içimizde bilge bir terazi var
ne huy edindiysek bir sebebi vardı illâ ki. hiçbir şey tesadüfen oluşmaz, ama bir fark ederiz ki bazı huylarımız yaşamı zorlaştırıyor. hayatımızı cehenneme çeviren de biziz, cennete çevirebilecek olan da.
ölmesi gereken parçaIarımızı fark edebilir ve saygıyla uğurlamayı başarabilirsek, o parçalar yaşamı filizIendirecek toprağı barındırıyor. "ölü deri parçalarımı eşiğe gömdüm /öptüm yer değiştiren seri parçalarımı" diye bir şiirde yazalı on beş yıl olmuş, dilimin bir çırpıda söylediğinin anlamını tam olarak sanki yeni söküyorum.
içimizde bizden iyi bilen bir terazi var derken bunu kastediyorum, kalbimizin bildiğine aklımızın de aklının ermesi zaman alıyor. ve bir gün gelecek; yok yok o gün de tam anlamıyla anlamamışım meğer, diyeceğim bunu da biliyorum. çünkü hayatı anlama yolculuğu tam böyle bir şey...
kalbimizin derinden bildiğini hayatı deneyimlerken yine kalbimiz bulacak, başka yolu yok. yoksa yolumuz aydınlanmıyor bir türlü. aha aydım işte sonunda demeler, karar vermeler, söz vermeler, hatta değişmeyi hakikaten istemeler dahi pratikte kifayetsiz kalıyor. kalır da zaten, atalar sokma akılla iş olmaz, derken sadece dışarıdakinin aklını kastetmiyordu. insanın kendi aklı da kendine sokma akıl; kendimizi sadece akıldan ibaret sayıyorsak.
biliyormuşum kalbimden; şimdi kalbim iyice emin oldu: aydınlanma kesinlikle içerden dışarıya doğru oluyor.
aynur uluç
26 eylül 2019