yeşil kadınlar
"baktığım tüm pencereler o büyük kapıya açılıyor...
anahtar yaralarımın altında...bu kabukların bir
anlamı olmalı..." demiş sevgili cancağzım; bu sabah
düştü yoluma tesadüfen "o büyük pencere açılsın
mı" diyerek yanıtlamıştım kendisini... az evvel miydi
yoksa, renkli bir pencereden el sallarken çok eski
zamanlardan mı… desem ki ay olmadı daha garda o
pencereyi can aycanım çekmişti. elimizde
kolumuzda çiçekler vardı.. şımarmıştık üstümüzden
başımızdan şiirler dökülürken... koşuyorduk
durmadan kollarımız kopkocaman bir deniz. ve kapı
demiştik demin, pervazlarından akan irinler vardı....
büyük bir kapıya arkadaştı hem, hem gözü kalbimize
bakardı... ondan mı acaba, şiirlerin dilinin tadına
varıyorum:) ki pek severim aşıklar gibi sazı eline
almış..... ağzımda bir iğne pek severim dilimi
ısırmayı... her defasında yeni bir buluşma gibi
canı.... pek severim, yeni bir şiire durmayı veya her
yeni titreyişle bir başka renge bulanmayı şefkatle
sarılırken...
bazen eskimiş sözlerimiz yeniden anlamlanır ya yeni
buluşmalarda. o zaman anlıyorum, ki biz kadınlar
aynı büyük memeden süt emiyoruz.
kadınları pek mi sever oldum ne... kadınlar da kadınlar dilimden hiç
düşmüyor. kadın kadının kurdudur derler, bunu hiç unutmadım. demek ki
hayatıma hep şifacı kadınlar girmiş. işte bunu anladım...
ellerime baktım yeşile kesiyordu.
şiir /resim: aynur uluç