Nazım Hikmet'in annesi olmak nasıl bi şey.
Anne nasıl bi şey olduğunda oğul Nazım Hikmet oluyor; bunu düşündürdü. Halden hale hızlı geçişlerdeki oyunculuk başarısı alkışlanmaya değer. Seçtiği konu zaten... Uzun bir yaşam bölümünü kısa saatlerde öyküsüyle aktarmak ve bunu tek başına yapmak kolay değil.
Finalde Celile'yi etkileyen ana öznenin Nazım olarak bitmesi şeklinde kararlaştırılan senaryo yine altı çizilecek noktalardan. Yahya Kemal'in Celile'nin Nazım için imza topladığı Galata Köprüsü'ne gelip selam ve imza vermeyip acı verdiği sahne ile bitseydi oyun aklımızda kalan Yahya Kemal'in bu tavrı olacaktı. O bölüme girmeyip annenin oğlu için çırpındığı hâli, imza pankartını yazışı ve bize gösterişi olunca final olarak aklımızda kalanın yarısı Nazım, yarısı Celile oldu. Bu isabetli karar için de tebrik ettim içimden tüm ekibi.
Güçlü kadın imajına ihtiyaç duyar toplum böylesi kimliklerde. Oysa gerçek güç içteki çırpınışlardan, kaoslardan el alır. Bunu yansıtması yine oyunun başarısı olarak değerlendirilmeli. Bu anlamda da Kadıköy Halk Tiyatrosu' nu tebrik ve takdir ediyorum. Aaa yazıyı bitirmeden söylemem gereken bi konu daha var ki çok önemli. Oyunu izleyince kitabını buldum Celile'nin. Özellikle sol çevrelerde dahi Celile'nin oğlunu çizdiği Nazım tablosunu bugüne kadar görmemiş olmamız çok ilgimi çekti.
Düşündürdü. Hele ki biz Nazım'la ilgili şiirli gösteriler yaptık bi çok yerde; "Bizden Saklanan Nazım " koyduk adını; şapkadan tavşan çıkardık sahnedeki akışa çalışırken. Nazım'a ilişkin özel bilgiler bulduk, gösterimize kattık; anlattık ama bu tablonun varlığı ile ilk kez tanışıyorum. Ressam ve yazar Cihat Burak'ın yine bilinmeyen bir Nazım tablosunu büyütüp asmıştık sahne fonuna. O da çok kıymetli bir bilgi aktarımıydı ancak annesinin yaptığı bir tablo çok daha anlamlı olurmuş.
Bütünleyici olurmuş Nazım kişiliğini. Oysa o kadar araştırmıştık klişe bilinenlerden farklı bi tabloya ulaşmak için. Ama annesinin yaptığı tablo hiç bi yerde çıkmadı karşımıza.
Celile Hanım'ın ressam olduğu bilgisi bile ortada dikkat çekici bir bilgi olarak dolaşmaz, bilirsiniz. Yahya Kemal'e olan aşkı bile ressamlığının önündedir dillerde. Bir erkek üzerinden konumu yani. Bu bile kadının görünmezliğinin acıtıcı bir örneği olarak düşsün yazıya.
Aynur Uluç