facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

simurg'u beslemek için

simurg'u beslemek için

“çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım 

bilmiyorsunuz 

darmadağın gövdemi”

didem madak’ın bu şiiri içimi çok acıtır. defalarca göğsümün ortasında hissettiğim bir duyguya denk düşer... şiir yazsın ya da yazmasın kadınların defalarca göğsünün ortasında hissettiği duygulara denk düşer burada anlatılan… burada mesele şiir değil elbette...

simurg'u beslemek için

çünkü erkeklerin şöyle bir yanılsaması var. dünyayı algılama biçimlerinin “esas”ı ve nerdeyse bütünü teşkil ettiğini sanıyorlar. belki hepsi değil ama maalesef büyük çoğunluğu öyle sanıyor içten içe. değil diyenlere bile bakın. dediklerine değil, yaptıklarına bakın çok duyarlıların bile… durum böyle olunca kadınların boncuklu, renkli, özlemli, hararetli, çiçekli, böcekli hâlleri onlara karmaşık ve gereksiz geliyor: oysa kadınların kendilerini şifalandırma yöntemleri bunlar... dünyanın kötülüklerine karşı dayanma ve güzeli hep yeniden ve yeniden oluşturma yöntemleri... sadece kendilerini değil üstelik, birbirlerini de... dünyayı şifalandırma yöntemleri bunlar kadınların.

bu devinim, erkekleri de dönüştürecek bir güç aslında. erkeklerin analitik ve güç üzerine kurulu algılarını da yumuşatan ve hayatlarını olabildiğince estetize edenin kadınlar olduğunu fark etmeleri çok şeyi değiştirebilir.

kadınlar renklendiriyorlar. var olanı dönüştürüyorlar tüm çabaları ile. sürekli çalışıyorlar bir yerlerde… sürekli minik minik terapi yapıyorlar hayata. düşeni kaldırıyor, gitmesi gerekeni saygıyla uğurluyorlar… hayatın sürmesi için neyin yaşaması, neyin ölmesi gerektiğini içten içe hep biliyorlar kadınlar... doğurmakla bırakmıyor, yaşamı da tekrar tekrar doğurtuyorlar o içsellikle… rahimleri sadece çocuklar için değil… bu dip bilgi bedenlerinde var… onlar unutsa içleri biliyor, yeter ki içleriyle bağlarını koparmasınlar. o çiçekler, boncuklar, tüyler, boyadıkları taşlar, yaptıkları ve taktıkları takılar, bu yolda aklınıza ne geliyorsa bu renklilik içinde; hepsi ama hepsi, bu büyük enerjinin dışa vuran sembolleri sadece. dünyanın ortasında bir tütsü yakıyorlar kadınlar. içinde simurg’u büyütüp besleyecek bir yuva kuruyorlar sürekli ve sürekli…

aynur uluç