facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

sesin içindeki ses

12391428_321263621330901_7462867868811602004_n

sesin içindeki ses

“ses, ses…/ sadece ses…/ berrak suyun akmayı isteyen sesi/ toprağın dişiliğine dökülüşünün sesi ışığın/ döllenmiş manânın sesi/ ve yayılma sesi aşkın müşterek zihninin/ ses/ ses/ yalnız, ses kalır…” demişti İranlı şair furuğ ferruhzad, “bâki kalan ses”i anlattığı şiirinde. birbirinin içine doğan her yeni gün, aklımda yeni anlamlar şekillenip yeni kapılara koşuyor. yeniden düşünüyorum şiirleri, şarkıları. içimde yıllardır şiir taşıyor, şiir yeşeriyor, şiir yaşıyorsam da şimdi sanki seslerin rehberliğinde yeniden tanışıyorum sözcüklerle...

sözcüklerin sesiyle tanışıyorum yeniden yeniden…

şarkılar...

şarkıları düşünüyorum şimdi. seslerin, her gün anlamlarını yeniden ürettiği dünyanın ortasında usulca durmuş, ses’iyle yeni tanışmış bir bebekmişim gibi düşünüyorum. büyümüş lunaparka gitmişim de, ses davuluna binmiş "kâh gökyüzüne çıkıp, kâh yeryüzüne inip bakan” nesimi’ymişim gibi... şarkılar, renkli, çok katmanlı bambaşka bir dünya benim için. müziğin içimde başlattığı dansa sözcüklerin kalbindeki seslerin katılmasıyla ayakları yerden kesiliyor zamanın. şarkı sözleri, tınısıyla öyle özel bir aralık sunuyor ki o dili bilmem gerekmiyor. hissediyorum, gittikçe büyüyen, kıvrıla kıvrıla akan kocaman o nehri; kendimi ona salabilirsem içimde akacak, aktıkça coşacak bir nehir olacak ahenkli devinimleri. kendine doğan ve yine kendinde batan bir güneş... uçan halıya binmişim de yeryüzünü gözlerimle içiyormuşum gibi bir kanat oluşturuyor şarkılar. ikaros’un mumdan kanatlarına sürünen koku, tadına baktığım kanımın kekreliği gibi bir eprime. kaslarımın içinde gezen bulut oluyor. bulutun içinde yüzen kör bir çocuğun gözlerini görüyorum kıvrımlarında.

ve tam da bu renkli dalganın ortasında yılların imbiğinden süzülürken düşünüyorum: sözcüklerin sesin en doğal halini yansıttığı yeri aramak çok mu ütopik? sözcüklerle akan şarkının dip sesindeki akıntıyı duymaya çalışmak, olabildiğince özgür, olabildiğince kanatlı… ses ve söz dünyamdaki yerleşik anlamları yerinden edip havalandırarak, kalıplarla, mülkiyetlerle, milliyetlerle kirlenmeden bakabilmek ağzımdaki dile... yüzyıllardır, bin yıllardır ağzımda olduğu gibi bakabilmek çağların ötesinden çağların ötesine… coğrafyalar ötesinde bakabilmek...

düşünüyorum; dillerin birbiri içinde hemhal olduğu, sesini sesine kardığı bir dünya, çok mu hayal?

neden olmasın?

başarmayı içeren bir hevesle düşünüyorum...

tek bir kişi bile bu arzuyu sürdürse "neden olmasın?" diyen bir merakla... 

aynur uluç