hashimoto hakkında
iç hastalıkları ve fonksiyonel tıp alanında uzman doktor şeref vardı ile hashimotoyu konuştuk.
hashimoto konusunda bana sıklıkla soru geliyor. bu benim bildiğim bir alan değil.. ama tıpta bu benim bildiğim alan değil deme lüksümüz yok bence. bilemeyebiliriz ama öğrenmek yönünde çabamız olmalı. artık bunun için çok fazla imkân var.
sıklıkla da söz ederim bedenimiz makine değil, sadece fiziksel olarak bakarak çözmek yetersiz kalır. aysbergin üstte kalan kısmına bakmak demek olur bu ama bir de çok rahatsız olduğum bir konu var ki kalp doktorunun sadece kalbe, kulak doktorunun sadece kulağa burna bakıp göndermesi. işin derinine inmemesi. buna gönüllü olmaması. İnsan parçalanabilir bir nesneymiş gibi, içi dışından, dışı içinden; organları birbirinden kopukmuş gibi.
rosacea örneğinde yaşıyoruz en son bunu. bir deri rahatsızlığı rosacea... ancak demodeks adı verilen bir parazit kaynaklı ise sorun, gözlere de yansıyabiliyor. ve bağırsaklara da aynı şekilde.. oradaki flora da bozulup fazla bakteri üremesi oluşuyor bağırsakta ve buna bağlı şişkinlikler (sıbo ).. göz doktoruna gidildiğinde derisindeki rosacea ile bağlantı kurması, dermatoloğun da rocacea teşhisi koyup demodeksleri yakaladığı anda hastasına gözünde bir sorun olup olmadığını da sorması gerekmekte. işaret etmek o anda o doktorun sorumluluğunda. çok farklı doktordan reçete hazırladığımız için eczacı olarak ben eczanede soruyorum artık fiks… ve genellikle evet gözümde kuruma var, evet batma var diyorlar. tedaviyi bütünlemek adına o durumda destek ürünler öneriyorum dediği rahatsızlık seviyesine göre.
gelelim ben bu yazıyı neden yazmak gereği duydum. hem rosaceası olup hem de hashimotosu olan dolayısıyla insülin direnci de olan bir hastadan soru geldi. ki aklıma ilk gelen nokta hepsinde ortak özellik olan stres faktörü. tabii o da çeşit çeşit . “hastalıklar strestendir deyip geçemeyiz, hangi stres” isimli bir yazı yazmıştım. hastalığın genel bir tanımla stresten demenin aslında konuya çözüm sunmada yetersiz kaldığı ve o konuda da kendi içinde derin bir kazı yapmaya gönüllü olmak gerektiği. konu uzun; meraklısı o konuda hayli bilgi ve yazı bulabilir; uzmanından yardım alabilir.
konuyu tekrar hashimoto ve insülin direncine getirecek olursam bu konuda ve genel olarak birçok alanda bilgisine çok güvendiğim bir doktor var. doktor şeref vardı; kendisi iskenderun'da. hem iç hastalıkları uzmanı, hem de fonksiyonel tıp alanında uzman. onunla konuşmuştuk bu konuyu.
kendisiyle konuşmamızda verdiği bilgileri size dilim döndüğünce, olabildiğince aktarmaya çalışayım. "bağırsak sağlığı önemli" demişti o konuşmada... "bu hastalarda genelde kabızlık eşlik eder. o nedenle de ağır metallerde fazlalık varsa geri emilerek yeniden dolaşıma girer. glutensiz beslenme çok çok önemli. hashimoto hastalığı tiroidlerle ilgili denilir. oysa hashimoto bir tiroid hastalığı gibi görünse de sistemik bir oksidatif stresin tiroiddeki görüntüsü yani yansımasıdır. bu hastalarda genetik stres ve yatkınlık muhakkak oluyor. stres faktörü anneden geçmiş olabiliyor. yanlış beslenme, barsak florasının bozulması ile orada yaşanan sızıntının yarattığı sıkıntılı bağırsak süreci. bunların hepsi etkili…
diğer taraftan bu hastalarda adrenal bezlerde yani böbrek üstü bezlerinde yorgunluk oluyor. hasta kadınsa yumurtalıklarında erken menapozla ilgili progesteron eksikliği ya da östrojen baskınlığı gibi durumlar oluyor; yani konuya bütüncül bakmak gerekiyor.
biz fonksiyonel tıpta hastaların beslenmelerine uykularına bakıyoruz. stres, eksersiz durumu, barsak florası, hormonlar. hepsi tek tek bakılmalı... mesela bu hastalarda insülin direnci oluyor. başta da dediğim gibi hashimotoda bazen cıva entoksikasyonu oluyor. ki kaç çeşit ağır metal var.
hastalar tüm bu açılardan değerlendirilmeli" demişti..
siz de sayfasını takip edin isterim instagramda…
https://www.instagram.com/dr_seref_vardi/?hl=tr
takip ederseniz söyleşi yaptığında haberdar olma imkânı bulursunuz. ve bence o söyleşileri hiç kaçırmayın. hele kıymetli bir bilgi var ki hemen duyurayım. salı akşamları instagramdan canlı yayın yapıyorlar. ruh sağlığı ve beslenme ve bağırsaklar üzerine.
ve belki de ez cümle şuraya getirmeli sözü. bedenimiz ve ruhumuz da emek istiyor. emekse kıymetli olan şeye verilir. öncelikle hayatın tek defalık bir hediye olduğuna ve ona sahip çıkılması gerektiğine uyanmak gerekiyor. gerisi çorap söküğü gibi gelir.
hastanın kendisine uygulanan tedavi ile işbirliği yapması ancak bilgi sahibi olması ve kendini üstlenmesi ile olur. bu anlamda doktor hasta arasında başlayan ilişki, hasta eczacı arasında sürer ama asıl yolculuk hastanın kendisiyle kendisi arasında yol alır. tedavisine ne kadar iştirak edecek; bunun için durumu ne kadar idrak edecektir.
herkese şifa, şifa için ilim olsun; ağzınız tatlı, gönlünüz bahtlı; gönüller bol, yaşam bereketli olsun.
hepinize sevgiler olsun…
ecz. aynur uluç
21 05 2021