hiç bir fışkırış içerde gizli kalmaz
bir dönem saim kuru ile bir ortak projemiz vardı. oturup buluşuyor hummalı bir şekilde çalışıyorduk orda burda... o kadar çok çalıştık da, sonra neden ki bilmiyorum öyle yarım bıraktık.
o günlerden kalma bir kağıt parçası geçti elime bugün. bu mini kağıda bir mini desen çizivermiştim. aaaa saim bak resim çizdim ben, demiştim şaşkın gözlerle. gülmüştük filan resimden ziyade beceriksizce titreyen bir karikatüre benziyordu. saklayım ben bunu dedim; belki bir daha çizemem nasıl olduysa çizdim işte öyle bir.
kadıköy'de bir kafede oturuyorduk sokak arası; derken bir rüzgâr çıktı benim kağıt hoop başladı mı uçmaya. kalktım masadan bir süre kovaladım ve yakaladım tabii. hemen koydum elimdeki kitabın içine bir daha da kaçmasın. belki de bu cesaretle yıllar sonra "yer yatağı" şiir kitabıma çalışırken desenlerini ben çizeyim demiştim. çizdim de hatta eğik büğük acemi çizgilerden attırdım ama bana pek bir güzel gelmişti heyecanla dostlarıma gösteriyordum. bakın resimlerini de ben çizdim kitabımın. doğal olmayan bir suskunlukla biraz da hevesim karşısında çaresiz bakıyorlardı. olmaz ama dedi nihayet, içlerinden birisi. bu acemi çizgilerle kitap çıkmaz sen çizer değilsin ki.. anılar içimizde oldukları yerdeler. elbette o uyduruk resimlerle kitap çıkmazdı ama acıtmış işte içi.. ve içimizdeki çocuk bunu bilmiyor tabii))
o yüzden biraz bozulduğumu anımsıyorum. içime kaçtığımı.. tamam bu kitaba koyma da çizmeye devam et desinler istemiştim.. ama bunları kimselere demedim ve kabullendim sessizce ve kalemi geri cebime soktum.
çizmedim de yıllarca ama azim var ya o azim bende. ya da içimdeki o hınzır çocuk.. hayırdan pek anlamayan... orda rahat durmadı. ve nitekim "az gittim çok döndüm" kitabım çıkarken yine hortladı. dedim kitaba çizcem ben madem çizer değilim ki derdim hiç o değildi..kitabıma çizeyim buna da mı yok izin. o zamanlar ekibim vardı ve izin almazsam yapamam gibi bir hava vardı içimde soluduğum. dediler hadi çiz bari.. eğik büğük başladım çizmelere.
iyi ki de başlamışmışım, meğer ne güzel bir kendini ifade biçimiymiş resim çizebilmek. sözün yetmediği yerde çizgilerim akıyor. bana bile haykırıyor kendini. susturulamayan sözcüklerim oldu sayelerinde. her istediğimi anlatır oldum çizgilerle. ki bana bile bayrak açtı içim sen neye karar verirsen ver ben bildiğimi çizerim sadece seyret beni dedi. o gün bugündür seyrediyorum. bu tırsak çizgili kadının memelerine süreyim ben yüzümü. ne güzel ki çıkmış o gün elimden ve yakalamışım rüzgârda seni.
karşıma çıkma tarihi ne kadar da manidar; tam on yıl önce bugünler... sadece üç dört gün öncesinden. ve üzerine hızla karalanan şu dize ..
"neden hiç kimse pencereden bakmıyor"
aynur uluç
26 4 2020