iç merak
her bi şeye duyarlı olurken en temelde kendisine biçim biçim reklam yapanlar var ya sosyal medyada.. en güzel benim ve kendime güvenliyim vallahi de şiirim billahi de filimim diyenler.. zorluklar bana ne ki ben insan üstüyüm zaten ve dil uzatan olursa kimseye de acımam, lafımı da esirgemem havası..
güçlü olmak hep olmasını ve çoğalmasını istediğim şeydir.. ama bir insan bunları habire söylüyorsa oradaki güçten de güvenden de şüphe ediyorum artık elimde değil. o kadar psikolojik inceleme yaptım ki insan üzerinde doktor değilim ama anlıyorum oradaki yarayı.. ve o çaresiz çırpınışları anlıyorum. ve içim cızlıyor anlayınca. oradaki travmayı görünce ben o insana sarılmak istiyorum.. geçti geçti geçti demek.. sarılmak....
hep derim ya çukuruna düşmek gerekli diye önce.. işte böyle yaptıkça o çukuru gittikçe uzaklaştıran bir yalancı özgüven.. ve gittikçe büyüyen boşluk duygusu. artık hep daha çoğuna ihtiyaç hissetme hali.. kendini doğuran boşluk...
peki, bundan nasıl kurtulcak o kişiler... bu gidişle uyanması da zor kendine. hele çevresinde bu kadar şakşakcı varken....yarattığı tipe önce kendisi inandığı için nasıl ulaşcak içine ortada bu kadar yabancılaşma ögesi varken..
bu kadar ben demek zaten var olan kocaman bir sorunun sonucuyken,, bir de şimdi yıkılması gereken ikinci bir kale daha var. onu saklamak için inşa edilen kale.. kimden saklamak.. en çok kendinden tabii..
doktorlar açısından en zor yaralı tipi. tedaviye en büyük direnç geliştiren grup. asla ve asla işbirliği yapmayan.. elindeki özgüveni elinden alıyor oluyor çünkü ilk tepkisi doktora..oysa onu soymadan içine nasıl ulaşılacak..
burası ayrı düğüm. elimde değil inceliyorum..
ya bu kişileri övdükçe ona aslında kötülük yapan face ahalisi.. onlara ne demeli.. aslında o kişiye kötülük yaptığını bile bilmeyen o insancıklar... onların psikolojilerine nerden bakmalı şimdi..
otorite deneyimleri vardır ya meşhur, ondan mı bakayım... gücü görünce bu kadar tebalaşma potansiyeli nerden geliyor ve nasıl besleniyor. ye kürküm ye desek o da tam değil... temaya değil öze bak diyor zaten paylaşan o an için uydurduğu bir tema kılığında. herkes de mama niyetine da veriyor da veriyor emziği bebeğin eline. vay sen şöyle güzelsin şöyle güçlüsün ve şöyle becerikli.. her ne varsa hepsinde sensin... en en en sensin..... sen neymişsin be abi..
sözüm tabii ki çevreye.. ah evet sen bir tanesin deyip iyice şişirenlere bu yaralıları... bilmiyorlar ki, yaptıkları iyileştirici değil daha da oyuk açıcı. kapanması gereken yaraya iyice mesafe almasını sağlamak o kişinin.. hepten mümkünsüz kılmak oralara varmayı.
bir yara olduğunu bile görmüyorlar belki ortada.. inanıyorlar mı sahi. çok merak ediyorum. kendi yapamadıkları her şeyi yaptığını söyleyen bu insanlara kendi boşlukları yüzünden mi inanıyorlar. kendilerinden alamadıkları gücü bu tipolojiler mi veriyor hep onlara.. yoksa birilerinin güvenli olması yeterli mi geliyor.. tembellik yapma hakkı gibi mi. o yapsın ben öveyim kolaylığı gibi mi.. anlamak istiyorum.
anlayamıyorlar mı dersiniz sahi.. oysa nasıl açık seçik belli formülleri var bu kendindeki boşluğu nasıl dolduracağını bilemeyen insanların. çaktırmıyorlar da tabii o kadar açık, ve kimse uyanmıyor sanıyorlar övgüleri aldıkça.... nasıl demişti şair gülten akın kimseciklerin vakti yok durup da ince şeyleri anlamak için..
ya da o kimsecikler beni sokmayan yılan bin yaşasın örneğindeki gibi sahiplenip bakmıyor mu vakaya. neme lazım ben bulaşmayım övgümü de yapayım adet yerini bulsun mu diyor acaba.... çoğulcu davranım psikolojisine mi uyuyor bu kadar insan övüyorsa vardır bir bildiği. ben de şimdi öveyim de pastadan pay kapayım. ait olayım bu kocaman güruha mı diyor kendi iç dünyasında o övenler..
az önce bir paylaşım karşıma çıktı facede.. sandığım kadar da uyanılmıyor değilmiş meğer, dedim okuyunca... bu açık seçik formülleri zamana yayarak sürekli yapanlara uyanmayan face ahalisine sıkı bir işaret, işte anlatıyorum formülü daha da görmeyin bakalım diyen mizahi bir gönderme olarak okudum sevgili Emel İrtem 'in sayfasında yazdıklarını..
belki de herkes farkında da suyuna gitme huyu var sosyal medyada diye düşündüm ondaki bu isyan da tekmilsiz övenlereydi çünkü.. ah yalakalığın gözü kör olsun dedim.)))
lafı uzatmayım; şöyle yazmış sevgili emel:
"5 dakika şunu deneyimlememe izin verin. ölür kalırsam içimde kalmasın bu potansiyel..................Aslında ben de harikayım, nasıl anlatsam kendimi size bilemedim şimdi. çoğu zaman muhteşemim bazen arada sırada olağanüstü oluyorum o kadar. bir de süper olduğum zamanlar var nazar değmesin. aklım feza benim, kalbim pasifik, gözlerim kuzey yıldızı. ellerim mesela Norveç fiyortları gibi uzun ince ...gidenler bilir ben gitmedim de gitmeden bilebildiğim için böyle şeyleri gerek görmüyorum. piyano çalabilirdim ama devlet hakkımı yedi. yani kalem tutuşum var ya on numara. bi arkadaşım on beş dedi gerçi öyle dersem o şimdi kendimi övmek gibi olur. elimde değil alçak gönüllülükte birinciyim. bunu kimseye kaptırmam. geçenlerde allah sizi inandırsın- benim üzerimde çalışırken zorlanıyor fakat sıradan insanlar üzerinde zorlanacağını sanmam- bi şiir yazayım dedim bi yazdım, bi yazdım bütün komşular hayran kaldı. eş dost şiirin derinliğinden titreye titreye vecd ile iki alem arasında otobüs beklediler. nereye intikal edeceklerini bilemediler. bir iki turiste okuyayım dedim kendi ana dillerini unuttular. insan bu kadar sıradan insanın sıradan tepkileri karşısında davranışlarını sıradana nasıl indirgeyeceğini şaşırıyor. ben şaşırmam gerçi .. insan değilim ki insan üstüyüm ya ondan. bankaya gittim hesabım olmadığı halde şair olduğumu öğrendiklerinde "bütün kasalar kurban olsun size dediler." yüksek sesle değil tabi.. diyeceklerdi anladım ben ses etmedim. başları belaya girmesin zavallıların diye sustum. para falan almadım. çay içtim. sonra alınıyorlar. parasını da verdim, altında mı kalayım. çıkışta bir sokak kedisini sevip resmini paylaştım. en iyi kalpli benim. o da anlasın sayemde ünlü oldu. evde muhteşem pastalar yaptım. michelin yıldızı ne ki..bir ineğin ağzından otu alıp saksıya diktim çevre kahramanıyım ben. bütün kitapları okudum çok okudum o yüzden isimlerini hatırlamamam normal. ama etkilenmeyeyim diye azar azar okuyorum tabii. orjinalliğim bozulmasın. burası önemli. yani öyle şapşahaneyim ki ben yazdım oldu şiirlerimi okuyan bir pişman okumayan katrilyon. o yüzden herkese çemkirebilirim hatta dövebilirim ben yorulunca şiirim döver sizi. saygı sevgi filan pek kitsch şeyler zaten ihtiyarları gömelim yer açılsın benden önce edebiyat mı vardı ..hadi siz de açılın şimdi ben geçicem fakirler, hayatta bi işe yarayın......... ooo süper meditasyon bu...bakınız kafa şimdi süt liman.."
demiş. hafif de iğnelemiş sevgili emel.. kafa keşke süt liman olsa.. olmuyor işte böyle devam ettikçe..,,
o yüzden diyorum ya habire övenlere, yapmayın arkadaşlar
bu tür davranışlar sergileyen kişileri görünce onları överek merhem değil kabuk uzatıyorsunuz yaralarına... yarasına mesafe uzatıyorsunuz iyilik niyetine.
yapmayın gözünüzü seveyim.. kimselerin travmasının devamını sağlayan bir parçası olmayın..
anlıyorum, yaralılara böyle bir iyileşme olanağı yaratma gibi görünen bir alan sunabilir burası.. sosyal medya bir araç. nasıl kullanırsak öyle hizmet ediyor.. belki zemin de tetikliyordur yani bunu. yani burasının yapısı gereği görmüyoruz ya gerçek arka planı. ve insan yarattığı tipe gittikçe benzer.. bu da fena bir şey değil. ama çok tehlikeli sular buralar.
kendimizde de var illa ki bu özellikler.. çok yaralı bir coğrafya burası.. hepimizin içinde kocaman boşluklar açıldı çocuklukta.. ergenlikte... yetişkin olmak zor bu topraklarda bihakkın.. kendini tamamlama çabası zor. alçak gönüllü olunca da insanı geri çeken bir ülke burası hepsinin farkındayım..
hepsiyle de yüzleşmeyi sağlıyor ama bakmak. direk odağa bakmak öyle dallanıp budaklanmadan.. çuvaldızı kendime de batırayım hadi.. mesela bu aynadan da bakmamı sağlar yazdığım yazı.. öyle yapma ihtiyacım oluyorsa neden oluyor diye bakmamı sağlar.. hatırlatır... somutlar.. ve yol aldırır.. yol almaksa her zaman iyidir.
güzeli söylemek de iyidir ve motive eder insanı. ama bu süreklilik halini alınca problemdir söyleyene de söyletene de.. . sürekli kendini tekrar ediyorsa bir problem vardır ortada.. ne kendinize ne de karşınızdakine bunu yapmayın. zaman zaman isteriz de övülmek.. görülmek ihtiyacımızdan kaynaklanır bu. doğaldır sağlıklı bir taleptir.. varlığımızın orada olduğunu duyumsamak ihtiyacımızdan kaynaklanır....hepsi de insana dairdir. görülürüz ve geçer.. onarır kendisini yaralar..
hiç kimse sürekli övgü ile beslenmek psikolojisinde kalmamalı. ne biz ne de başkası.. nasıl demişti şair: "ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi / ve ne kadar kötü kokarsak"
aynur uluç