facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta

"iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta"

iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta


iletişim engeli mi, biletişim çengeli mi isterdiniz hayatta…
çocukluğumdan kalma bir şarkı vardır; “bu engeller arasında severek ayrılmadık mı, böylesine yaşamaktan ikimiz de bıkmadık mı”… pek severim bu tekerleme gibi giden sözlerini şarkının. anlamın ve orda olup bitenin farkındalığındaki duruluğu severim. ifade edişteki de elbette… bunlardan neden söz ediyorum şimdi… kişiden kişiye iletişim esnasında bilmem kaç merhale, yani engel varmış. verici yani iletiyi gönderenden başlayalım...
ilk sinyal, imge düzeyinde gerçekleşiyor beynimizde. Her ne söylüyorsak onu söylemeye ve o şekilde söylemeye ihtiyaç hissediyoruz ki diyoruz.. yani istek ve yola çıkış noktası, ileti vericide. ilk olarak beyin imgesini kuruyor hızla… imgeden düşünceye geçiyor sonra, dile dökecek çünkü düşünceye ihtiyacı var. hemen sonrasında düşünceden o ana kadar olan edindiği söz dağarcığına geçmek zorunda, dile dökecek çünkü... içlerinden en uygununu hızla seçiş… seslendirmede ses tonuna olabildiğince “doğru yansıtış”. bunların hepsi vericiyle ilgili kısmı işin…
sonra aynı mekanizma tersinden alıcı için geçerli olacak. yani iletiye muhatap olan için. önce bildiği yerden kulağına ya da gözüne düşen sözün ve içerdiği sesin ondaki etkisi kendi anı hafızasındaki sağlamasından geçerek olacak tabii.. örneğin o ses tonu kötü kodlanmışsa direk kötü bir duygu yaratacak şekilde alacak ( bkz… “organik zekâ” bahsi ) sonra o sözcüğün ondaki yeri önemli. yani yine alıcının anı hafızasıyla ilgili bu da.
sonra o sözün bu kez içerdiği düşünceye yüklenen anlama geçecek zihni... bakın yine alıcı ile ilgili. sonra o düşüncenin yarattığı imgeye geldi sıra anlam deyince… nasıl bir imgeye denk düşüyorsa, ki artık bu safhada sözcükler devre dışı…
bu kadar iletişim engelinde doğru anlaşılmak elbette zor. keşke imgeden imgeye anlaşabilseydik diyor insan. ama aynı imgelere sahip olmak da mümkünsüz gibi bir şey. yani bu engeller arasında sevmeyi bileceğiz bir önce, bu bilgi cepte… sonra düşüncez elbet; iyice bir anlıycaz ki, doğru anlatmak zordur bir şeyi… kendini doğru anlamanın önünde o kadar engel varken bir de... birbirini dinlemeden sözünü önden önden hazırlayanların oynadığı iletişimcilik oyunundan söz etmiyorum bile.
o yüzden evet… ahh evet… cümlelerinden ve kendinden ötelere gidebilmeye niyet edenlere olsun övgü. ne kadar doğru anlatma çabasında dahi olsa yanlış anlaşılabileceğini bilebilen bilgeliğe… ve ne kadar doğru anladım sansa da insan, duyduklarını ve gördüklerini alırken, içine hep bir "hata payı" koyabilen gözlere olsun...

metin-çizgi: aynur uluç