şifa ve bilim iş başında
"işini bu kadar severek yapan çok örnek olmaması mı, yoksa şifa verme enerjisinin bilimle harmanlanması mı, yoksa yoksa katıp karıştırılan cadı kazanları mı beni daha fazla hayran bırakıyor ve tabi yoksa baş cadı eczacı aynur uluç mu bilebilmirem" demiş kardeşim televizyon programımı sunarken sayfasında...
bu sözler beni ziyadesiyle mutlu etti tabii. söyleyen kardeşim olduğu için değil sadece. kardeş torpili yaparak değil uzaktan bakarak gördüğünü söylediği için, ayrıca kardeşim olduğu için de tabii söyleyen. insanın kardeşini böyle sevmesi ne güzel bir şey. sevilmenin tadını çıkarmak.. onun böyle güzel gören gözleri olduğu için onun adına da mutlandım... kendi adıma mutluluğumda ise, en çok eczanemin şifa ile bilimin birleştiği yer olmasına dikkat çektirişi hoşuma gitti. sanatla birleştiği yerin ben çok farkındayım. bunu dile de getiriyorum sık sık. ama sanatla bitmiyor iş. bilim var asıl her bir maddenin fayda mekanizmasında. onların birbirinine karışım teknolojilerinde bilim var.
şifayı da açalım tabii. şifa sözcüğüne bakalım. bir şifadır gidiyor ortalıkta. kimse açıp içine bakmayı akıl etmiyor.. şifalanmak ve şifalamak niyetinin kendisi güzel tabii.. ancak tehlikeli sular bir yandan da...dikkatle konuşulması gereken bir alan. herkes iki sözcük bilip birbirine nasihat etmelere kalkıyor. birbirine öğüt vermeye ne kadar da meraklı bir milletiz zaten... her birimiz çok bilmenin derdinde. ve ihtiyacı olan değil de öğüt verebilecek yerde olmanın kişisel tatminini yaşıyor.. eksik yanlarını görmemenin, onlarla yüzleşmeden yalandan yaşamanın en garanti yoludur bu. bu işin bir yanı; kişisel olan yanı.. toplum açısından riskli kısmı ise şu: sağlık da, yaşam da içtenlikli bir merakı, sabırla izlemeyi, hevesle öğrenmeyi yani hakkı verilmiş bir yolculuğu gerekli kılıyor. ve bildiğinden hep şüphelenmeyi en çok. hep aramayı, ben biliyorum dememeyi.ve dile bir hakimiyeti gerekli kılıyor. sözcüklerin bir aritmetiği ve çağrışım alanları var. dile dair bilgi kadar anlamın içinde de yüzmüş olmak gerekir..ve tüm bunların sezgiyle de desteklenen bir bilim anlayışı içinde harmanlanışı.
yıllar önce bir kitap okumuştum. ismi "bilim iş başında". bu kitabı bir imge olarak da hiç unutmadım. okuduğum anda bir cümleyi ezber etmiştim çünkü; kapağında aynen şöyle yazıyordu:
"bizi doğrulayanı dostça kabullenir. karşı çıkana da inatla direniriz. oysa sağduyu tam tersini gerektirir. özellikle bilim iş başında olduğu zaman"
aynur uluç
13 12 2019