"hayatı kaçırmamak için"
ne kadar çok şey öğrenmişsek o kadar korkaklaşıyoruz yaşamaya. bin düşünüp bir hareket ederken hayat kaçıyor elimizden.. bırak dağınık kalsın epeydir felsefem oldu.. kızmışsam kızdığımı üzülmüşsem üzüldüğümü, sevinmişsem sevindiğimi demek yalın. hayatı öyle kolaylaştırıyor ki, şekil yapcaz demeye hiç gerek yokmuş. akışı tıkıyormuş o.
ama dikkat ettim de temkinli insanlarla temastayken bunu uygulamak zorlaşıyor o kadar çok o kadar çok temkinli davranıyorlar ki hayatın doğalı kalmıyor, onlarlayken habire düzeltmek gereği duyuyor insan kendini.. kendisini yoruyor insan... baskın enerji başat olur derlerdi de inanmazdım. demek ki daha da deli olmak lazım. daha da yıkmak duvarları... içimizdekileri önce.. duvar görünce sertleşen duvarlarımızı...
çünkü su an itibariyle bir kez bulduğu yatağından, bir kez geçiyor bir daha tekrarı yok o ömür diliminin. hala yaşıyor olmak onu, o anda yaşayabileceklerini kaçırmadığın anlamına gelmiyor. demir tavında dövülür demiş eskiler de... her birimiz şimdi fazla bilir olduk, fazla koruyacak alanımız, ünvanımız, paramız artık hangisi kime uyarsa; var oldukça kaybedecek şeyi onlar sanmaya başladık. onlara sarılır olduk ömrümüzden çok. e bir de acıyı seviyoruz. önce elimizden kaçırıp sonra da oturup ahlanmayı, ağıt yakmayı...
garip bir türüz biz. evet, evet.... bize daha çok deli lazım . akıl akıl gel peşime takıl dediği gibi delinin. ti geçmek lazım biraz da hayatla.. hiç bir şey o kadar da önemli değil.. ömrümüz bile...
aynur uluç