hep aynı surat
her yerde her fotoğrafta her kiminle olursa olsun,
yüzü bir önceki fotoğraftaki hâline benzeyen insanlar
görüyorum. yani yüzü hep aynı. hep aynı
ve o kendisini taklit eden ifadeyi
asmış oluyor yüzüne... sevimli rolü veriyorsa .
tamamını okumak için tıklayın
|
ayna ayna söyle artık biz kimiz
insanın kendisine bu kadar ayna arama ihtiyacı da
pek hayra alamet değil. yalın yaşamak lazım.
habire ben neyim diye kendiyle bu kadar meşgul
olmaya gerek yok.. yoksa insanın aynada
gördüğü suret de kendisine benzemeye başlıyor.
tamamını okumak için tıklayın
|
taklidi asla çevirmek
kendilerince yanlış buldukları şarkıları eğip bükerek,
onların taklidini yaparak eleştirdiğini sanan komedyenler
vardır bu sabah aklıma onlar geldi..
üstüne bambaşka bir şey koymadıkları ya da var olanı
algıda dönüştüremedikleri ve dolayısıyla dönüştürmedikleri için
tamamını okumak için tıklayın
|
hem yolu severiz hem ayaklarımızı
biz hep bir şekilde susarız, susmanın altın olduğu öğretilerek
büyümüş çocuklarız çünkü.. iletişimin ve kendini
doğru ifade edebilmenin önemi yerine
ya bir ağır abilik şeklinde susmayı öğrettikleri için
ya da olgun ol dedikleri için hep bir sis perdesi yaratmak
en yaygın hallerimiz toplumda... bilirsiniz kadınlara
tamamını okumak için tıklayın
|
neyin nasıl farkında olacağız
bir bakıyorsun herkeste bir afili cümleler... neymiş efendim;
kendisini ifade ediyormuş da gelinim sen anlayacakmışsın.
doğru mu anladın, yanlış mı anladın önemli değil... sen de yazarsın
bir iki afili söz duvarına. olur mu sana bir anlamama alanı daha..
tamamını okumak için tıklayın
|
hiçbirimiz sandığımız kadar önemli değiliz
benim bu paylaşımımı unutacak çay demleyecek ve face'e fotoğraf koyacaksınız,
belki tuvalete gidersiniz, belki de bir elma yersiniz, ama beni ve biraz önce
baktığınız paylaşımlardeki kişileri unutacaksınız, isterseniz unutmayın, öleceksiniz
bir gün sonunda ; unutulacak olmamız düşünsenize ne kadar güzel ve özgürleştirici
tamamını okumak için tıklayın
|
kör ölür badem gözlü olur
kör ölür badem gözlü olur...
kocaman kocaman anlatılır kıymeti harbiyesi…
adettendir bu topraklarda ölüler övülür…
oysa yaşarken kimse kimseyi görmez toptan kör olursunuz…
kör olursunuz yaşama;
çünkü kocaman sözleri vardır birilerinin…
tamamını okumak için tıklayın
|
dişlinin iki parçası
dişlinin iki parçası
kendimizi bilmeye şiddetle ihtiyaç var. o eril halin
tadını çıkarmaya, dişil halin tadında yüzmeye akmaya
ve bunu hep birlikte yapmaya yani her birimize
bu güzelliğin yayılmasına kendi payına kim hangi dişisi
kim hangi erkeği ile yaşayacaksa...
tamamını okumak için tıklayın
|
ölüm var kalım var dünyada
ölüm var kalım var dünyada.
ya da şöyle mi demek lâzım; kalım yok ölüm var...
böyle bakıldığında anılarımız sandığımız kadar da önemli değil;
dünyaya ektiklerimiz önemli. hiç silinmez olan onlardır;
bir gün gelir adımız, anımız kalmaz ama onlar sürer.
tamamını okumak için tıklayın
|
ilişkilerde manipülasyon alanları
arkadaşlar merhaba.. yogaya ilk başladığımda Fulya
Leela Jala manipülasyonlardan ilk söz ettiğinde
anlamakta zorlanmıştım konunun özünü ve işleme şeklini
yaşam içinde. ama zaman içinde ne çok yaptığımı ve ne
çok maruz kaldığımı fark ettim. bunu bir bilgi olarak bilmesem de
yaşam pratiğinde bende
tamamını okumak için tıklayın
|
"iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta"
iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta…
çocukluğumdan kalma bir şarkı vardır; “bu engeller arasında
severek ayrılmadık mı, böylesine yaşamaktan ikimiz de bıkmadık mı”…
pek severim bu tekerleme gibi giden sözlerini şarkının.
anlamın ve orda olup bitenin farkındalığındaki duruluğu severim.
tamamını okumak için tıklayın
|
"beni asla yeterince övemezsiniz"
geçenlerde bir cümle üstünde konuşmuştuk biraz
ama sanki yarım kalmıştı… başka yerlere dağılmıştı konu.
bugün devam edelim istiyorum ordan. cümle şuydu
anımsayalım: "beni," diyordu karl kraus,
"asla yeterince övemezsiniz."
tamamını okumak için tıklayın
|
"gerçek çatalı"
gerçek çatalı
gerçek çatalı yoldan geçen bir kadın
"senin gerçeğin benim gerçeğim değil" demiş.
bu demek oluyor ki; benim gerçeğim de senin gerçeğin değil..
içimi acıtıyor bu gerçek...
tamamını okumak için tıklayın
|
"kendi çukuruna düşmeyi göze almak"
baştan belirlenmiş fikir güzergahlarında gitmeye gitmek
denmez.. öğretilmiş ya da kararlaştırdığınız yolda gitmek
derler olsa olsa. bulmak için hakikaten kaybolmayı göze
almak gerektir. ve yeniden kaybetmek için.
tamamını okumak için tıklayın
|
"delilikmiş akıllılıkmış; pöh"
delilik akıllılığın tersi değil bence...
deliliği öven yazı ve şiirlerde öyle yaparak akıllılığın da
delilik kadar hakkını yiyorlar. deliliğin de akıllılık kadar..
benim şimdi yaptığım bu tanımlar bile sıkıntılı;
akıllılık-delilik diyerek netlik verdiğim için..
tamamını okumak için tıklayın
|
"hayatı kaçırmamak için"
ne kadar çok şey öğrenmişsek o kadar korkaklaşıyoruz
yaşamaya. bin düşünüp bir hareket ederken hayat kaçıyor
elimizden.. bırak dağınık kalsın epeydir felsefem oldu..
kızmışsam kızdığımı üzülmüşsem üzüldüğümü, sevinmişsem sevindiğimi
tamamını okumak için tıklayın
|
"organik zekâ"
insanı anlamak önce kendini anlamaktan geçer.
oysa en bilmediğimiz alanların başında geliyor bedenimiz
ve beynimiz arasındaki bağlantı mekanizması. ve bu
mekanizmanın gündelik hayat içinde bize ne yaptığı
ve bizim ona ne yaptığımızı anlamayarak,
tamamını okumak için tıklayın
|
kadın kıskanır mı
sorunun içeriğindeki kıskançlığın sadece kadınlara
has bir şeymiş gibi olan kısmını es geçelim şimdilik.
belli ki senem özellikle kadınlardaki kıskançlık duygusu
ile ilgilenmek istemiş bu soruda. çünkü kıskanma
duygusunun işleyişindeki ayrıntı güzergahına gidersek
kadın beyni ve erkek beyni aynı mekanizma ile işlemez…
tamamını okumak için tıklayın
|
anahtar deliğinden...
bakın kadın ya da erkek ayırmadan söylüyorum,
içinizde en cesurum diyenler nasıl sevdiğini ve
nasıl sevildiğini anlatıyorlar ancak. nasıl seviştiğini
anlatanı görmedim. gaz sancısı gelince nasıl sıkışıp
tuvalete koştuğunu, ölümle burun buruna geldiğinde
nasıl ödünün koptuğunu, içine oturan bir şey olunca
ilk fırsatta lafı nasıl soktuğunu anlatanı görmedim daha.
tamamını okumak için tıklayın
|
doğanın sahibi miyiz gerçekten..
insanın kendisini doğanın sahibi ve efendisi
sanmaya başladığı süreç, kendinden; kendi
bedeninden, ruhundan da kopmaya başladığı
süreçtir. hayvanlardan ayrı bir şey olduğunu
sanmaya başladığında başlayan süreç.
tamamını okumak için tıklayın
|
seyahat eden imzalar...
bir arkadaşım boyalı bir kitap imzam karşısında
şu soruyu sormuş..
"Kitap imzalarının en önemli
ve özellikli yanı isme yazılmasıdır.
Doğaldır ki
tanınmış birine imzalamışsanız değeri daha da
artar.
İsim var da ben mi göremedim yoksa"
tamamını okumak için tıklayın
|
nefes vadisi
asileşmek bir dönem. çok da gerekli bi dönem hem.
çünkü süreç kendisini sağlıklı tamamladığında şöyle
bir şey oluyor; önce kurban rolüne uyanıyorsun,
asileşmek dönemin böylece başlıyor. her şeye isyan
etmekten geçiyor o ara süreç...
tamamını okumak için tıklayın
|
aşk denilince nasıl da uçuyorum
geçen gün aşk hakkında bir yazının altına döktürmüşüm
kendimden geçip uzun bir yorum yapmışım. okuduğum
yazı, aşkı acı ile karşılayan bir yan barındırıyormuş ki
kaşımış beni ve oradan el alıp bir şeyler söylemek istemiş
içim. daha doğrusu içim duramamış içimde;
tamamını okumak için tıklayın
|
yara kıpırtısı
yaraları geçmeyecek diyerek sabit olarak nitelendirerek
orada kilitlememek lazım. yüzleşildiğinde içinden
çıkılmıycak fırtına, sevgiyle aşkla öpüldüğünde şifa
bulmayacak yara yoktur. sanırım işin püf noktası o
görüşmeyi ( yarayı fark ediş ) ve öpücüğü ( şifa)
başkasından beklememek.
tamamını okumak için tıklayın
|
çukurunu kendine yakıştırmak
yazılarımı takip edenler bilir; hayat bizi o noktaya
getirdiğinde çukurlarımıza bihakkın düşmek gerek
der dururum ama düşmek nasıl bir düşmek. o düşme
hâline nasıl bir bilinçle yaklaşmak ki oluş gayesi
etkin olsun, boş yere olmasın o düşüşler...
tamamını okumak için tıklayın
|
aşkı öğrendiğimiz aşklardan özgürleştirmek
geçen gün kendince aşk temasını işleyen bir yazının
altına döktürmüşüm. altına yorum yazdığım paylaşım,
aşkı acı ile karşılayan bir yan barındırıyormuş ki
oradan el almış ve şöyle yazmışım ilk cümlemde
daha: aşkın insanın isteklerini ve gücünü tükettiği
üzerinden tanımlanıp bırakılmasının doğru olduğuna katılmıyorum.
tamamını okumak için tıklayın
|
duygulara ne oluyor; beden toprak olunca
bu fotoğraf yıllar öncesine ait. özcan da şükrü de
gençliklerinde. ikisi de sonsuzlukta buluşmuş
olmalı şimdi... şükrü denilince burnumun direği
sızlar hala. aradan geçen yıllar onun özlemine
dair acımı azaltmadı hiç belki şekli dönüştü.....
tamamını okumak için tıklayın
|
şiirin müsebbibinin şiirde payı nedir
hiç düşündünüz mü “seni seviyorum” demekle
"Bir şiirin sahibi şiiri yazan mı (şair), o duyguların
müsebbibi mi, şiire ihtiyacı olan herkes mi, bilemedim!"
diye sormuş sevgili canan kayışlı.
birazcık içerse de
benim anladığım; şiir kimindir sorusu değil bu. postacı
filmindeki kısmı geçiyorum o yüzden..
tamamını okumak için tıklayın
|
ilişki terapisti değilim ama kendi terapistim olmaya niyetim var
hiç düşündünüz mü “seni seviyorum” demekle
“seviyorum seni” demek arasında çok acaip büyük
bir fark var. seni seviyorum’da özne sensindir;
yani sevilen. seviyorum seni’de ise özne bendir.
sevebilmek kapasitesi bende, demektir bu
cümlenin içerdiği anlam...
tamamını okumak için tıklayın
|
korkunun ecele faydası var
bazen kendimize artık korkmayacağım deriz ya,
peki fark ettiniz mi ne zaman deriz. bizi korkutma
olasılığı olduğunu algıladığımız tehlike durumlarında.
sıklıkla korkmuyorum diyorsak ya da korkmayacağım..
pat diye söylemek istemezdim böyle ama söylemeliyim;
dip bir korkunun içinde yaşıyoruz demektir..
tamamını okumak için tıklayın
|
ben değiştim dünya değişti
bu fotoğraf 2010 yılındanmış. face iyi ki çıkardı
karşıma ne çok şeye ayna oldu sahiden.. o
zamanlar "koleksiyon kuyusu" sunumuyla
paylaşmışım. yani objelere dikkat çektirerek.
şimdi ise bakın hiç yaşlanmamışım diye paylaştım.
tamamını okumak için tıklayın
|
kendini keşfeden akıl
hayatın anlamını çözmek çabası korkularımızla ilgili
en temelde. yani hayatta kalma dürtümüzle ilgili.
hayatın anlamını ve düzenini anlama yolunda
giderken insanlık arketipler oluşturmuş ve
anladıklarını kısaca aktarabilmek için onları
sembolize edecek hikayeler damıtmış dağarcığından.
tamamını okumak için tıklayın
|
yolu mu, ayaklarımızı mı daha çok sevelim...
"yolun bi kıymeti yok, bendeki bu yolculuk hâli
olmasa:)" demiş sayfasında sevgili dostum ayhan
kurudere. ayhan'a yazdığım yorumu bu yazıya eklemek
istiyorum. görsel olarak da bu fotoğrafı seçtim.
Hatice yanık’ın “çakıl taşları” grubumuzun her
gösterisinden önce kendi dahil yüzlerimizi boyarkenki hâli...
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizde bilge bir terazi var.
ne huy edindiysek bir sebebi vardı illâ ki. hiçbir şey
tesadüfen oluşmaz, ama bir fark ederiz ki bazı
huylarımız yaşamı zorlaştırıyor. hayatımızı cehenneme
çeviren de biziz, cennete çevirebilecek olan da.
ölmesi gereken parçaIarımızı fark edebilir ve saygıyla
tamamını okumak için tıklayın
|
kendi kendisini büyüten boşluk
her bi şeye duyarlı olurken en temelde kendisine
biçim biçim reklam yapanlar var ya sosyal medyada..
en güzel benim ve kendime güvenliyim vallahi de
şiirim billahi de filimim diyenler.. zorluklar bana
ne ki ben insan üstüyüm zaten ve dil uzatan olursa
kimseye de acımam, lafımı da esirgemem havası..
tamamını okumak için tıklayın
|
iç merak
"aşk genellikle bağımlılık ile karıştırılır; ama aslında
bağımsızlık kapasitenizle orantılı olarak sevebilirsiniz.”
demiş rollo may. benim de bir cümlem vardı bu sözle
akraba diyebilirim. bir ara hayli kafa karıştırmıştı..
"aşkı bağımlığın elinden cinselliği ise aşkın tekelinden
kurtarmak lazım" demiştim...hayli tartışılmıştı sosyal
medya sayfamda..
tamamını okumak için tıklayın
|
adım adım internet kültürü
internet kültürünü hep birlikte oluşturuyoruz. bu
hamurun nasıl yoğrulacağına dair düşünsel girişimler
o yüzden çok kıymetli, bu alanı herkes istediği gibi
kullansın demek özgürlükçü gibi görünebilir ilk bakışta,
ancak bir anlamda da zorlayıcı.
tamamını okumak için tıklayın
|
aşk insanı eşitler
aşk insanı eşitler, çünkü aşk varsa ortada üstümüzde
hiçbir kaban kalmaz. kalamaz. ne kadar statü varsa,
ne kadar mal mülk o kapıdan geçerken soyunulur.
soyunulmayan tek giysi kaldığında insan aşktan çıkar.
tamamını okumak için tıklayın
|
yeniden doğuş kapısı
hayat böyle bir şey… kimi ve neyi biriktirdiysek o
bize lazım oluyor. hikayede yeri var ki giriyoruz
birbirimizin hayatlarına.
bolluk felsefesinin temelini
oluşturan sanskritçe dilindeki kadim "shat- chit-
ananda" sözcükleri bunu anlatır.. hakikaten kolay
değil kavramak; bir yolculuk gerektiriyor...
tamamını okumak için tıklayın
|
|
|
|
kadınla erkek karşı karşıya mı cidden
adın erkek eşit mi değil mi. yok eşit yok değil..
sözcüğü eşit diye seçerseniz baştan kaybetmek
mümkün. kanun karşısında elbette eşit olmak
zorunda. kanunda eşit değilse bunun da sebebine
sonucuna bakmak gerekir.
tamamını okumak için tıklayın
|
gözler kalbin aynasıdır derler; vallahi doğru..
bu günlerde gözler var merceğimde.. nereye nasıl
bakıyorlar..zaman içinde nasıl bir değişim geçirmiş
bakışlarımız. bazı bakışlar yüzümüzden giderken
bazı bakışlar nasıl gelmiş yerleşmiş. gidenler
hangisi gelenler hangisi. bunlara bakıyorum.
tamamını okumak için tıklayın
|
dönüşüm kapısı
ilişkilerde istediğimiz ilgiyi alamadığımız zamanlar
olur, eskiden böyle değildi deyip deyip bu benim
başıma neden geldi dediğimiz zamanlar.. kötü sözler
bile söyleyebilir hatta bu süreçlerde partneriniz;
yeterince sıkıştırırsanız. suçlarsanız açık ya da örtülü dille.
tamamını okumak için tıklayın
|
yorumsuz bir aşk
sevgili arkadaşım meliha şahin bir şiirime beste
yapmak isteyince bir şiir seçtim çok eskilerden.
baktım ki hep aynı aşkı yazıyor şiirler, şarkılar.
kavuşmaklar da aynı, buluşmaklar da. oysa zaman
değişti ve farklı biçimleri oluştu aşkın. artık intermet çağındayız.
tamamını okumak için tıklayın
|
hastalıklar strestendir deyip geçemeyiz, hangi stres
asileşmek bir dönem. çok da gerekli bi dönem hem.
eczanede reçetesini yaptırmaya gelen hastalarla
sık sık konuşuyorum. sadece yaralarına merhem
yapıp göndermiyorum. onları hasta yapan ana
sebebi bulmaya dair de bir minik farkındalıkları
olsun istiyorum çıkmadan..
tamamını okumak için tıklayın
|
8 mart kadınlar günü için
bugün biraz çok konuşacağım..ben zaten hep çok
konuşuyorum da, kadınlar günü için konuşacaksam
daha da çok konuşacağım. kadınları anlatacağım
çünkü ve bu, hayli çok cümle hakkı demektir. hep
çok konuşur gördüler kadınları ama biz çok sustuk
aslında. asıl diyemediklerimiz yüzünden çok konuşuyor
olabilir miyiz bunu hiç düşündünüz mü..
tamamını okumak için tıklayın
|
partner nedir
tiryakisi olduğum "masters of sex" dizisinde 4. sezona
geldim bitecek diye resmen üzülüyorum. bugün
izlediğim bölümde ( meraklısı için not: 4. sezon 7.
bölüm dakika 37.50 ) beni not almaya sevkeden bir
sahne vardı.
herkes minderlere serilmiş ve oraya
bilgi almak için giden virginia ve iş yerinde olayların
onları getirdiği yerde partner olmak zorunda kaldığı
nancy'i görüyoruz.
tamamını okumak için tıklayın
|
iyi olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu
iyi olmak kötü olmak kavramlarını epeydir kafamda
çeviriyorum. anladım ki böyle iki uçta salınan bir terazi
yok. her insanın aydınlık ve karanlık tarafları var.. iyilik
bir yere yöneldiğinde bir başka diğerinin payına belki de
sırf o anda ihmal edildiği için kötülük olarak düşebilir bile.
örnekler çoğaltılabilir. bir çok versiyon var bu konuda
düşünülecek..
tamamını okumak için tıklayın
|
Hayaline değil kendine inan
Eren Bous'un bu çizgisindeki cümleye lütfen zumlanın.
Kendinin başaracağına inanmak, kendi potansiyelinin
büyüklüğünü fark etmek ve sırf fark ettiğin
için büyümesi o potansiyelin.
tamamını okumak için tıklayın
|
İşte mesleki hayat düsturum
bir sözü kimin söylediği önemlidir, nasıl söylediği
daha da önemlidir ama başka bir şey daha var ki
sözcüklerin de bir çağrışım ve etki gücü vardır kendi
başına..... bu da çok önemlidir. bu pencereden
bakıldığında ayağa düşmüş sözcükler, şiddeti yüksek
sözcükler, klişeleşmiş sözcükler vardır.
tamamını okumak için tıklayın
|
Çocuğuma aman bir travma yaşatmayım derken derken
Bir arkadaşımın yazısını paylaşacağım. lütfen yok yazı küfürlü yok cart, yok curt diye düşünmeyin lütfen. Yani usluba takılır gibi yapıp anlattığı şeyden kaçmak için bahane yaratmayın kendinize deyim açıkca. Ki olacaksa bırakalım maksat hasıl olsun.
tamamını okumak için tıklayın
|
|