sanatçının yaşamdaki duruşu
sanatçılık, sanatçıyım diye ortada kasım kasım gezilerek way efendim falanca eserimi yazarken ben, falanca resmimi tonlarca eserimin içinde seçerken ben gibi gibi cümlelerle, ortada gezilebilecek bir şey değil. bu hâllerimizi paylaşabiliriz çünkü hayatımızda ne varsa odur yaşadığımız. paylaşmak içimizden de geçiyor olabilir. sosyallik en temel insani ihtiyaç buna kimse karışamaz. benim itirazım kasılma kısmına.
sanatçılar kibirden kasıldıkça birileri de sanatçıyı kasıyor zaten. kimisi çok fazla överek kibirini besliyor kimisi de hesap sorup durarak midesini kasıyor. hoş kendi kasılmasa da çıkıyor böyle tipler, o da ayrı mesele)))) kendi yapamadığı üretimlerin cezasını, üretim yapabilen sanatçılara ödetmek isteyenler illa ki çıkar bir yerden; bu kaçınılmaz bi noktası işin... dikkat edin bu kişiler sanatçıya roller verir, misyonlar verir, sorumluluklar verir, kendisi kaçar hayatı bi tık değiştirmekten, tutar sana kocaman ayar verir.
sanatçılığın algılarda kendisini ayırdığı o bencil yere dayanarak yapar bunu aslında. toplumda biçilmiş role dayanarak yapar. sanatçıyı diğerlerinden ayrıksılaştırmaksa sistemin işine gelir aslında en çok. üretimi belli insanlara has ulvi bi şeymiş gibi yansıtmak; böylece üretim yapma girişimini bloke etmek; henüz heveste bile başlamamışken. ağacın belini filizken bükmek. sanatçılarsa buna uyanır belki ama onların da bi hoşuna gider ki çoğunlukla; buna karşı çıkmak yerine kendi minik alanlarında kasılmayı tercih ederler. masum kimse yok yani ortada bi garip durum varsa herkesin bu işte bi parçacık payı var.
oysa sanat bu kadar komplike bir şey değil aslında, nefes alıp vermek gibi doğal bi şey üretmek. yaratıcılık insanın mayasında var. göğsündeki canlı noktayı hissetmek en başta; hissetme ve hissettirme niyeti. ancak birlikte canlanırsak yaşamın filizleri yeşerir çünkü. bunu derinden kavramak işte sanat. ağaç bile değil orman dikmeye heves etmek ve ettirmek bana göre. hayatın içindeki hayatı fark edip onu güzelleştirebilme çabası olsa olsa. yani özne olmaya çalışılacak bir yer değil, içinde hep birlikte eriyebileceğimiz bi gerçeklik yaratmak travmalardan. yaraları görüp sevip okşayıp yalayarak iyileştirmenin niyeti. ister kişisel, ister toplumsal olsun yara.
aynur uluç