sis ve düş
pencere arasındaki halka bilezikti ok
yaydan çıktı artık, dokundu bulutlara
yıllar öncesinden bir fincana ulaştı
tarihe karıştı yükselen duman
öyle küçüldü ki açılar, diplomalar öyle gereksiz
ve kocaman binalar, geleceğin enkazı
yer nerede başlıyordu
nerede bitiyordu hayat
resmin gözü yaşlı çocuğu
kaç kez daha girecekti rüyalarıma
kaç kez daha
dezenfekte ceset kokusu bilincimi deşecek
ve yeniden yaşayacaktım hatırlayarak
oysa ne kadar da açıktı parmakları ölümün
solgun hastane odasında ...
oje sürerken aklıma geliyor hep
sonra, nedense zakkum olduğum
renginden güç alıp güneşe öykünen
boynu uzun bir zakkum
aynur uluç