su yolu
bu sabah tekneyle karşıya geçerken arka açıkta
yerde bir su birikintisi gördüm. öbek şeklinde
duruyordu ama motorun hafif titreşimi ile baktım;
beli kımıl kımıl. gözlerimi diktim seyretmeye başladım
suyu.
kaptan vapuru hareket ettirmek için marja
basınca tekne öne doğru hamle yaptı ve su bir kaç
kola ayrıldı... bir kolu aktı yavaşça ve ana dal oldu.
tamamını okumak için tıklayın
|
hayat sürprizlerle dolu
sabah saatlerinde kadıköy’den eminönü’ne ayrı,
karaköy’e ayrı motorlar kalkıyor. daha ileri saatlerde
olduğu gibi aynı motor önce birine sonra diğerine
uğramıyor..ama ben her zaman ve her zaman kendi
dünyamda gezen bir müzmin leyla olduğum için
direk ilk önüme gelene atlıyor iskeleye yanaşana kadar da
hangisine atladığımı bile akıl edemiyorum.
hep ama hep böyle oluyor…
tamamını okumak için tıklayın
|
tat tat boyalar
o gün nursel'le buluştuk ateş gibi tuğlaları olan
bir mekânda. kitabımı kısa süre önce hazırladığımız
şarkılı türkülü buluşma gününde bilerek almamış,
özel olarak buluşalım istemişti. ne çok şeyden
konuştuk. kadınlardan erkeklerden, şiddetten…
hastalıktan, çocuklardan, korkudan...
şehirlerden, ülkelerden... yollardan söz ettik.
tam da tahmin ettiğim gibi, bu bir kadın günü
diyerek kadınların rengarenk oluşuna dikkat
çekmek için rengarenk elbisesini giyinmiş de
gelmişmiş kitabın okurla ilk tanışma gününde.
tamamını okumak için tıklayın
|
balık ekmek merakı
soluksuz bir gündü bugün. birbiri içinde pişen
ilaçlar, birbirine geçmiş geçmişli gelecekli hesap
kitaplar... koşmalar, koşmalar içinde bir gün masamla
labaratuvarın arasında.. akşam olup 7'de eczaneyi
kapadığımızda hala telefonlar çalıyor,
tamamını okumak için tıklayın
|
su başında oturdum
kadıköy'de su başında oturdum kurdum bağdaşı..
bi yandan ay dolun şeklinde,
bi yandan rüzgâr çok derin ...
arka tarafta bi gruptan gelen canlı bir müzik
diyor ki
"ay bir yandan, sen bir yandan sar beni"
tamamını okumak için tıklayın
|
bir çingene geldi yanıma
izmir'de
can yücel sokak'ta şiirlere sesimi akıtırken
bir çingene geldi yanıma,
izledi izledi sessizce beş dakika boyunca
ve sonunda yaklaşıp elindeki
güllerden birisini
yapraklara ayırıp başımdan aşağı döktü..
işte o anda;
tam o anda dizlerim titredi.
şiirin şarkı olup hayata bulaştığı o anda
yazıldı hafızama
gecenin en nakşeden anısı..
tamamını okumak için tıklayın
|
9 ların aşkına
günlerdir dinliyoruz bu şarkıyı iki başımıza..
aydınlıkta ve karanlıkta...ilkinde o dinlemişti
elleriyle bana uyarak, ben karşısında
dans etmiştim çıplak ayaklarımla..
hemen peşinden bir daha dinlemiştik
ben salınırken o elleriyle tercüme etmişti sözlerini.
elleriyle ve gözleriyle her bir sözü anlatmıştı içime,
konuşmadan.
tamamını okumak için tıklayın
|
yüksek algıda insan teyakkuzda kalmaz
konu aslında kendimize saygı ve içimizdeki tüm dalgalananlara
dahi bakabilen bir dış gözün varlığı bahsiyle de ilgili. ki
aslında biz ne duygularımızız ne de düşüncelerimiziz salt.
her birimiz için biricik olan ana yolumuzu takip eden o
dış gözün iç gözüyüz aslında.. bu sürekli teyakkuz halinde olmak değil.
tamamını okumak için tıklayın
|
gel gör gözüm seyreyle
öyle bir şey oluyor ki insan bazen ellerinin üstüne çöküp
biiiir uzun bakıyor geçmişine.
anıların şifresi değişiyor bakarken bakarken
hiç ummadığı anlamları yitirmiş buluyor kendini birden...
tamamını okumak için tıklayın
|
bir dahakine ben de katılcam şarkıya, bağıra çağıra.
kardeşim sabah mesaj atmış bana: “abla bak karşıma ne çıktı.
senin sevdiklerinden :)” diyor. öylece kaldım bir süre
ah unutmadım da unutmadığımı unutmuşum şarkıyı..
ve ne çok, ne çok severdim o zamanlar ben bu şarkıyı
saatlerce kral tv de çıkmasını beklerdim içime en uyan
şarkılardandı sözü edası. pınar aylin’in yüzü,
tamamını okumak için tıklayın
|
kapı aralığı.
insanı sıkıştıran bu hız. nefes alınamayan tempo.
hep yapacağımızdan fazlasını sırtlanmak...
göğüs kafesim yırtılacak gibi olunca attım kendimi evlerden dışarı.
şiddetli bir yağmur da olsa şemsiyeler ne güne duruyor
diyerek girdim çadırımın altına. mütemadiyen süren
"
tamamını okumak için tıklayın
|
o alt geçitten çıkmak istememiştik o gün.
o alt geçitten çıkmak istememiştik o gün.
ışık ve zemin imkanını oldukça güçlü veren bu mekan
bir hediye gibiydi bir kaç merdivenle inilen.
şimdi çıkışını görüyorsunuz. ki aklım geride kalmış.
her renk bir başka kalışı anlatır olsun. ki öyle zaten..
tamamını okumak için tıklayın
|
hayat manifestom
sanat manifestom gibi görünüyor ama aslında hayat manifestom
denilebilir..
bir arkadaşım benim çizimlere "metamorfozik çizikler "
ismini verdi geçen gün.. kendi bilinçaltında olanı çıkartıyorsun
ama resimlere bakan da senin ne anlatmak istediğini
bulmaya çalışırken kendi bilinçaltına kazı yapıyor, dedi.
tamamını okumak için tıklayın
|
köprüde zaman dışı bir an
ayakları sökülmüş de onu tutan çıkıntı izleri kalmıştı
kaldırımda.. bir şiir yazmıştım
ancak içimi şiire boşaltınca biraz olsun
iyi gelmişti bana.
şimdi
haydarpaşa köprüsü'nü düşünün.
tamamını okumak için tıklayın
|
dizinden doğru, uçmak da mümkün
dizime bugün ikinci kez prp yapıldı.
benim gibi hep koşarsa yaşadığını sanan ama
içi de durmayan birisi için düşünsenize ne zor bir durum..
dizim dursa içim durmuyor, pek bir iyi anladım.
tamamını okumak için tıklayın
|
sevmekle başlar her şey
burda beş köpek var dediler çıkışta, aman deyim dikkat edin,
buna kimse yanaşmaz diğerleri uysaldır bu en azılı olan..
aa dedik biz deminden beri koklaşıyoruz. sarmaşıyoruz.
evet ani ataklar yapıyor bazen ama o öyle seviyor.
evet ayakkabımıızın bağcığını koparmış olabilir aniden
tamamını okumak için tıklayın
|
toprak ölüleri koynuna alırken
toprak ölüleri koynuna alırken ne hissediyor acaba...
ölüm ve doğum ve üretim ve yaratım ve dönüşüm
ona yabancı değil. ancak insan, ne kendi ölümüyle,
ne doğumuyla, ne üretimiyle, ne de yaratımıyla barışık...
düşünün işte, bedeniyle mesafeli bir canlı...
tamamını okumak için tıklayın
|
dip hediye
bugün gülgün feyman ile aynı programda buluşmak
benim için hayatın getirdiği hoş bir sürprizdi. babam
askeriyeden istifa edip trt'ye geçmişti. gülgün feyman
da erzurum trt'sinde çalışıyordu. babam ondan hep
övgüyle söz ederdi.. sonra biz istanbul'a taşındık.
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizdeki yükleri atmak
evimdeki eskileri atıyorum bugünlerde bol bol.
öyle böyle değil attıklarım. resmen her şeyi
azaltıyorum. ben bile inanamıyorum vazgeçtiklerime...
hayata atılmış çentikler de çıkıyor karşıma yer yer …
tamamını okumak için tıklayın
|
aynur uluç sanat akademisi
Aynur Uluç deyip geçmemek lazım. Bir sanat rüzgarı,
sanat akademisi. Bu akademinin duvarlarının harcı
sevgi, içi de Pandora’nın kutusu gibi efsuni, gizemli.
İnci elmas yakut gibi zengin ve duygu dolu...
tamamını okumak için tıklayın
|
çocuk şiiri demek neden aşağılama oluyormuş ki hem
“bendeki özgüvene hayranım. yani benimkisi cahil
cesareti. oysa ki şiir yazmak senin neyine.
bir çok şair varken sayfanda. şairin biri ilkokul
seviyesinde bulunca şiirimi ve bir diğer yazar...
tamamını okumak için tıklayın
|
sonsuz bir yolculuğa uğurlarken özcan’ı…
“gözlerimi babamdan/dudaklarımı annemden almışım.
/yüzümde hala birlikteler ...” demiş canım neslim
babasıyla annesinin evlilik yıldönümünde… az önce
karşıma çıktı face’de. özcan’ın acısı göğsüme
oturmuşken çıktı karşıma bu güzel ifade...
tamamını okumak için tıklayın
|
eczanede mevsim normalleri
baya bir ilerlettim işi; ilaçlarını yapmakla kalmıyor,
eczaneye gelenlerle baya bir sohbet ediyorum artık.
çünkü biliyorum ki tıp aslında zihin beden ve ruh
birlikteliğini kurabilirse başarılı olur. tamam
elcağızımla ilaçlar yaptım onlara ama ya ruhları...
tamamını okumak için tıklayın
|
oğlum yemek yedin mi...
bu görsel sevgili Semih Ucar'ın farsçaya çevrilmiş
bi yazısının haberi. babasının ona verdiği en değerli
ve sahi yerden akan son cümlesini anlatıyordu bu
yazıda. sıklıkla yaptığı gibi o gün de "oğlum yemek
yedin mi" diye sorduğunu anlatan müthiş bi yazı.
tamamını okumak için tıklayın
|
düğümün de şifan da senin içinde...
bedenimizi duymazsak o kendinin sorunla ilgili
bölgesini hasta ederek işaret ediyor bize. eksema
yapıyor, sedef döküyor olmadı saçını sakalını
döküyor .. damarını daraltıyor genişletiyor sana
uyum sağlamak için..
tamamını okumak için tıklayın
|
ağacı dinlemek lâzım
azalma ve çoğalmalar zamanda bir harekettir, diye
düşünürdüm, gezi süreciyle birlikte fark ettim ki
zamanda bir hareket değilmiş sadece, kesinlikle
katmansal yatay bir durum da var. hatta daha çok
öyle sanki...
tamamını okumak için tıklayın
|
her şeye rağmen
dün maltepe'de sezai sarıoğlu ve mehmet tekirdağ'ın
"rağmen" isimli etkinliği vardı. zaman su gibi aktı.
ve her anlatılan şey içimden geçti sanki.her söylenen
türkü ayrı ayrı içimi yaktı. iyi ki gelmişim deyip durdum.
uzun süredir hiç bir etkinliğe katılmıyorum.
tamamını okumak için tıklayın
|
şiir sepeti
yedi yıl önce caddebostan kültür merkezi'nde
sumru, sezai, mehmet, onur, merih, imran, ben
ve achilliasla birlikte sahnelediğimiz "ses ve
anlam kapıları"nda her bir gelen kişi için kapıda
şiir hediye etmiştik.
tamamını okumak için tıklayın
|
"mutlu olmak varken bu dünyada
acılar geldi dayandı kapımıza"
bu şarkıyı seslendirdi sahnede sevgili arzu. neden
bir şarkının sözleri hiç eskimez. neden hep tam da
bu yaşanır diye düşünmeden edemedim. son
günlerde ardarda gelen intiharlar kadına şiddetler..
ölümler tecavüzler. iyice bu şarkıyı anlamlı kılıyor,
ve daha da ötesi hayati kılıyor.
tamamını okumak için tıklayın
|
masalın dibinde hatcamın elleri
latin amerikalı tarihçi yazar eduardo galeano, gençlik
döneminde bir barda imrenerek izlediği bateriste
"nasıl bu kadar güzel çalabiliyorsunuz" diye sorduğunda
şu yanıtı alır:
tamamını okumak için tıklayın
|
ince uzun bir mektup
can tv'de özge erdoğan'ın programına konuk olmam
üzerine hayli çok mesaj geldi, ancak bir mesaj geldi
ki onu sizle paylaşmam lazım. benim kişisel tarihimde
yazma serüvenimin başlamasında aktif rolü olan bir arkadaşımdandı...
tamamını okumak için tıklayın
|
ince uzun bir yol
sevgili canan sormuş.."Bir recalim var Aynur, bir
soru..Sen nasıl bu kadar her yerde olabiliyorsun
şifacı cadı"
ona yazdığım yanıtı paylaşayım önce.
tamamını okumak için tıklayın
|
ses ve anlam kapılarından geçtik biz
yedi yıl önce bugündenmiş bu fotoğraf. sosyal
medyanın önceki hâllerinizi karşınıza çıkarması
çok faydalı bir şey. iyi kötü, acı tatlı her bir hâle
bir de şimdiki gözlerinizle bakma imkânı veriyor bu anımsamalar.
tamamını okumak için tıklayın
|
kadını ve erkeği hayatın içinde anlatabilmek
sevgili şair arkadaşım emin şir'in bir şiiri vardı,
annesini anlatıyordu öyle derinden, kadını anlatıyordu;
kadının içinde saklı olanı... göğsümde takılı kalmıştı
sözleri bildiğim, duyduğum kadarıyla. aradan uzun
zaman geçti. bir gün şiirin tamamını emin şir’in son
şiir kitabının gecesinde dinledim kendi sesinden.
tamamını okumak için tıklayın
|
simurg'u beslemek için
didem madak’ın bu şiiri içimi çok acıtır. defalarca
göğsümün ortasında hissettiğim bir duyguya denk
düşer... şiir yazsın ya da yazmasın kadınların
defalarca göğsünün ortasında hissettiği duygulara
denk düşer burada anlatılan… burada mesele şiir
değil elbette...
tamamını okumak için tıklayın
|
Garbis Altınoğlu'na yapılanların düşündürdükleri...
Hem büyük acı veren hem de onur kırıcı olan
kaplumbağa hücresi, ilk olarak Garbis Altıoğlu'na
uygulanmıştı. Çömelerek sokulur hücre içerisine.
Kendisi tuvalet ihtiyacını gideremez yani, ancak
altına yapacak. Kıpırdama imkanı da yok.
tamamını okumak için tıklayın
|
mor ve ötesi
az önce sevgili adminim kerim ile konuşuyorduk.
dedim bu çektiğin fotoğrafımı koyar mısın web
sitemin ana sayfasına. o zaman belki dört yüz
kareden de çok fotoğrafımı çekmişti kerim. özel
bir sergiye hazırlanıyorduk. bu fotoğraf sergide
yer almadı ama benim favorimdi resmen..
tamamını okumak için tıklayın
|
rüya masalı
ahh bu gece rüyamda bütün sevdiklerim vardı isim
isim saymayım kimi seviyorsam ordaydı sanki.
mahşer yeri gibi bir rüya kalbim nasıl genişse..
hepsi bir otobüsteydi otobüsse mola yerinde.. yani
asıl kalabalık dışardaydı rüyada..
tamamını okumak için tıklayın
|
anne ayağını kaldır, altına bakıcam
hiç bir şey çıkmasın varsın. ben yine de bakıcam
bunlar senin ayakların anne, bunlar senin ellerin.
annemi sevmek için anneler gününe ihtiyacım yok
benim, ayağının altında cennet olmasına da. annemi
sakin, uzun, dingin ve derinden sıklıkla hissediyorum
zaten. kalbimde nefesini, kolumdaki dövmede güllerini
taşıyorum annemin.
tamamını okumak için tıklayın
|
içimizdeki yükleri atmak
evimdeki bir çok şeyle yolumu ayırıyorum bugünlerde.
öyle böyle değil ayrıldıklarım. resmen obje sayısını
azaltıyorum. gelip baksanız belki kalanlar halâ çok
diyeceksiniz ama ben bile inanamıyorum vazgeçtiklerime…
ne gidecek, bundan sonra benimle ne kalacak derken
hayata atılmış çentikler de çıkıyor karşıma yer yer…
tamamını okumak için tıklayın
|
narın ömrü har olur
“tıbbın "şizofren", ahalinin "deli" dediği annem, “normal”
nadir zamanlarda, komşunun sokağa taşan nar ağacının
gölgesindeki taşa beş çocuğunu oturtup, sırayla saçlarını
tarayarak; “babanız benim şeklimi, sesimi ve ruhumu bozdu”
derdi...” demiş bu çocukluğundan kalma yerde eski nar ağacının
yerinde torun nar ağacına dokunurken sevgili sezai sarıoğlu.
sevgili hüsmen ağa da fotoğrafını çekmiş bu leziz anın.
tamamını okumak için tıklayın
|
kadınsın ama kadınları bilmezsin sen
fotoğraftaki programda rohat emekçi'nin konuğu
olmuştum kibele programında..yıl 2016... ve başlıkta
kadın erkek de yazsa kadını konuşmuştuk ağırlıklı
olarak. kadınlar genelde programda anlattığım şekilde
işlenmiyor; aynı erkeklerin de taraflı işlendiği gibi
genelde. meraklısı youtubedan izleyebilir.. ve bana
sorarsanız eksikleri olsa da güzel programdı izleyin isterim..
tamamını okumak için tıklayın
|
ayar vermek üstüne
her hangi bir konuda kendi yaptığımız kadar olanı
herkes için olması gereken son nokta kabul etmek
içsel bi korunma biçimi olabilir. insan psikolojisinde
her şey anlaşılır ama kabul edilemez. rahatsız
olduğumuz şeyler bize aslında kendimizle ilgili bi
şey gösterir. tepkimiz, baktığımız yer, ona ilişkin
hissettiğimiz duygu, başkalarının hayatlarına
sahiplenme adına müdahale etmek isteyen yükselen
tamamını okumak için tıklayın
|
hayatın devri daimi
devri daim nasıl oluyor insan. nasıl ince çizgilerle
birbirine bağlı bütün denklemler. diyalektik diyor
birileri birileri kader.. ama bir şey var ki birbirimize
görünmez iplerle bağlıyız hep.. dün ben hüzün yapıp,
keder yapıp haliç'e bakarak halamla konuşurken bir
telefon geldi. aynur abla nerdesin çabuk yetiş. ne oldu
dedim burada bir beyefendi var sizi bekliyor durum biraz
acil gelebilir misiniz
tamamını okumak için tıklayın
|
sadelik
sadeleşmeli, olabildiğince sadeleştirmek gerek bu
söz fazlalığını sanki, her yerde öfke.
kadın ne öyle
kutsal, ne öyle aciz. bugüne kadar ne düştü ise
insanlığın payına onu devralmış, bulunduğu
koordinattaki gerçekliği yaşıyor. hele bir de "o
katilleride bir kadın yetiştiriyor" sığlığında bir cümle duyunca
öyle dip bir çaresizlik hissediyorum ki ne anlatayım
şimdi ben buna duygusu.
tamamını okumak için tıklayın
|
canımızın suyu gibi
ağaçlar canımızdır; ait olduğumuz kocaman evrenin
onlar bir parçası, bizler birer parçasıyız. tıpkı bulutlar
yıldızlar güneş ve toprak gibi, hava gibi, su gibi...
balıklar gibi, ahtapotlar yengeçler gibi sularda yüzen.
erimekte olan buzullar, erimekte ve kaybolmakta olan
duygularımız gibi bizimler. yeşermekte olan duygularımız
gibi de öte yandan. aşk gibi sevda gibi...
tamamını okumak için tıklayın
|
kıymetli hocamız kasım cemal güven'i uğurlamak
bazı insanlar vardır sanki hep yaşadılar ve hiç ölmezler
gibi bir hissiniz olur onlara, dünyada varlıkları dünya
ötesidir sanki; kasım cemal güven. bu isim sanıyorum
sadece benim için değil ona yaşamında dokunmuş ne
çok eczacılık fakültesi öğrencisi için de böyledir.
inanamamak oldu ilk tepkim o yüzden ilk olarak vefatını
duyduğumda, sonrasında bir kedere evrildi duygum.
tamamını okumak için tıklayın
|
işleyen bilgi ışıldar
tıp ne kadar çare, ne kadar farklı yöntemler geçerli
gibi bir forumu izliyorum bir kaç gündür. aile dizilimi,
access bars, nöroformat gibi gibi konular.. iyi oluyor
bilgileniyorum farklı bakış açılarını izledikçe
zenginleşiyorum.
işinin ehli olmak... ısrarla altı çizilmesi
gereken nokta bu bence.
tamamını okumak için tıklayın
|
sosyal medyada grupları deneyimlerken
bir süredir "cilt bakımı ve güzellik sırları" isimli bir
gruptaydım. arada paylaşımlara baktığım ve bilgim
dahilinde de yorum yaptığım bir yerdi.. bir grupta
olma şekliniz o grupta yaptığınız davranışlarla
belirlenir.. grup içinde hoş olmayan bir şey yaparsanız
grup yöneticileri sizi uyarır ya da atar. ancak kişisel
mesajdaki bir tavrınıza alınıp da sizi gruptan çıkartamamalı.
tamamını okumak için tıklayın
|
sevgili adnan genç'le...
özellikle hoşumuza gitmişti fotoğrafta hemen üstümüzde
yer alan objeler.. hatta o sebeple oraya oturmuştuk o
gün. ve anı da kalsın deyince baya bir beklemiştik bizi
o kalabalıkta birisi uygun olup gelsin de çeksin diye.
nasıl da sıkı sıkı tembihlemiştik fotoğrafı çekene...
tamamını okumak için tıklayın
|
bu delilik nerden
bugün müdür beyle ilginç bir sohbetimiz oldu. sabah
gittiğimde günaydın hoş geldiniz derken resim hocası
melike hanımı sordum nerede diye, tam arkanızda
dedi. bi baktım telefonum çalıyor. tam o anda beni arıyor
o da. ve bana sırtı dönük ve hemen yanımda. dolayısıyla
beni görmüyor.
tamamını okumak için tıklayın
|