pınar'ın nanagası...
bu özel kadını dün tanıdım. canım arkadaşım pınar'ın sayfasındaki kısa ama kocaman bir kuyu gibi derin paylaşımından tanıdım. iki paragraflık yazı yazmıştı, göğsüme doldu. o kadar uzun baktım ki fotoğraftaki yüze. anladım pınarın yazıya düşen sesinin tonundan. boğazımdaki yumrudan anladım ki son gününde tanışmıştım onunla. anladım. pınar'ın söyleyemediği cümlelerden anladım. pınarın akamayan suyundan.
bugün dosdoğru sayfaya gittim. evet. tam hissettiğim gibiydi acı. belli ki koca bir ömrü nasıl dik ve dolu geçirmiş ve şimdi gitmişti. giderayak tanımıştım ne şanslıyım ve ne kadar üzgünüm anlatamam. ağlayarak yazıyorum ki babane gitti. göğsümde bir ebeveyn etkisi yarattı hepten gidişi.
bize hep zulüm eden kansal babanem kendini bu kadınla temize çekti sanki. içimde ağır taşlar yer değiştirdi. birisi silikleşti silikleşti kaybolup gitti. birisinin toprakta elleri çarçabuk yeşillendi. bereketlendi.
bir babaannenin yani insanın en temel köklerinden bir annenin gidişi; yaşamdan eksilişi nasıl bir yas yaratırmış aslında insanın bedeninde. bunu tanımaya ihtiyacım varmış belli ki. bünyemde hiç taşımadığım bir yas bu. bugüne dek hiç tanımadığım... şu anda göğsümde oluşan sarsıntıdan anlıyorum ki ölmeden yaşanması gereken bir yasmış. şimdi bu yasla tanışıyorum. garip bir şekilde içimdeki pazılın eksik parçası gibi uydu bünyeme.
ama şimdi pınar anlatsın. pınar anlatsın yeşil elli babanesinin aramızdan usulca gidişini: çünkü şimdi pınar'ı sevip sarma zamanı. onun içindeki küçük kızı dinleme, saçlarını usul usul sevme, güzel babanesinin onun içinde her daim büyüyecek sevgisine eşlik etme zamanı :
"Benim yüzyılı aşkın tarihimi toprağa verdik bugün. Kimsenin bir bardak suyuna muhtaç olmadan, kuşlar gibi uçup gitti. O, sadece babaannem değil, memleketim, dilim, kültürüm, kökümdü... Arkadaşımdı üstüne üstlük.
Çocuğum ben, gece birlikte uyuyoruz. Her zamanki gibi çok yorgun bir günün ardından o, hiç zorlanmadan uyuyor, bense ağlıyorum iki gözüm iki çeşme, "ne olur babaanneme bir şey olmasın Allah'ım, ne olur onu alma bizden!" Benden yaşça çok büyük olması, çocukluğumu onu kaybetme korkusuyla geçirmeme sebep olmuştu. Ne kadar çok ağlarsam, Allah da o kadar çok bağışlayacaktı onu bana. Upuzun ömrüne, çocuk saflığındaki bir ruhun bitmek bilmeyen dualarının ve gözyaşlarının etkisi olmuş mudur diye düşünmeden edemem bu yüzden. Kim bilebilir...
Sonra yan yana yürüyoruz değirmen yolunda, üzerimde kırmızı üzerine beyaz çiçekli, diz altı bir etek ve beyaz bir kazak. Ayağımda, elbette ki onun aldığı kara lastikler. Minicik adımlarımla ona ayak uydurmaya çalışıyorum. Yüküm, onunkinin yanında komik derecede küçük ama ipler, omuzlarımı kesiyor. Bir yandan da merak ediyorum o koca çuvalı nasıl taşıyabildiğini. Gözümde büyüyor babaannem, kimse onun kadar güçlü olamaz! Solaklı'nın yanı sıra uzayan yoldan geçen arabalardan bize el sallıyorlar, ben de sallıyorum, gülümsüyorum. Mahcubum, yüküm küçücük babaannemin yükünün yanında ama omuzlarım acıyor yine de. Ya onun omuzları?
Birlikte o kadar çok anımız var ki ve hepsi de o kadar güzel ki... Bir fiskesini bilmem mesela, bir yüksek sesini hatırlamam. Ayrıca bana ondan kalan genetik miras, sanırım hayattaki en büyük şansım, kendi şarkılarını yapabilme yeteneği. Ne kadar şükretsem az... Teşekkür ederim sonsuz kere...
Yine de bir şeyler hep eksik kalır, bu yalnızca bana özgü değil elbette ama çok eksik hissediyorum. Kimliğimin ayakta kalan son kalesi de düştü böylece. Kökünden koparılmış bir ağacım sanki şimdi. Öz- kültürümün cansuyunu yitirdim, kayıbım büyük.
Ve cenaze... Yüzünü görene kadar, o tahta kutunun içinde olduğuna inanamamıştım. Bakmam gerekiyordu ve dünyaya kapattığı gözlerine baktıktan sonra anladım ki çoktan gitmişti.
Ve sonunda babaannemi bahçeye diktiler bugün, bir ağaç fidanı diker gibi... Üzerine su bile döktüler. Şair de ellerini bahçeye dikmişti. Biliyordu; yeşerecekti yeniden: Elleri... Ben de biliyorum, yeşerecek babaannem, gülümseyerek hatırlatacak kendini daima ve asla unutulmayacak...
Allah'ım gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Yattığı toprak incitmesin dilerim.
fotoğraf :2015
sevgili pınar; babanenin elleri, hiç sesini duymadığım dilleri, ama sanki tam gözümün içine, gözümün içine bakarken uzaklara bakan, aynı anda kaç duyguyu birden yansıtan dolu dolu gözleri kalbimde şimdi. acını derinden paylaşıyorum canım kadın.. sol mememin dibinde üreyen tohumdan doğru paylaşıyorum. sarılıyorum.
30 mayıs 2021
aynur uluç