facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

aa ne ayıp; tuvaletteyiz

aa ne ayıp; tuvaletteyiz

hoşumuza gitmeyen hâllerimiz. tuvaletimiz, o kırmızı reglimiz... karnımızdan çıkan istemsiz gürültü, kıçımızınkini şimdilik hiç söylemeyim, henüz yazının çok başındayız.

halı altına süpürdüklerimiz deyim şimdi kibarca.... oyy tabii ki korkularımız en çok. tabii ki hepsinin en temeli korkular bunlar. insan merak ediyor; hep mi bize aittiler, sonradan mı ruhumuza aşıladılar...

aa ne ayıp; tuvaletteyiz

bizimmiş gibi sahiplenip, saf saf utandığımız anlar.
tutkularımız...
hazlarımız...
zayıf karnımız...
arkasında duramadığımız kendimiz yani... yokmuş gibi davrandığımız hâlleri yaşarken içinde olduğumuz mekânlar... o hâllerimizi anımsatacak diye bile değil, öyle sansınlar gibi, sanki yokmuş gibi davrandığımız mekânlarımız sosyal alanda...

mezarlıklar, hastaneler, tuvaletler, yatak odaları... binaların koridorları, ara sokaklar... arka sokaklar...

karanlık sokaklarda sahici yanlarımız,,, aydınlık sokaklarda karanlık yanlarımız... karıştırdığımız burnumuz meselâ köşe başında, ilk fırsatta koltuğumuzun altını kaçamak koklayışlar, en fesat, en haset bakışlarımız birisine.. ya arkasından konuştuğumuz dostlar...
çok mu ağır oldu, çok mu fazladan açık...

ne çok tema oldu değil mi ucundan başlayınca... daha saysam mı, yoksa yeterli fikriniz oldu mu konuya dair... ben kendimden başlıyorum madem fotoğraflarda... işte tuvaletteyim; ne kadar da mesudum, az önce rahatlamışım ki güle oynaya fotoğraf çekiyorum.
pekiiii, siz de hazır mısınız anahtarın deliğinden bakmaya....
oo yok öyle hemen heveslenmeyin, tabii ki bana değil,, yok öyle yağma.
kendinize bakmaya hazır mısınız...
hımm...
kem küm.. sesleri duyuyorum.
peki anladım, tamam zor geldi birden, düşünün birazcık siz.. soruyu değiştiriyorum:
perdeleri yırtmaya ne zaman hazır olursunuz?
müsaitseniz kendiniz ziyaretinize gelecekmiş de...

aynur uluç