facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

nevralji ve anahtar

nevralji ve anahtar

nevralji ve anahtar "Nevralji, kelime anlamı olarak sinirin ağrısı, özellikle yüz ve baş bölgesinde hissedilen ve kadınlarda erkelere oranla daha fazla görülen ağrılardır. Sinirler, beyinden emirleri alıp bedene götürürler, bedenden hisleri alıp beyine götürürler." olarak tanımlanmış.

hislerimizin doğru farkına varıp perdelediklerimizin bizi uyarmaya devam ettiğini düşünürüm ben hep bu tür mevzularda. yani fark edemediğimiz dokunamadığımız, dipte kalan duygular bize sinyal verir olarak...

"Normal bir ağrının oluşabilmesi için ağrı algılayıcı hücrelerin uyarılması, bu uyarıların sinir lifleri ile beyine taşınması gerekir. Ancak nevraljide ağrı, bu algılayıcılardan bağımsızdır. Duyu iletiminde görevli sinir liflerinin yapısında ve işlevinde meydana gelen bir bozukluğa bağlı olarak ağrı ortaya çıkar." olarak tanımlanıyor ağrının mekanizması da... ama işte o bozukluk neden oluyor. tamam bir nedeni iilâ ki var her şeyin fiziksel karşılıkta. ama unutmamak gerekir ki bedenimiz bizden aldığını bize yansıtan bir mekanizma. sadece ilaçlarla yaklaşabileceğimiz bir şey değil.. bir tek bu alanda değil pek çok hastalıkta bence tıbbın eksik kaldığı noktaların temeli meseleyi sadece fiziken düşünmesi. oysa tüm açıları birleştiren bir yaklaşıma ihtiyaç var artık...

"en derindeki dertlerimiz henüz bilmediklerimizdir" der şifacılar. bilinçaltı ancak onunla baş etmeye gözü kestiği zaman onu görünür kılmaya başlar. yüzleşmeye gücünün yeteceğini kestirdiği zaman içinde... öncelikle rüyalarla sınamasını yapar. imgeler ve hikâye örgüleri şeklinde bilgiyi sızdırır ve tavrına bakar. yüzleşmelerde ne kadar savrulduğuna ya da çözüm önerilerini almaya ne kadar hazır olduğuna bakar. o önerileri uyanıkken ne kadar yoğurduğuna bakar.. bir anlamda cesaretine diyebiliriz... zaman içindeki dozunu ona göre ayarlar. duruma göre ya ağrıyı artırır ya da çözüm önerilerini.. bunun şifalandırıcı yönde geliştirilmesi biraz da kendine meraklı olmakla başlıyor. bunun içinse kendinin değerli olduğunu fark etmekle ilk adım... oysa bu tür çabalar için insan hep iyi olmayı bekler... biraz daha iyileşeyim de öyle bakayım gibilerden... şimdi derdim var.. halbuki çoğu zaman çözümün de anahtarı kaosun içindedir. anahtarı bulmak için niyete girmek gerekir. asıl dipte yatan derdi tespit ve çözümü arama niyetine...

ve bu da kendimizde yolculuk yaparak olur. kelimenin tam anlamıyla ruhumuzda ve bedenimizde mesai harcayarak, diyebilirim. bu anlamda da içine yönelerek, onun çığlıklarla bağırmasına gerek kalmadan dinleme isteğimizi taze tutarak. daha önceki öğrendiklerimizden ayıklayarak. ezberlerimizi bozarak yani...onu duymalara hazır olduğumuzu ona hissettirerek, güven vererek... o güne kadar öğrendiklerimize dayanıp onu yargılamayacağımızı hissederek, hissettirerek.

yeni bir kapının açılması için orada bir kapı olduğunu fark etmekle başlıyor iş. sonraki safha kilidini aramak ve sonraki safha ise anahtarı sanırım... çözümü hep genelde dışarda aramaktır ya meyil. pek çok kişi kilidin de anahtarın da kendinde olduğunu unutur. düşünsenize kapı oradaysa, anahtar da belki paspasın altındadır...

ecz aynur uluç