facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

beni asla yeterince övemezsiniz

"beni asla yeterince övemezsiniz"

beni asla yeterince övemezsiniz


geçenlerde bir cümle üstünde konuşmuştuk biraz ama sanki yarım kalmıştı… başka yerlere dağılmıştı konu. bugün devam edelim istiyorum ordan. cümle şuydu anımsayalım: "beni," diyordu karl kraus, "asla yeterince övemezsiniz."
hemen ara not ekleyim; karl kraus önemli bir yazar ve hatip. pek çok yazarı etkilemiş bir düşünür. bu cümle insanı ilk anda şöyle bir irite ediyor değil mi sonra biraz daha bakacak olsanız inceden gıdıklıyor, bir silkeliyor içimizi… kendini övmeye övgüye alışmamışızdır çünkü. bir rahatsız ediyor. hemen yok canım olur mu öyle şey kendini övmek de ne demek demeye meyilleniyoruz. kendimize dürüst yolculuklar yapmaya alışkın değilsek tabii.
peki biz bir değişiklik yapalım ve üstümüze giydirilmiş kalıbı kırıp bakalım mı şeytanın gör dediği yerden... ister misiniz ucundan azıcık biraz… ;) bu cümlede bir seyahat edelim mi hep birlikte. :)
tamam; o hâlde ben açıyorum oturumu, benden günah gitti uyarmadı demeyin, okumaya devam ediyorsunuz:
bi işi yapan en iyi bilir o işin zorluğunu, güzelliğini, sürecini, diyorum ilk girizgah olarak. nelere mal olduğunu, nasıl gıdım gıdım edinildiğini ne edinildiyse tek tek o süreçte yapan bilir, diye de devam ediyorum; birden çok ısıtmayım suyu)))
yapılan şeyin görülmesini, anlaşılmasını ve ifade edilmesini tüm bu süreçler konusunda yaşayan kadar bilgi sahibi olmayan biri ya da birilerinden beklemek yerine o süreci en iyi bilen kişinin yani kişinin bilfiil kendisinin dile getirmesinde ters bir şey yok; hatta en doğal olan bu demek istiyor karl kraus bence... diyerek de iyice bir yerleştiriyorum yerine.
ama toplum sizi sorumluluk utanç, şımarmamak gerekliliği gibi edimlerle kontrol altında tutar ve bunu yapmaktan alıkoyar. oysa insana dair olan görülme ihtiyacınız yerinde öylece durur ve bunu hissetmeniz de dipten dipten işleyecek olan bir suçluluk duygusu ile desteklenir ki hissetseniz de hissettiğinizi hissetmeyin. kör olun, sağır olun içinizden gelecek mesajlara. kendimizi görecek en birinci tanık kendimizsek onu dile getirecek en birinci şahıs da kendimiz olduğuna uyanmayın hiç.
bunda suçluluk duyacak bir şey yok arkadaşlar. üstüne eğilip bakılacak bir durum var sadece. aman deyim, şişik ego öcüleri ile daha fazla kandırmasınlar bizi, o sözün modasını da bir geçirelim. ne şişik ego olalım diyorum ben size, ne sönük ego.. bakalım diyorum sadece bu kavramlara şöyle bir yeniden. dikkat edin bakalım diyorum hayatta olan bitene, içinizde çevrenizde olan bitene… düşünün ki labaratuvarda gözlemciymişsiniz meselâ...pek eğlencelidir;))))
şişik egolara bakalım öncelikle, görünürdürler çünkü gereğinden çok, sönüğü görmek kadar kolay değildir valla. düşünelim ki nerde bir şişik ego varsa kendi hacminde sağlıklı bir şekilde genişleyemedikçe şişmekten başka şansı kalmamış bir egodur o. onu da sevebiliriz böyle bakınca. ego kötü bir şey değil ki. görülmemesi kötü bir şey. şişiriyor insanı...

aynur uluç
18 7 18