nefes vadisi
asileşmek bir dönem. çok da gerekli bi dönem hem. çünkü süreç kendisini sağlıklı tamamladığında şöyle bir şey oluyor; önce kurban rolüne uyanıyorsun, asileşmek dönemin böylece başlıyor. her şeye isyan etmekten geçiyor o ara süreç... orada kalırsan kötü... sonra bunun da süreci doluyor sağlıklı giden farkındalığı yüksek bir yolcuysan. ve artık kurban olmak olmamakla bile ilgilenmiyorsun o safhada. kurban olmadığını anlatmaktan da azat ediyorsun kendini sağda solda.
bu yaklaşımlardan tamamen sıyrılıp savunmalardan da, saldırılardan da özgürleşmek safhası başlıyor... işte orası kendine varmak ve bunun tadını sürmek doruğunun başladığı yer.
yaptığın şeyi savruk bir kalp çarpıntısı ile yapmamak. çarpacaksa o kalp, güzel çarptırmak o kalbi. kendi tadında, kendi ritminde, kendi gereklilikleri içinde.
inadına diye değil gülümsemek güzel olduğu için gülümsemek o noktadan sonra. gülmek de ağlamak da hakkım olduğu için gülmek ve ağlamak sade.
ne ağlamamdan utanmak ne gülmemden. hani diyorlar ya tepki için inadına güleceğiz. ne inadınası, kime ne inadı bu. inadınalardan gülmelerimizi kurtarmak. gülebilme hakkını ancak inadına iselerden kurtarmak... gülmemizden utanmamak hayatta kötü şeyler olurken. o kötü şeyler hep oldu olacak da. önce gülmelerimizi özgürleştirmek tam o yüzden. gülmek yapımın bir parçası. kendimi iyileştirme mekanizmam o biyolojimde. göğsümün ortasında timüs bezimi dalgalandırıp beni hastalıklardan koruma mekanizmam. varlığımı sürdürme dürtüm gülmek. size mi soracam ne zaman gülcem gülmiycem diye.
canım acıdığında da ağlamak öte yandan. tamam geçer diye omzuma dokunmanıza izin vermemek... beni iyilikle gibi bile olsa sarıp susturmanıza izin vermemek. ağlamak istediğim kadar ağlamak. sizin paşa keyfiniz yerine gelsin diye bir an önce susmamak. yasımı doya doya yaşamak aynı gülmem gibi coşa coşa ağlamak dibine kadar.
kızdığımda coşa coşa kızmak. ağız dolusu bağırmak. kızmamış gibi yapmak değil, tam da kızdığım kadar kızmak size, sıkıldığım kadar öff bir dur demek, bir durun demek her birinize.. gelmeyin üstüme demek.
yani kendimizin arkasında durmak en çok. en çok renklerimizin.... seslerimizin... söze ihtiyaç duymayan seslerimizin hatta; ama öyle savunurcasına değil. o bile değil.. serbest bir enerjiyle. kendini ispatlaması gereken bir yerden değil. işte öyle.. zaten öyle... öyle doğal bir yerden...
bak dans ediyorum dememek; etmek.. "ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum" bile dememek; direk şarkı söylemek. engellendiğimiz her şey bizim işbirliğimizle gerçekleşir. en çok buna uyanmak ve tadını çıkarmak bu uyanışın. :)
işte burası çok güzel, çok bir ferah yer. ve hepimize yetecek kadar geniş. hepimize yetecek kadar nefes var burda.
resim ve metin: aynur uluç