facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

az gittim çok döndüm

az gittim çok döndüm ön kpak



11041015_1599281476980960_8573044920786508201_n

yok yok, şarkı formatında da olsa bu beddualı tacize daha fazla maruz kalamazdık. siparişlerimizi iptal edip arabamıza yöneldik ama oradan ayrılmak bile rahatlamamıza yetmedi. yolculara dinlenme ve karnını doyurma ortamı sunmak için açılmış bir mekân neden sabah sabah yüksek sesli müzik yayını yapma gereği duyar? ayrıca neden sözleri böylesine saldırganlaşan şarkılar gitgide çoğalıyor? sorun sadece şarkının bize ulaşma şeklinde ya da sözlerinin insana saldıran ağırlığında da değil... sabahın o dingin saatinde sadece rüzgârın sesini dinlemeye ihtiyaç duyuyor aslında insanın içi. nasıl anlatayım hani bir masal kuşu vardır; musikâr. ve rengârenk kanatları vardır bu kuşun ama asıl özelliği bu değildir. musikâr öyle bir kuştur ki, diğer kuşlar öterken o ötmez. gagasını rüzgâra tutar sadece. rüzgâr gagasındaki deliklerin arasından geçerken türlü sesler, ezgiler çıkartır. musikârı neden anlatıyorsun şimdi, diyebilirsiniz elbette ama demeyin. çünkü bize sorsalardı o ince mola diliminde rüzgârın sesine eşlik edebilecek tek ses musikâr olsun isterdik sanırım, yol içinde yol almaların eşliğinde giderken. rüzgârın renklerini bir kuşun gagasından süzmek isterdik.


birazı hayal birazı gerçek de olsa bunların düşünülmediği bir yolculuk yapıp “tatildeyiz işte, boş ver” demek bizim gibi insanlar için zor. aynı sinop’a varır varmaz neredeyse her dükkânın üzerinde ilânlarını göreceğimiz nükleer santrale karşı verilen savaşıma duyarsız kalamayacağımız gibi. sinop halkı doğal olarak nükleer santralin kurulmasını istemiyor. nasıl istesinler ki, çernobil’in sonuçları ortada. hele de bizim gibi nükleer santral inşasına yeni adım atmak isteyen ülkeler için ciddi sorunların ortaya çıkma riski çok fazla. ortaya çıkan radyoaktif atıkların doğaya zarar vermeden taşınması ve takibinin güvenli yapılabilmesi de ayrı bir risk. ve ne kadar “önlem alındı” da denilse hiç bir nükleer santralin tamamen güvenli olduğundan söz edilemez. doğal olarak sinop’ta tüm sokaklar buna karşı yapılan şenlik, panel, söyleşi gibi farklı etkinliklerin afişleriyle dolu. “nükleer çözüm mü, gizli ölüm mü” diye yazıyor bir duvarın üstünde. başka bir binada kocaman bir afişte şu sözler: “sinop`u seviyorum. nükleer istemiyorum” başka bir afişte ise şöyle: “ya nükleer bacaları tütecek, ya bizimkiler”


evet, burada nükleer santrale karşı bir toplumsal muhalefet var ama santralin kurulmasına ne kadar engel olunabilir bilemiyorum. sadece buradaki insanların sorunu olarak düşünmeye devam eden bugünkü toplumsal bilinçle ne kadar çözülür?"


aynur uluç / " az gittim çok döndüm"



11034314_1599645596944548_2124780907849947772_n

"Kitaplar da yollar gibidir; yıllarca yürüseniz bitmez ama bir yerde "yeter" deyip, kendi yolculuğuna başlaması için elinizden uçurmanız gerekir. Bu kitabı hazırlarken hem kendimin hem de eleştiri ve önerilerini esirgemeyen arkadaşlarımın yeniden farkına vardım; değdiğim, değindiğim her şeyi yeniden keşfettim. En önemlisi de, bu yolculukta yalnız olmadığımı hissettirdiler bana. İçimdeki hevesi ve enerjiyi harekete geçirdiler. Onlarla çoklandım, tebessümlendim. Yazma yolculuğumun her safhasında ileriye, geriye ve şimdiki zamana bakma bilgilerini paylaşan arkadaşlarıma hissettiklerim "teşekkür" ötesinde bir duygu. Diyorum ki; iyi ki yolumuz kesişmiş bir yerlerde... Ve iyi ki, buluşmayı ıskalayıp çoğalmayı kaçırmamışız hayatın bizi savurduğu hızın içinde."

aynur uluç/ " az gittim çok döndüm"

fotoğraf: aynur uluç
gümüş / amasya






11188372_1600335060208935_2348380222654313965_n

"İnsanın bazen ailesiyle birlikte yaşadığı evinde hane halkı olmadan yalnız kaldığı zamanlar vardır. Kendine misafir gitmek desek değildir, kendinde kalmak desek değildir. Hem içini saldığı, hem evini yabancıladığı başka bir ara hâldir o. Hani Novalis der ya; “Felsefe sıla özlemidir, kendini her yerde evinde hissetme isteğidir” diye. Belki böyle bir hâldir anlatmak istediğim, belki daha ötesi. Her yerde kendi evinde hissetmek olarak duyduğu özlemini tam da kendi evinde tatmaktır belki de anlatmak istediğim. İçeri almak dışarıdaki bahçeyi... Bahçenin içeri girmesine izin verirken içerinin de dışarı çıkmasına yol hazırlamak... O gün kâğıda döktüğüm gibi bir hâldir belki de çatıların kalktığı ve içimizdeki kuşların sonsuz uçtuğu bir evde olma özlemi. İşte bu özlemleri tetikledi bende Palamutbükü. Hem kendi evimde yalnızdım sokaklarında, hem de herkes oradaydı benimle."

aynur uluç / "az gittim çok döndüm" sayfa 185






11204995_1602554923320282_207769773812261892_n

"kuşlara bakıyorum...
kanatlarım mavi
kalbim nehir olunca
kuşlar gibi kanatlanıp ağınca anlıyorum uçmanın kıymetini.

gökyüzü kapıları kırpılınca
kanadımı kanatırken anlıyorum
kanat, uçmazken de kanattı aslında...
uçuşmazken de...
yutunca sisini umman bahçenin
uçmayı düşlerken kanattı...
eski uçuşlarını yâd ederken de...

Hatta uçmak için kanada gerek yoktu belki de..."

aynur uluç / "az gittim çok döndüm" / sayfa 72