facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

mektuplar







aynur uluç


canım hocam fırat alkış'a

canım hocam fırat alkış'a

canım hocam... belki çalışkan bir öğrenci olamadım
erbanede ama istikrarlı bir öğrenci olduğumu anımsattı
karşıma çıkan eski bir video şimdi. derse gelmeyi hiç
bırakmadım biliyorsun bu süre zarfında. ne koşulda
olursam olayım hangi şehre ne için gitmiş olursam
olayım geldim… 

tamamını okumak için tıklayın 

canım fulyam

canım fulyam

özlemek nasıl bi şey onu tadıyorum şimdilerde.
canım fulyam sana nasıl bi bakasım var. o ışıl yüzüne.
kahkahana. kahkahaya bakılır mı; bakasım var...
 inanmıycan ama ayaklarına bile; o toprağı kavrayan.
ışıltılı gözlerini şöyle bi tatlı yürüyüşünü özledim. 

tamamını okumak için tıklayın 


füruğ’a veda mektubu

füruğ’a veda mektubu

her yolculuğun bir başı varsa bir de sonu olmalı…
bazı yolculuklar öyle derinimizden geçer ki kendimizi
onsuz düşünemeyiz… ama sonu vardır işte.
şiirler gibidir yolculuklar da. zamanı dolunca biter…
beni en iyi sen anlayacaksın füruğ, yollarımız
burada ayrılırken…

tamamını okumak için tıklayın 





zamanını bekleyen özel bir mektup

zamanını bekleyen özel bir mektup

füruğ‘un “sen benim göğsüme başını yaslardın,
dinlerdin ama görmezdin beni ancak” deyişi ile
paralel bir hüzün varmış bu dizelerde, onu gördüm.
 merhaba çok uzun yıllardır el yazımla mektup
yazmamıştım. biliyorsun vapurda, motorda, tramvayda
kağıtlara şiirler yazan, kâğıtta çalışan birisi olarak...

tamamını okumak için tıklayın 





canım hocam fırat alkış'a

canım hocam fırat alkış'a

hocam.. sana bir mektup yazmak istedim; açık alanda açık bir mektup...
canım hocam... belki çalışkan bir öğrenci olamadım erbanede
ama istikrarlı bir öğrenci olduğumu anımsattı karşıma çıkan
eski bir video şimdi. derse gelmeyi hiç bırakmadım biliyorsun
bu süre zarfında. ne koşulda olursam olayım hangi şehre
ne için gitmiş olursam olayım geldim…

tamamını okumak için tıklayın 


yakmak varmış mektupların ucunu

yine-yakmak-varmis-mektuplarin-ucunu

işte şimdi bu gecedeyiz. ve avuçlarım ter su içinde…
 anlıyorum ki tam da o dönemeçteyim. ve anlıyorum
ki özellikle mektuplar yazacağım ben. cemil meriç
“mektupların büyülü bir ayna” demiş ya lamia hanım’a;
ben de oradan el alayım, mektup bahsine bodoslama
dalarken. mektuplar ve edebiyat… edebiyat ve mektuplar…

tamamını okumak için tıklayın 





geçmişin geleceğin şimdinin
mektuplarda öpüşmesi.


geçmişin geleceğin şimdinin mektuplarda öpüşmesi.

geçmişin geleceğin şimdinin mektuplarda öpüşmesi..
ah nasıl güzeldir satır satır akmak içinin rengini
kâğıtlara geçirmek. geçen akşam oturdum bir hayli
mektup okudum. 1958 ve 1962 yılları arasında
babamın anneme yazdığı mektupları hep merak
etmiştim ama hiç okuyabilir miyiz bile dememiştik
 anneme, özeldi çünkü..


tamamını okumak için tıklayın 















mektup sabahı

mektup sabahı

bu sabah güne mektup yazarak başladım. sevgili
arkadaşım mustafa sütlaş’ın biamag’ta yayımlanmış
yazısı düşünce günüme ben de hesaplamadan
kitaplamadan kendimi mustafa’ya mektup yazar buldum.
sonra düşündüm ki bu mektubu bir tek onun okuması
olmaz. yaptığı işteki güzellik paylaşılmayı çoğalmayı
hak ediyor... buyrun siz bir yandan okuyun ben bir yandan.


tamamını okumak için tıklayın 




















içimde öpüşen kadınlara

içimde öpüşen kadınlara

birbirini hiç tanımadan tanıyan, bilerek ve bilmeden
 öpüşen o kadim kadınlara bu içten türküm... öpüştükçe
 sardıkça kendini saran ve beni doğurtan kadınlar
tekrar tekrar bugün içimde yeniden doğuyorlar, doğurtuyorlar
 beni dip seslerini bırakmışlardı yıllar içinde içimde büyüttüğüm
yola bırakmışlardı tek tek topladım seslerini.


tamamını okumak için tıklayın