak belirir.
tamamını okumak için tıklayın
|
mayamı bozdurmam.. bu oyunu bozarım.
evet bugünkü yazımın konusu bu. ben içimdekini
yazarım. lafı eğip bükemem.. 'Spinoza'un şu sözleri
ne kadar güzel açıklıyor bugünkü insan hallerimizi....
"İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları
haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki
kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçlar."
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizdeki gölge ile barışmak; mayayı bozdurmadan...
geçen hafta eczanede başıma gelen bir olayla baya
bir dalgalanmış ve sizinle paylaşmıştım.. bu bir
haftada neler oldu neler öğrendim.. sevgili arkadaşım
bedirhan demir ile doğal bir sohbet içinde çıktı ortaya.
buyrun hep birlikte okuyalım. önce söz bedirhan'da....
tamamını okumak için tıklayın
|
kıvamlı deniz
rüyalarımda yıllardır bir deniz görüyorum. ikinci kat
olan bir evden bu denize bakıyorum hep. balçık gibi.
derin, kıvamlı, ürkünç ama bana hep çok güzel gelen.
ve bazen (artık son zamanlarda) aaaa rüyalarımda
gördüğüm deniz, rüya değilmiş, meğer gerçekmiş
bile dediğim oluyor.
tamamını okumak için tıklayın
|
devin çınar’ın hikayesi
derler ya bir derdim var tutamam içimde. o hesap
ben de akıp gidicem size. kendisi de anlatır bir
gün belki hikayesini en birinci ağızdan. ama ben
şimdi oğlumun hikâyesini anlatmak istiyorum size.
tamamını okumak için tıklayın
|
çok teşekkür ederim.
evet arkadaşlar nihayet yazdım. nihayet çıkardım
içimden yıllar sonra.. canan ve mehtap. iki can
arkadaşım çok yanımdaydılar bu süreçlerde..
kardeşlerim zaten.. ve sevgili çakıllar.. tiyatro grup
arkadaşlarım…
tamamını okumak için tıklayın
|
yoldayız
şimdi görüyorum ki, kimse kimseye bir şey
yaşatmıyormuş; insanın kendine yaşattığı yanında.
her birimiz kendi hikayelerimizi yaşıyoruz aslında.
kendi payımıza düşeni. payına düşenlerle birlikte.
belki hepsi bu kadar. kendi hikayelerimizi örüyoruz
avuçlarımızda.
tamamını okumak için tıklayın
|
teşekkürler kime gidecek
bir de hayat bana şunu öğretti. ki oğlumla hikayemizi
okumuşsunuzdur ne zaman bir arkadaşıyla ilgili bir
şey diyecek olsa ki demezdi pek,, biz onunla değil
diğer çocukla empati kurduk ve onu anlatmaya çalıştık
oğlumuza.
tamamını okumak için tıklayın
|
baba da anne kadar önemli
bir kaç gün önce oğlumun hikayesini yazdım ya. o
nedenle de içim dışım onunla dolu günlerdir.. ben
günlerdir o hikâyede yaşıyorum.
•
• ve anlıyorum ki;
biz ebeveynler değişmeden ( gelişmeden, kendi
hikayemize, kendi yolculuğumuza sahip çıkmadan )
çocuklarımız gereken tamamlanmayı yaşayamıyor bir
türlü..ne kadar acı.
tamamını okumak için tıklayın
|
kimlik rollerimiz konusunda ne kadar farkındayız
günlerdir ebeveynlik rolü, yetişkinlik çocukluk üzerine
düşünüp hissedip duruyorum.. biliyorsunuz.
aklıma
bu sabah geldi. oğlumuzdan öğreniyoruz madem bize
4 yıl önce anlatmış bu halleri.. oturup kaç bir kere
izledik. ben çok izledim ara ara. ama ne kadar anladım
ayrı mesele..
tamamını okumak için tıklayın
|
el emeği armağanlar
kadınların içlerinde renkli ve yaşamı dönüştürebilecek
güçte bir dünya var… yaşamı yeniden doğurtacak bir
dünya. ince ince tasnifleyecek, düzenleyecek, üretecek
ve güç verecek bir rahim. yaptığımız incik boncuklar
bunun sadece simgeleri gibi düşünün.
tamamını okumak için tıklayın
|
mor ve ötesi
az önce sevgili adminim kerim ile konuşuyorduk.
dedim bu çektiğin fotoğrafımı koyar mısın web
sitemin ana sayfasına. o zaman belki dört yüz
kareden de çok fotoğrafımı çekmişti kerim. özel
bir sergiye hazırlanıyorduk. bu fotoğraf sergide yer
almadı ama benim favorimdi resmen..
tamamını okumak için tıklayın
|
kendini seçmek
yıllar yılı kendime şair demeye, yazar demeye
utandım. bize böyle öğrettiler.. iyi bir eczacıyım ben.
çünkü iyi bir eczacı olmak için çok uğraştım.. ama
eczacılıkta özelim demeye utandım hep yakın
zamana kadar.. bir tek maddenin oranı gece yarısı
uykumu böler; gündüz yaptığım bir formülde geçen. .
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizde kurt besliyoruz
sevgili yazar arkadaşım esra kahraman ile konuşuyorduk
bi gün. içindeki göz kendisine has bakan güzel torunu
ela'dan söz ettik bolca. ve nasıl güzel bir şey gönderdi.
elâ'nın gökkuşağı çizimi gözü kıpırtılı bir sabahıma düştü
resmen desem yeri.
elânın çizdiği resim bende kalsın
gökkuşağının çocuk imgesindeki duruşu resmen çocuk
aynur'u çağırdı sanki, dilim durur mu söyledim de esra'ya
aynen içimden geçenleri..
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizde boşluk mu var yoksa
içimdeki boşluklarla nasıl baş edebilirim kendimi o
boşluklarda nasıl yeniden yaratabilir, yarattığım o
yerde nasıl yeniden üretebilirim… bu sorularla
cebelleşmek, biraz o boşluğun tam da dibine düşmeyi
sağlıyor. iyice bir acıyor canınız, her bir hücrede
atomlarımızın içindeki boşlukları düşününce ki ayla
güneş arası gibi mesafelere denk düştüğünü söylüyor
bilimciler.
tamamını okumak için tıklayın
|
aa ne ayıp; tuvaletteyiz
hoşumuza gitmeyen hâllerimiz. tuvaletimiz, o kırmızı
reglimiz... karnımızdan çıkan istemsiz gürültü,
kıçımızınkini şimdilik hiç söylemeyim, henüz yazının
çok başındayız.
halı altına süpürdüklerimiz deyim
şimdi kibarca.... oyy tabii ki korkularımız en çok. tabii ki
hepsinin en temeli korkular bunlar. insan merak ediyor;
hep mi bize aittiler, sonradan mı ruhumuza aşıladılar...
tamamını okumak için tıklayın
|
mektupların içinde
"kapağı açılmayan kitaplar
unutulmuş aşklar gibidir
kitaplardan söz edelim
ve onların gizli kalmış
sessiz tatlarından"
(ahmet telli)
tamamını okumak için tıklayın
|
içimden sökün eden kelimeler
bugün kelimelerin gücünü konuşalım. demiş
sevgili şair doktorum emine sümeyye ünal.
“suyun gizli mesajı “ diye başlamış söze....
önce yazısını aynen alayım, sonra kulağınıza
emanet edeceğim bir sırrım var.
tamamını okumak için tıklayın
|
öyle demeyin çok önemlüüüü...
edebiyattaki bu önemlidir, şu önemlidir faşizmini
çok sinir bozucu buluyorum. onların önemlilerini
kabul edip kendi önemlinizi saklamanız gerekiyor
gibi bir baskı ortamı var resmen alttan alta.
edebiyat çevresine ilk girdiğimde çok aydın bir kitle
bulacağımı sanmıştım ama hepsi de bende çeşitli
travmalara sebep oldular..
tamamını okumak için tıklayın
|
ruhum bir deli fişek
"senin ruhun debisi yüksek bir nehir. bir yer gelir
şelaleye dönüşürsün" demiş canım nilgün aras.
suyun o şelaleye dönüşmesine galiba bi tık kaldı
sadece.
şiirden girelim peki şimdi. o pek kutsal şiirden. o da
nasibini alsın garibim. şairimsiler pek bi önemser
şiir kavramını.
tamamını okumak için tıklayın
|
gözünü açan maymun
incitmekten korktuğum insanlar vardı benim hayatımda.
sevdiğim için onları kıymet verdiğim için.. ama beni
hoyratça inciten insanlar yeri geldiğinde.. ve ben
onlara her incindiğimi söylediğimde incindiğimi söylediğim
için benden kat kat çok incinen insanlar
tamamını okumak için tıklayın
|
kıymetli bir şeffaflık
tarkan instagram sayfasında bir paylaşım yapmış.
onun o samimi içten halini çok seviyorum.
şeffaflığını.. içi dışı birliğini... ben de bir yorum
yaptım kendimi tutamayıp.. buyrun, önce tarkan'ın
paylaşımı:
"Bir “iyi geceler” tbt’si de iyi gider şimdi
dedim
tamamını okumak için tıklayın
|
yerimin yatağı’nda bir kavşak günü
goethe “demiş ki isteklerimiz içimizde yatan yeteneklerin
habercileridir.”
mükemmelmiş bu cümle, müthiş de
uyandırıcı. ama içinde bir söz var ki dikkatimi çekti.
içte beliren o kaynağa “yetenek” demiş. bakın, bu
yetenek” sözü çok tehlikeli. yeteneğim yok ki der bir
köşede durmayı sağlattırır insana. sen
durmazsan bu sözü söyler durdururlar insanı.
tamamını okumak için tıklayın
|
gül kokmak
“gül kokuyorsun
bir de amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun daha yoğun
dayanılmaz bir şey oluyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli
tamamını okumak için tıklayın
|