facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

mor ve ötesi

mor ve ötesi

az önce sevgili adminim kerim ile konuşuyorduk. dedim bu çektiğin fotoğrafımı koyar mısın web sitemin ana sayfasına. o zaman belki dört yüz kareden de çok fotoğrafımı çekmişti kerim. özel bir sergiye hazırlanıyorduk. bu fotoğraf sergide yer almadı ama benim favorimdi resmen..

kendi fotoğrafım değil de bir sanat eserine bakar gibi bakıyorum ben bu fotoğrafa.. o yüzden yazacaklarımı kendini övme olarak anlayabilecek arkadaşlar varsa diyebileceğim bir şey yok. ama beni bilen biliyor okuma yapmayı seviyorum, hele kendimde..

mor ve ötesi

az önce sevgili adminim kerim ile konuşuyorduk. dedim bu çektiğin fotoğrafımı koyar mısın web sitemin ana sayfasına. o zaman belki dört yüz kareden de çok fotoğrafımı çekmişti kerim. özel bir sergiye hazırlanıyorduk. bu fotoğraf sergide yer almadı ama benim favorimdi resmen..

kendi fotoğrafım değil de bir sanat eserine bakar gibi bakıyorum ben bu fotoğrafa.. o yüzden yazacaklarımı kendini övme olarak anlayabilecek arkadaşlar varsa diyebileceğim bir şey yok. ama beni bilen biliyor okuma yapmayı seviyorum, hele kendimde..

neler görüyorum..

ilk sayacaklarım şöyle olurdu:

renkler, bakış, ifade, erbane, kadın...

devam ediyorum

mor ki en yüksek frekansın rengi
hüzün
umut
acı
güç...

hepsi birden var bu bakışta
aynı anda geçmişe ve geleceğe bakış var. kerim çok iyi yakalamış az önce geçtiğim fırtınanın yüzümde izlerini..

fotoğrafı çeken başkası olsa bu denli açık bakabilir miydim bilmiyorum. kerim'e güveniyorum hiç saklamamışım kendimi ondan.

devam ediyorum incelemeye;

dudaktaki müstehzi ifade
ve erbaneyi güçlü kavrayan parmaklar
yüzündeki acıya rağmen

ve sevgili hatice nasıl içimi dışıma çıkarmış kullandığı renklerle. nasıl bezemiş bedenimi ruhumu. o çizerken ben sürekli ağlamıştım o gün. ve ağlama aynur diye omzuma dokunanlar oluyordu. hatice ise ellemeyin diyordu bırakalım ağlasın ve sen çek kerim, ağlarken çek aynur'u. ağladım ağladım duruldum sonra.. hatice ateş böceklerinin şarkısını söylemeye başlamıştı.

bir yaz gecesi
otururken bahçede
ateş böceklerini seyre daldım

hanımeli kokusu
karışmış yasemine
ateş böceklerini seyre daldım

hem ağladım hem ona eşlik ettim. nasıl şifalandırıcıydı sesi. nasıl ilmek ilmek örüyordu içimi..

meliha gitarıyla eşlik ediyordu duyguya. öyle çalıyor yargılamıyordu hiç kimse merak etmiyordu ne oluyo, neden ağlıyor şimdi bu kadın. canım neboş nasıl çırpındığını anımsıyorum ben ağlıyorum diye. ağlıyordum diyorum ama ben ne ağlamak göğsüm yarılıyor gibiydi.. boyalar akıyordu yüzümden bir saattir çizmişti ve ben şimdi akıtıyordum tam fotoğrafım çekilecekken.

içim sökülüyor gibiydi. duramıyordum. içimi dışıma çıkarmıştı ya hatice bir kere.. renklerimi bile görmeden yüzüme ağlıyordum. her şey bir masal gibiydi. zamanın durduğu bir masal balkonunda oturmuş içlerimizi işliyorduk o gün.

ben bunları görüyorum fotoğrafta. az önceki fırtınayı ve sakinleyişi.. duruluşu görüyorum.. yeniden kendini yaratışı tıpkı masal kahramanı tanrıça kadın laloba gibi. ölü kemiklerini yoğurup hayata dikişi görüyorum.

fotoğraftaki kadının hem önünde hem arkasında duran objeler ve netlik ayarları ise, ki kerim her zaman hisseder bunu; aktarılan duyguya katman veriyor, geçmiş ve geleceğin aynı anda hissedilişi algısını bakışlarla birlikte sağlamlıyor ve netleştiriyor.

ne ilginç; kameranın vizöründen bir objeyi bulanıklaştırırken bir olguyu netleştirmek aynı anda. gelecek algısı kurmak.. bu da fotoğrafçının başarısı. ve hatice'nin yoğun hisseden bir cadı oluşu en çok..

ama kendime de haksızlık etmeyeyim. samimi olmayı kendime dürüst olmayı iyi başarmışım çok.. insanların yanında şeffaf olacak kadar kendimin arkasında durmayı.

artık web sayfam bu özel fotoğrafla çıkacak karşınıza. daha bir aynur, daha bir içim gibi çıkacak...

yazı tarihi: 23 04 2020

yazı: aynur uluç

boyama: hatice yanık
fotoğraf: kerim eren
fotoğraf tarihi: temmuz 2019