Ölümün pembe tılsımı
"Bunca yaştan sağ çıktım...
Ölümü oyalamakla geçiyor günler... Ama bu hafta başında ve bu gün iki özel ve güzel arkadaşımı kaybettim... Onları tanısanız da tahmin etseniz de isimleri, suretleri ve hatırlı hatıraları şimdilik bende saklı. Önümüzdeki günlerde, kelâmımın ve kalemimin gücü yeterse, "ölüm ve vedalaşma" üzerine yazmak bana heves... "
yazmış sevgili yazar ve şair Sezai Sarıoğlu 16 mart 2020'de yaşadığı ölüm acısının peşinden.. Ben şimdi gördüm yazıyı. Tarih; 1 mayıs 2024.
Ve şu yorumu yazdım kendisinin bu dört yıllık paylaşımına. An'ı an'a çağırarak yazdım. Zaman yoktur denilen bir aralıktan bakarak konumuza
"Gerçekten etkilendim ve merak ettim hemen hemen her ölümde toprak övünsün deme alışkanlığın vardır genelde sayfanda gözlemlediğim kadarıyla. Bu kez çok fena iç acıtan bi yerden düşmüş cümlelerin. Yıl 2020 imiş... Yeni bir ölüm değil tarih itibarıyle ama her ölüm yenidir ya her yeni hissedişte...
Edebi olmaktan çok içinin acısını nakleden cümleler düşmüş sayfaya.. "Bunca yaştan sag çıkmak"sa elbette çok güçlü bir anlatım. Ölümü yakın hissettiğini ilk kez içten bi şekilde hissettim senin satırlarında bu paylaşımında. Senin için ölümü yazmanın kıvamı ve gerçek zamanı gelmiş anlıyorum. Biriken tüm ölümler, içinde ayrı bir katmana taşınmış şimdi. Dilerim yazmışsındır aradan geçen bu dört yılda bu ölüm defterini..
Ne diyelim her birimize içimize sinen ölümler nasip olsun vakti geldiğinde. Yaşamak kadar ölüm de yakışsın derim madem ki kaçınılmaz. Bir arkadaşım der ki ben güzel bir çiçeği koklarken ölmek isteği duygum yükselir. Kötü bir şey yaşarkense yaşamaya karşı bilenirim. Güzel ve her şeyi unutmayı başardığım o minik meditatif anlarda ise şimdi ölmek çok yakışırdı işte içime, derim. Şimdi ölüversem diye güçlü bi istek duyarım, demişti ve beni çok etkilemişti bu yaklaşım biçimi. Derin bir ölüm şiiri gibi değil mi bu hissediş.
Sevişirken ölmek gibi sarmaş dolaş. "Gölge ölüm" şiirinin finali gibi senin. Kana kana su içerken ölmek ya da Nazım'ın dediği gibi. Bir çiçeği doyasıya koklarken duruvermesi kalbin.
Kendime de böyle bir ölümü yakıştırıyorum ben. Varsın toprak övünmesin. Beni içine alacak diye yarılıp gerilmesin. Hatta çürümesem de kalsam öylece. Dostlarım yorulmasın, isterdim. Bunları açtı içimde işte sahici satırların.
Acıların içinse çokça sabır ve dayanma gücü diliyorum arkadaşım."
Yazıverdim yoruma, kalem yerine parmaklarım öylece akıverdi ekranda. Sonra bir çizim aradım; bu hissedişi ve an"ı çerçeveleyip duvara asmak geldi içimden. Bu çizgimi yakıştırdım kendimce. Neşeli ve hafif bir tabutun içinde gülümseyen bir adam yüzü gibi geldi çizdiğim resim. Ölüm bu kadar hafif olmalı duygusu ve ve belki de isteği içimde ölenler için.
Kalanlar içinse hayatın tozu dumanı belki ama ben şimdi kalanları düşünmek istemiyorum. Ölümün kanatlı rengi neden pembe olmasın. Neden özel bir tılsımı olmasın ki hissiyatındayım.
Aynur Uluç
1 Mayıs 2024