facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

hakkı olana hakkını teslim etmek sanatta da hayat kadar gerekli

hakkı olana hakkını teslim etmek sanatta da hayat kadar gerekli

hakkı olana hakkını teslim etmek sanatta da hayat kadar gerekli sosyal medya sayfamda bir şekilde geçen resim olsun, şiir olsun, dize olsun açıktan ya da göndermeli olacak şekilde bir eser paylaşıyorsam üretenin adını etik olarak mutlaka veririm. ya yazdığım yazının içinde cümle içinde kullanırım; olmazsa alttaki notun içinde.

paylaştığım üretim, fotoğrafsa ve bir şiire eşlik ediyorsa da fotoğrafı çekenin ismini soyadını vermezsem kendimi birisinin emeğini kulanmış ve üstüne oturmuş onun etkisinden yararlanıyor ama bağcıyı söylemiyor sayarım. ar ederim yani yakıştıramam kendime bu tavrı. kaldı ki bir resim, bir tablo paylaşıp onun kime ait olduğunu söylememek. ohh babanın malı gibi alıp altına bir güzel bir şeyler yazmak ve ne güzel bir sayfa sahibiyim bakın ben modunda olup havalar yapmak.. ne güzel fotoğraflar paylaşan zevkli birisiyim ben diye başkasının emeğinin nemasından bal gibi faydalanmak..

konu şiirse; bir şairin dizesini bir şekilde paylaşıyorsak onun ismini vermek zorundayız hepimiz. fotoğrafsa fotoğrafçının adını soyadını vermemiz gerek.. bunu halâ konuşmaya gerek varsa ayıp.. bu etiğe uymak için edebiyatçı olmaya da gerek yok.. bu hem hakkı olana hakkını vermektir, hem de kendine gereken saygıyı vermektir.

öte yandan şairler kendi şiirinin bir yerinde tırnak içinde bir başka şairden alıntı yapıp alta adını yazarlar ya filanca dize şu şairin diye. onu bile kullanmam ben, ve kullananlara da çok sıcak bakmam yalan yok.. beceriksizliğinin ilanı diye bakarım o şairin yaptığına... kendisi yazamamış alın bakın demiş..

neden koymam biliyor musunuz. o ışıldayan dizenin parlaklığı sayesinde şiirim beğenilir ve bu beğeniden bu şekilde dolaylı nemalanmış olurum diye. çünkü öyle olursa bana haksızlık o şaire olduğu kadar. ayrıca benim başka yerden gelecek bir ışıltıya ihtiyacım yok bilirim, ben de yazarım bunun aynurcasını derim, sağdan soldan söz toplamaya gerek yok. ama bir yazı ise değerlendirme yazısı yani o zaman o dizeleri , şiirleri işlediğim için bu başka bir şey. hem adıyla sanıyla o kişiyi işliyorum; hem de o işleyişte artık benim ruhum, kalbim ve dilim var.

pekiiii ben bu düşünme biçimini bu fark edişi kimden öğrendim.. ah işte etiğin geleceği son nokta: canım şairem nilgün aras'tan öğrendim. onunla çok konuşuruz biz edebiyat,hırsızlık, arsızlık, düşünce hırsızlığı nedir, anlam nedir, anlamsızlık nedir, yolculuk, şiir, şair, edebiyat, etik, estetik... aklınıza ne gelirse konuşuruz biz onunla. bir şeyi on çeşit yorumlamayı, yorumların yorumlarını, aradaki bağlantıları, ilişkileri, gerilimleri, özgürlükleri toplumları bireyleri...

yani bir insan öğrendiği bilginin de kaynağını söylemeli bence. bu fikir benim diye kasım kasım gezemem ben. bu konuda kabaca fikrim vardı edebiyata başladığımda ama yapmıştım ben de bir iki tane de olsa yıldızlı dize şiirlerim içinde. ahh aynurcuk, dedi nilgün. bu ışıltıya ihtiyacın yok senin.. sen yaz bu dizeyi ve rumuz say kendincesini yazana kadar..ve söyle bakalım şimdi bu dizede ne demek istedin, aynur bunu nasıl derdi bir düşün başkasından destek almadan..hoop kolayına kaçmadan.

işte insana dost dediğin böyle olmalı. .. hayat böyle tatlı öğretilerle gelince lezzetleniyor tepemize binen öğretmenlerle değil..

yılardır konuşuyoruz biz nilgün'le.. 2003'te tanıştığımızdan bu yana.. konuşa konuşa neler konuştuk bu uzun yılar içinde antoloji sitesinde tanışmıştık onunla.. . orası o tarihlerde tıkır tıkır işleyen bir okul gibiydi. gelen yorumlar onlara ve ilişkilere gösterdiğimiz özen.. temel kurt, ramazan topoğlu, rumuz adıyla söylersem sinyali, nilgün ve ben. o koca topluluk içinde adı konmamış, sınırları çizilmemiş küçük bir grup gibiydik adeta. ama sadece biz değil orada o edebiyat çöplüğü gibi algılanabilir yerde bambaşka bir atmosfer vardı..

biz nasıl bir özenli filiz yetiştirdik o bataklıkta şimdi çok daha iyi anlıyorum.. hiç bir dergide edebiyat ekibinde olmayan bir serbest özgürlük ve nezaket içinde birbirimizi yoğurduk sanki orada. hele sinyali o nasıl bilgiliydi hangi türden hangi ideolojiden olursa olsun şiirlere hep aynı inceleyici gözle bakar içindeki cevheri bulur ve kendi mücevher kıymetinde bir yazı yazardı ondan yorum almak şiirin taçlanmasıydı..

nilgün aras'la yakın zaman önce kadın şairler belgeseli kapsamında şiir ve edebiyatla ilgili bir söyleşi yapıldı. onu dinlerken büyülendim yine.. ah dedim hayatıma girdiğin güne şükürler olsun. sen ve birbirimize değer kattığımız bütün arkadaşlıklarım için geçerli bu.. ve şükretmeyi bildiğim için şükürler olsun. kendimi es geçmemeliyim. öğrendim ki kıymet, kıymeti bilinince kıymetlidir..

aynur uluç

fotoğraf: ömür eğribel

"yer yatağı" isimli şiir kitabımın doğum gününden.