sanatın izleyene değme biçimi tamemen kendine bağlı
orhan veli demiş ya yazdığım her şiiri tanıdığım kadınlar kendisine sandılar.. oysa ben onları onlara yazmadığımı bilmenin sancısını yaşadım demiş. tam sancı dememiş de işte o meal bir şey. belki hüznünü söylemiştir.. meraklısı gidip orijinalinden bakabilir ne yaşamış. burada benim zumladığım konu ise şu:
sanat o kadar magazinsel bir şey değildir. aşkınıza şiir yazarken bile ona nice aşkların mayası kokusu karışır.. birikmişliği, tortusu karışır. sevinci ve hüznü yaşama biçiminiz, sizin birini sevme kapasitenizin ebatları karışır.. düşünün; aşkı yaşama biçiminiz karışır özde; özde özünüz karışır yani olaya.. sevgiliye açıkça yazılan nokta atışı bir şiirde bile bu hep böyledir..
resim çiziyorum ve benim çizdiklerim soyut olduğu için çoklu okumaya mümkün oluyor. ve bereket versin ki bu böyle... çizdiklerimde her biriniz başka bir şey görüyorsunuz ya bu da şahane.... ve onu aktarıyorsunuz ya o kadar güzel geliyor ki bu bana.. bende bakıyorum meraklı bir çocuk gibi her ama her seferinde nerde saklı bu anlam. ve genelde de hepsini buluyorum biliyor musunuz.. bulmadan bırakmıyorum o okumayı mümkün kılacak izleri tek tek tarıyor gözlerim çünkü.. her gördüğünüz şey aslında sizin bilinçaltı dünyanıza doğru bir köprü. ve her birinizin gördüğü şey, aslında insanlığın kolektif bilincininden bir sızma. ben konuya böylece bakıyorum. sizde olan her şey bende de var, burdan bakıyorum. bende olan da siz de o derece mevcut.
ama buradan bakıp bakıp beni okumaya meraklılar var bir de. şahsımı çözmeye kalkanlar. .. bir de hazır ben bir malzeme sunmuşken bu içerik üzerinden yakın temas kurmaya çalışanlar var. bu ikisi ayrı kategoriye girer tabii..
önce şurdan başlayım; çizdiklerim ben değilim. peşpeşe o kadar çok çiziyorum ki biri umutsuz, birisi deli, birisi neşeli, birisi şaşkın olabiliyor.. insan bu kadar farklı hali peşpeşe çizebilir.. çünkü hiç bir duygumuz bir kere tek kapılı değildir..o yüzden herkes bir başka parçasını görüyor resmin.. o anda en yoğun yaşadığı duygunun etkisiyle..bir başka gün baksa başka şey görecek aynı resimden. deneyin isterseniz, keyifli olabilir.
kahve falı gibi ne çıkarsa bakanın o yüzden benden de çok artık resim. ve bakanın baktığı günündür değişip dönüşen anlam.. ve ben de insanlığınn bir parçası olduğum için beni tabii ki kapsar.. çizdiğim kadınlar tabii ki bana benzerler en çok... aynada en çok gördüğüm yüze.. bundan daha doğal ne olabilir..
ben aynaya bakmayı seviyorum. kelimenin fiziksel ve mecazi her anlamında seviyorum hem de.. aynaları çok seviyorum. bana ayna olan ilşkilenmeleri seviyorum. ama direk söyleyenleri değil. onlardaki yansımamdan okuyunca ben bunu. direk olunca o müdahale oluyor. çözdüm ben seni ukalalığı oluyor o..
ben seni anlıyorum gibilerden resimlerim üzerinden bana psikilojik okuma yapıldığı da oluyor yani çok. resimdekini direk ben kabul etmeler.. ve oradan dil kurmalar. çizdiğim resme sen diye hitap etmeler filan.. nolur bunu yapmasın kimse. çizdiğime dair sizde bir şey uyanmışsa varsa yorum bölümüne yazılması yeterli. ama beni özelden ya da yorumdan ayrıca çizdiğim üzerinde konuşturmak zorunda bırakanlar olunca yoruluyorum. her ne diyorsam açıktan diyebilen biriyim. dediklerim hep herkese açıktır kapalı yerde konuşacak vaktim ve enerjim yok.. buna gerek de yok aslında. bir şey üretmek yeterlidir öylec edünyanın içine bırakıvermek. birbirinizle kouşun mesela sen ne anladın bakın bakalım o ne görmüş aynı resimde ilişkilenecekse insanlar birbiriyle ilişkilensin. hazır üretmiş diye fırsat bilip sanatçıya yakınlaşmanın telaşına düşmesin..
insanların birbirinin özel alanına girme merakı dedim ya, işte o merak kendisine sınır tanımıyor bazen. ya da özel alana girip birebir kişisel yakınlaşma çabası. mesaj atmanın kendisi özel alana girmek çabası zaten.. anlamıyor muyum.. seni okuyorum hissediyorum; sen de benimle ilgilen talebi üstü örtülmüş.. anlıyorum ve beni yoruyor bu..
elbet şiirde çok daha fazla var bu risk, onu da çok yaşadım yıllarca. tabii ki insan kendini de koyar üretimin içine. en azından ürettiği şey, baktığı hissettiği ortaya koyduğu yer olduğuna göre kendini ifade etmesi içindir zaten üretim.. ama sızdırmaya çalıştığı şey özeli değildir.. dünyaya bakışını hissedişini aktarır. düşüncelerini, duygularını... çizdiklerim de yazdığım şiirler de hayatta biriktirdiklerimdir; doğru... ama insan herşeyi kendi üzerinden biriktirmez ki. kendimi yazıyorsam ben diyerek yazıyorum zaten. ben bunu böyle yaşadım diyorum direk. neyi ne kadar paylaşacağımın sınırı da bendedir.. yazılarımı okuyanlar çok iyi bilir..
kaldı ki insan aynalama yapabilen bir canlı. yani bir filmde izlediğiniz bir kovalama sahnesinde sizde de aynı hormonlar salınıyor o anda ve kovalanıyor olduğunuz hissini yaşıyor bedeniniz.
bilecekse kendini bilmenin kıymetini bilse ya insan.. diğerine bu kadar meraklı olacağına, kendinde yolculuk yapmanın tadını sürse ya biraz. her karşılaştığı sanat eser ona bu imkanı verir. doyasıya kullansa ya bu imkanı.
ve hayat çok kısa ve güneş çok güzel parlıyor dışarda. tüm biriktirdikkerimizi cebimize koyup ıslık çala çala yürüyebiliriz.
aynur uluç
20 05 2020