kadınla erkek karşı karşıya mı cidden
kadın erkek eşit mi değil mi. yok eşit yok değil.. sözcüğü eşit diye seçerseniz baştan kaybetmek mümkün. kanun karşısında elbette eşit olmak zorunda. kanunda eşit değilse bunun da sebebine sonucuna bakmak gerekir. ama mesele çok daha farklı sözcüklerle de alana girilmeyi gerektiriyor. kendi dilimize bakmakla başlamak lazım işe. yok kadın değerli, kadın melek. erkekler suçlu, cinsel açıdan zayıf, şiddet kullanıcısı, tacizkar.. bu tür söylemler gittikçe çoğalıyor günbegün.. ortalığı hepten karmaşıklaştıran sözcüklerin hücumuna uğruyor algılarımız.
erkeklerin kadınları öldürme vakaları çoğaldıkça da haklı bir zemini varmış gibi bir görüntü oluşuyor algılarda.. buna safsatalar bahsinde “korkuluk safsatası” denir. safsatalar gerçeği görmemizi engellemek için uydurulmuş çeşitli yöntemler kullanır. korkuluk safsatası da bunlardan birisidir. ve çok çarpıcıdır..
önce bir korkuluk yaratırsınız ve güzel olan bir şeyi o korkuluğa yüklersiniz. ve sonra onun kötü yanlarını söyleyerek o algıyı tamamen o kimliğe giydirirsiniz. ve böylece kötüyü simgeler artık o kimlik.. erkeklere yapılan da tam bu gibime geliyor. sistem içinde sıkışmış erkeklerin tam da kendisine yüklenen yönergelere uyarak kadına karşı şiddet kullanması öldürmesi sistemin çok işine geliyor.. tam da erkek rolünü böyle bir algıyla kirletecek kişilere ihtiyaç vardı.. ve böylece korkuluk safsatası kurma girişimi başarıyla sonuçlanmış oluyor. sistem tıkır tıkır işliyor yani.. ve kadınlar korkutulurken erkekler de bu algıya kurban gidiyor.. bir taşla iki kuş..
buna karşı çıkacak duyarlı kimlikler de var tabii. ancak duyar da bir yere kadar işliyor ve o bölüm de tam kurulduğu gibi işliyor maalesef.. duyarlı çevreler işin kolayını bulup hemen kadın güzellemeleri geliştiriyorlar. . kadınlar şöyle kutsal şöyle melek şöyle cefakar..erkeği direk suçlama dili zaten geliyor peşinden hemen. ..kadınlar birleşin ..kime karşı erkeğe. aman ne güzel bu oyun tuttu devam.
bir yandan sırf kadını yaratıcı mükemmel ve üst varlık gösterme çalışmaları , diğer yandan erkeğe yönelik karalama cümleleri çok mu hizmet ediyor kadının ve erkeğin uğradığı haksızlıklara bunu bir inceleyelim.
cümle erkeğe aşağılamayı direk olarak yapmasa bile bunun dolaylı olarak ima edilen bir şey olduğu aşikar oluyor ama kimsenin buradaki tehlikenin farkında olduğu yok. .. kadın güzellemeleri dolayısıyla erkeği de daha alt varlık gösterme çabasına hizmet ediyor. kadının bu sistem içinde yaşarken çektikleri çok özel bi gerçek, zaten kurulu oyunda istenen sonuçtu. aynen istendiği gibi gelişiyor senaryo. pratikle de sıkça desteklenmesi sistemin elini güçlendiriyor.
sistemi ve bu uğurda oturtulmuş öğretileri değil de karşı kefeye erkeği koyduğumuzda bu ne kadınların hayrına oluyor ne erkeklerin. meseleye ikinci bi katman sorun daha eklendiği gibi erkekleri daha da çözümden uzaklaştıran bi şeye doğru götürüyor bu yaklaşım.. bu kadar aşağılanma karşısında iyi bile kadınlara kızgın değiller, diye düşünüyorum. iyi bile seviyorlar bizi..
ahh onların işi de harbiden zor. erkekleri sistem koruyor görünüyor çünkü. ve işbirliğine çağırıyor. oysa kadınla birlikte güzel bi yaşam erkeğin de düşüydü. yani kadına da erkeğe de yönelik iki kere kurulmuş bi tuzak var ortada. neticede bu büyük tuzağa kadın çoğunlukla ezilen rolde olduğu için kendi adına uyanması erkeğin uyanmasına nispeten daha kolay. çünkü ortada net bir gerçek var; kadın mağdur..
ama erkeklerin zorlandığı role uyanması cidden çok ama çok çok zor. erkek şiddetin işbirlikçisi kabul edildiği için ve sanki ona imkan sunulur gibi olduğu için uyanması hepten zor. erkeğin rolüne kadının uyanması ise daha da bir zor da demeyim, zor sözü yetersiz kalır. imkansız gibi hatta. düşünsenize sizi kurban eden de kurbanmış. vay anam vay nerden aklınıza gelsin ki oyun içinde oyun var. hele ki gerçekler gün gibi yaşanıyorken büyük tezgaha nasıl uzaklaşıp bakabilir ki insan. ..
truman show filmi vardı anımsarsınız. o filmde hayatı kurgulanan ve sürekli seyredilen bir adamı canlandırıyordu jim carrey. hepimizin hayatının bir truman show bölümü olduğunu anlatmak içindi o film.
savaşta çocuğunu emzirerek kaçan bir annenin görüntüsü düştü sabahıma. kadın güzellemesine hizmet edecek bir paylaşımdı kullanılan cümlelerle. ve bakın nasıl da haklı bir zemin var görünüyor bunun yapılmasında. zumumuz kadında çünkü tek gerçeklik oymuş gibi bir yanılsama sunuyor bize fotoğrafta kadının özne olması... evet, bu kadın savaşta ve kaçıyor mecburen ve çocuğu ağlıyor aç. mecbur çıkarıp verecek memesini. kadın o anda cidden zor durumda. peki baba ne yapsın o mu beslesin hayatı dengelemek için. . çok mu memnundur çocuğunun karısının kendisinin ve içinde bulunulan bu halden. orada kaçmakta olan bu inşalar çok mu memnunlar da bir tek kadın mı mutsuz bu savaştan o an.
kadın ve erkek haklar açısından eşittir. aynı değildirler.. ne yapıları, ne davranma şekilleri. bir bütünün birbirini tamamlaması üzerine konumlanmış iki parçasıdır. bu ikisini birbiriyle kıyasladığımızda bi zerre bile anlayabilme kapısı açık kalmaz. ondan sonra kurulacak her cümle çözüme değil soruna hizmet eder. çünkü gerçeklik zemininden kopmuş bi yaklaşım ilk adımda gerçeklikten kopunca yol yanlış yöne sapıyor algılarda. daha ilk adımda problemi doğru teşhis edemezsek çözüm yolunu nasıl doğru bulabiliriz.
erkeklerin kadınlara uyguladığı şiddet, bütünleşme detaylarındaki farkları yanlış anlayıp (ki öyle anlamaları için de gerek din gerek öğretiler, gerek mahalle baskısı, gerek bedene yabancılaştırma çalışmaları, gerek aileye indirgeyip yönetme kolaylığı sağlanması gibi gibi yöntemler kullanılmıştır. maksat ekonomide insan gücünün en az sermaye ile kullanılabilir olmasıdır.) yani erkeklerin hayli çok sayısının bu bütünleşmedeki rolü tüm bu etmenlerin etkisi ile yanlış anlama kolaylığına kapılıp salak gibi kendi diğer yarısına baskı uygulama halidir. kendi doğasını yaşayamadıkça, karnı doyamadıkça siniri bozulup diğer yarıya saldırmak. güçlüye çatamayıp gücü yettiğine yönelmek.
o yüzden olan biteni anlamaya çalışırken zemini kaydırmadan tanımları doğru yapmak lazım ki nerden ilerlenecek yol bi görünsün. yanlış yerde gereğinden çok oyalandık zaten. kadın ve erkek diye tam da o bütünü parçalamaya yönelik cümlelerimizle. n’olur bütünleşin artık. ayrım yaratacak şekilde kurmayın cümlelerinizi. erkeklerin de sesi çıksın biz bu değiliz desinler. sahip çıksınlar toplumdaki erkek rolüne..ortalığı dayak atan tecavüz eden öldüren erkeklere bırakmasınlar..
kadınlar birleşsin çağrısı değil, erkekler birleşsin çağrısı değil gereken…. kadın erkek birleşin. sizi her açıdan bölmeye parçalamaya karşı işine öyle gelenlere karşı güçlerinizi birleştirin demek gerekiyor tam da. çünkü korkulan budur aslında. kadınla erkek birlikte mükemmeldir. sırf görme biçimlerini anlatayım. gerisini siz düşünün. birisinin gözü karanlıkta diğeri aydınlıkta iyi görür. birisi dar ve uzun tarar (erkek ) kadın geniş ve yakın. trafikte hiç sinirlenmeyin kadın şöförlere. görme biçimi erkeğin uygundur uzun yolu tarayıp analiz etmeye. kadınların beyin yapıları detayları yakalamaya uygundur. erkeğinki yön tayin etmeye. her konuda incelerseniz birlikte güçlü olacak şekilde dizayn edilmiştir.
şimdi insanları kullanmak isteyen bi yapı olduğumuzu farz edelim bu güçlü yapıyı bölmekten daha büyük bir hamle düşünemiyorum. sonra uğraşsın dursunlar kadın mı erkek mi. oh ne rahat.. işler ayna çal çal oyna.. paralar cebe cukka. yok savaş çıkar erkekleri de orda telef et. aletten techizattan ayrıca kazan. kadınları ayrı mağdur et. anı hafızasında mükemmel izler bırak sürekli iyice bi korksunlar. bi şey yapmana gerek yok. sok nifakı gerisini onlar kendileri halleder. etinden sütünden yararlan birbirine de düşürmüştün ya çekil kenara seyret. arada uyanacak gibi mi oluyorlar ayrımı körükleyecek şekilde şiddete güç ver. sıkıştırdığın erkeğin güçsüz gördüğü kadına yaptığını görmezden gel ki iyice bilensinler. karşı koymalar da zaten neticede şiddeti duyurup korkuyu yaymaya yarar. neticede kasa hep kazanır. olan tam da budur. her yaptığımıza çok iyi bakmak gerek .. yaptığımız şey büyük oyunda neye hizmet ediyor. iyi niyetli çabalarımız sandığımız şey yoksa tam da oyunun bi parçası mı...
resim ve metin: aynur uluç
28 11 2019