facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

mayamı bozdurmam.. bu oyunu bozarım

mayamı bozdurmam.. bu oyunu bozarım.

evet bugünkü yazımın konusu bu. ben içimdekini yazarım. lafı eğip bükemem.. 'Spinoza'un şu sözleri ne kadar güzel açıklıyor bugünkü insan hallerimizi....

"İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçlar."

bu derin alıntıyla başlamış bugünkü yazısına sevgili Emma, tam da bunu yaşadım bugün.. ilk defa eczanede içinde ilaç dolu havanı filan yerlere fırlatıp parçalamak istedim... ilk defa birisine sen nasıl şifa bulacaksın bu kafayla diye bas bas bağırdım ama tabii o duymadı. kendi kendime bağırdım.. yarım saatten çok söylendim kendi kendime.. kendimi yedim hırsımdan. dolandım durdum eczanede. deli bozuk at gibi.. döndüm durdum sürekli. ve sigara içtim ortalık yerde.. eczanenin ortalık yerinde durup sigara üstüne sigara içtim.

kendimi zor tuttum havanı içinde ilacıyla birlikte yerlere indirmemek ,ortalığa saçmamak için zor durdurdum kendimi... lanet ettim içimdeki insan sevgisine. ne oldu diyeceksiniz haklı olarak..

kapıdan ilaç alıp gidenleri saymazsak günde en az yirmi kişinin derdi ile uğraşıyorum ve bunu seve seve yapıyorum bir sorana beş, hiç sormayana üç anlatıyorum. kimsenin ilacını geciktirmemeye çalışıyorum. kimsenin ilacının hakkını vermeden yapmamaya çalışıyorum. bana göre her insan gerekli özeni hak ediyor.. gerekli özeni göstermek benim içime sinen çünkü. ben içine sinmeyen yakayı defalarca söküp yeniden diken terzi hamiyet'in kızıyım. ne güzel olmuş bile deseler hayır burasında minik bir pot var deyip yeniden yeniden söküp diken... başka türlü iş yapmayı bilmiyorum ben . öğrenmek de istemiyorum. bana göre her yapılan iş, gereken özeni hak eder çünkü. ben "ikinci bahar" dizisindeki ali haydar gibi özenle pişirmek istiyorum her kebabı.. karıncalar gibi özenle taşımak istiyorum ekmeğimi yuvama..

ve kimsenin de beni satıcı gibi görmesini, yani müşteri ne derse haklıdır diyen bir satıcı gibi görmesini kabul edemem.. kimseye "hizmet" etmekle mükellef değilim. hizmet etmek zorunda görmesini kabul edemiyorum. etmem. tüm gönlümle yardım etmeye çalışırım sadece, eczacıyım ben her şeyden önce.. kapitalist bir tüccar değil.. eğilip bükülemem kimsenin karşısında. kimsenin bağırmasını sinelere çekemem.

hala sinirliyim galiba.. ki bu kadar söyleniyorum. içimdeki güzel damarı bozan şeye tahammülüm yok. mayamı bozunca birisi korkunç bir tepki verdi içim.. içimdeki kötülükle tanıştırınca belki...

bu hanımın ilacı için yardımcım cumartesi hazır olur yapınca size haber verelim demiş.. kadının zonası var. aksi gibi cuma günü elimdeki lidokain bitmesin mi.. ki her zaman bolca alırım ama bu sefer bir tıp fakültesine toplu bir üretim yapınca bitti ,hemen sipariş ettim. dedim cumartesi için söz verdim bana maddeyi yetiştirin.. söz vermiş olmaya da gerek yok. ağrısı olan birisinin bir de pazar günü beklemesi içime sinmez. öğlen 1 gibi bir genç kız geldi. ilacımızı almaya geldik dedi. dedim henüz hazır değil.. bir madde bekliyorum. aa cumartesi hazır dendi dedi. hazır olunca haber edelim dedik dedim gitti. gayet hoş bir genç kız..

ama biraz sonra şirret bir şekilde annesi aradı. hasta yani.. nasıl bağırıyor çağrııyor. söz verdiniz ne demek hazır değil diyor..izah etmeye çalışıyorum. arıycaz sizi dedik diye.. ama kızım nerelerden kalktı geldi diyor dinlemiyor bile beni. pazartesi size kargo benden göndereyim dedim.. bağırmaya devam ediyor. ve yüzüme kapadı telefonu. bende bütün devreler o anda koptu.. telefon elimde kalakaldım. işte ondan sonra hop oturdum hop kalktım. bütün kötüanılarım canlandı. oğlum beyin kanaması geçirdi sanırım ambulansla ayvalıktan geliyor şu anda dediğim gün ağlayarak bir kadına.. o an canlandı gözümde.. ama benim el kremim vardı ellerim çok sertleşti yapacaktınız da yapacaktınız diye tutturan kadın. bunun gibi başka nice örnekler. herkesin işi acele, herkesin derdi mühim ve kimse dinlemiyor. eczacı hiç durmamalı, hasta olmamalı. çocuğu beyin kanaması filan geçirmemeli.. kadınların el kremini aksatamamalı hiç bir sebep.... ölmemeli belki de hatta eczacı ilaçları yarım bırakıp.. şu anda bile ağlayarak yazıyorum. rüyamda depremin altında kalıyordum sürekli. herkesin yükü üstümde çatırdıyordu.. kimse sesimi duymuyordu..ve bina boydan boya yarılıyordu.

içimde bir şeyler kopuyor şu an..

baktım ki öfkeden başka bir şey var içimde kıpırdanan. baktım ki içimdeki iyilik ve şifa duygusunun canı acıyor. baktım ki bir hasta şifa bulmasın istiyor ilk defa içim.. açtım watsappı; kadına ses kaydı bıraktım. telefon etmedim çünkü o şirret sesi yeniden duymaya dayanamamam.. dedim şu an eczacı ve hasta değiliz.. yolda karşılaşmış iki insan olarak bırakıyorum ben buraya sesimi.. benim canım acıdı, dedim. neden bana bunu yaşatıyorsunuz. bakın dedim sizden on dakika sonra eksik kalan maddeniz geldi ve halâ günlerden cumartesi size söz verdiğim gündeyiz hala.. ve saat 2 bile değil henüz.. ilacınızı yapacaktım az sonra gelip alacaktınız.. neden bunu yaşattınız bana. şu anda değil ilaç yapmak. adımı sorsalar toparlayacak bir kafam kalmadı.. bu işte bir terslik var.. neden ben herkesin derdini yetiştirmeye çalışırken ve zerre kadar suçlu değilken bu muamelenin hedefi oluyorum. ben sizin ve sizin gibi daha bir çok hastanın ilacınızı yetiştirmeye çalışırken, kimsenin ilacını kimseye karıştırmadan çalışırken. neden durduk yerde bu muameleye maruz kalıyorum. ben bunu hak edecek bir şey yapmadım. yapamazsınız bunu bana dedim.. her bir hastanın ilacını şifa duyguları ve şifa dilekleri ile yapıyordum ben, bunu benim elimden alamazsınız..

ve yanıt geldi tek cümle:

"ilginiz için teşekkür ederim.. "

buyrun burdan yakın.

ama hakikaten burdan yakın. bir de tersinden yakın gemileri. bu yanıtta nasıl da insanın içini sızlatan bir ironi var.

ecz aynur uluç