facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

günahın hazlı ahı

günahın hazlı ahı

günahın hazlı ahı"günah" füruğ ferruhzad'ın en önemli şiirlerindendir . bu şiirinin bir dergide yayınlanmamsı sonra iran'da çok tepki almış. ve ayrılmak isteyen kocası hayatı boyunca oğlunu bir daha görmemesi talebinde bulunmuş ve mahkemede buna karar verilmiş ayrılırken.. furuğ'un hayatı boyunca en büyük travmalarından birisi olmuş oğlunu görememek. ki bence baba travması vardı zaten o bitmek bilmeyen arayışlarında kendini.. o ayrılma sonrasında bu şiirin de içinde yer aldığı "günah" ismini verdiği kitabını kocasına ithaf etmiştir. içindeki o cesur kıza hep hayranlık beslemişimdir bu yüzden..

ben çok uzun yıllar furuğ şiirlerinin çevirisi ile uğraştım. kadın dilinin ince sezdirmelerini türkçe ve ingilizce şiir çevirilerinde göremedikçe üstüme vazife almıştım sanki onun dili olmayı. ne okusam furuğ'u aktarmıyordu tam. bazı dizelerde; ki bunlar hep damardan dizeler oluyordu. o bölümde anlattığı şeyin üstünden teğet geçiyordu kurulan ifade. en dıştakini söylüyordu çevirenler. kadınlık organını kastettiği ziynetine sepet diyordu basket diyordu geçiyordu şiirler. cadde diyorlardı yürüdüğü hayat yoluna.. bu kadar düz çevirmek olmaz diye çıldırıyordum gördükçe:.

zaten içime sinen şiirlere hiç ellemiyordum. bir türlü bana tamam duygusu vermeyen şiirlerinin peşinden gidiyordum onun. sanki benden bunu istiyordu gibi geliyordu yıllar önce öldüğü halde. hatta bazı şiirlerini sanki yıllar önceden bana yazmış yardım çığlığı atıyor gibi geldiği bile oluyordu zaman zaman. tamam canım bulcam ne anlatmak istediğini ve kendi dilime düşen en yakın halde vericem merak etme diye sakinleştiriyordum sanki onu. bir yandan ağlarken acının yükünden bir yandan iyi ki buldun beni diyordum yalan yok.

ben onu çok iyi anlıyordum. çok ama çok derinden bir anlama duygusu bu... evet, hissim buydu.. içime sinmeyen dizelerde mutlaka farklı bir anlam aralığı çıkıyordu dibini kazıdıkça. bazen tek bir kelimenin ne olduğunu anlamak için hiç bilmediğim diller olan almancalarına, fransızcalarına bile bakıyordum. önümde olabildiğince her dilden ve illa türkçe yapılmış bütün çevirileri oluyordu.. azericeleri zaten.. ve bir tanesi diğerine benzemiyordu genelde de bu çevirilerin.. bu kadarı olmaz diyeceğiniz kadar farklıydılar ayrıntı düzeyinde.. sanki aynı şiir değil diye şüpheleneceğim nerdeyse dediğim bile çok oluyordu..

bir ona bir ona bakıp içlerinde kayboluyordum. kargo ile ingiltere'den kitaplar getirtmiştim. bir sayfası ingilizce bir sayfası farsça. öyle çok sözcük ve anlam söktüm ki define arar gibi anlam ararken içlerinde saatlerce. ne demek istemiş diye kafamı patlatırken o bana hep söylüyordu bir yandan da aslında bunu dedim der gibi . onca çaba sonunda ilk sezdiğim anlamda netleşiyordum biliyor musunuz ama emin olana kadar dört dönüyordum yine de şiirlerin içinde..

artık birbirimize karışmıştık onunla... muhtemel ki benim de travmalarımı kaşıyordu füruğ. belki o yüzden bağlanmıştık birbirimize bu denli kökten..o zamanlar bunu da bilmiyordum. sadece acaip bir bağla bağlanmış artık rüyalarımda bile onun şiirlerinin yolculuğunu içimde sürdürdüğümü biliyordum. böyle ağlaya sarıla onunla hayli uzun bir teşviki mesaimiz oldu, her bir dizesini artık diilini bilmediğim farsçadan söker hale gelecektim az daha uğraşsaydım. ki gelmeye başlamıştı bile farsça türkçe, türkçe farsa sözlükler almıştım kütük gibi kalın.. direk farsçasından anlamaya çalışıyordum artık. bilmediğim bir dil ve alfabede yatıp kalkmaya başlamıştım sırf onu bir tık daha anlayım diye.

ve bir gün aniden onunla yollarımızın ayrılma zamanı geldiğini anladım; çok derinden anladım bunu ve vedalaştım. uzun bir mektup yazdım ona ve sarılarak ayrıldık. birbirimize bakan fotoğraflarımızı buldum, yanyana koydum ve vedalaştırdım o mektupla içimin yangınını..o ayrılma anı da benim için onunla yaptığım yolculuk kadar yüklüydü.

az önce bilgisayardaki masaüstümde günah'ını buldum onun. "günah" isimli şiirine yaptığım çevirinin yıllar önce lacivert edebiyat dergisi'nde yayınlandığı sayfanın fotoğrafı. kim bilir kaç yıldır orda duruyor.

masaüstüm hep çok kalabalıktır benim. hiç bir şeyi silmelere kıyamam.şimdi siz deyin, bir ömür bu kadar bedeli ödene ödene bitirilemeyen bir günah silinebilir mi yürekten. masaüstünden silinse ne olur silinmese ne olur. dilden dile akmış furuğ'un şiirleri. kim bilir benim gibi kaç yüreğe daha.. bugün onu ve yeşil ellerini anımsama günümüz olsun madem.

aynur uluç