gözler kalbin aynasıdır derler; vallahi doğru..
bu günlerde gözler var merceğimde.. nereye nasıl bakıyorlar..zaman içinde nasıl bir değişim geçirmiş bakışlarımız. bazı bakışlar yüzümüzden giderken bazı bakışlar nasıl gelmiş yerleşmiş. gidenler hangisi gelenler hangisi. bunlara bakıyorum.
eczanede bilirsiniz fotoğrafımız asılı olmak zorunda. iç okuyan bir arkadaşım geldiğinde aa gülnur dedi fotoğrafa bakınca. kardeşim sandı yani yıllar önceki beni.. sonra güldük, tamam dedim face öyle sanıyor da senin öyle sanmayacağın çok açık. ama ilk algı olarak beni değil kardeşimi tanıdın benim yüzümden. tamam biçim olarak benziyoruz da sen öyle bakmazsın suratlara. ikimizle de çalıştın çünkü... dedi ki haklısın aynur iyi yakaladın...bu bakış senin yüzünde yok artık.. tanıştığımızdan beri görmedim hatta. yeni bir fotoğrafını da bunun yanına asmalısın.
o zaman anladım demek istediğini işte ve tanıdığım insanları düşündüm bakışları nasıl değişiyor zaman içinde. kimisine gaddarlık geliyor yerleşiyor. kimisine bir saflık bir ağlaklık, kimisine bilmişlik geliyor kimisine bir kendine güven.. kimisi su gibi duruluyor zaman içinde.. bildiklerini içselleştirip yüzüne yerleştiriyor. bir duruluk geliyor işte o azman dipteki kederin yerine. anlıyorsun ki içindeki yolculukta yol almış. eski fotoğraflarımda hep bir keder bir düşüncelilik hali vardı bakıyorum hala var o kalıntı çünkü hala ince düşünceliyim ama farkı da görüyorum artık.
ve su gibi berrak bakmak istiyorum.. şimdiye gelmenin yöntemlerinden birisi de kelimelerin arasındaki sessizliğe ve nesneler arasındaki boşluğa bakmak der ya şimdinin gücü isimli kitabın yazarı echart tolle. bence güzel öneri ama onun önerilerini hep bir yanıyla havada bulan da bir tarafım var. yaşamlar örtüşmekte eksik kaldığını görüyorum ve bunun dibini eşmeye de echart tolle'un gözleri itmişti beni; ne acaip ironi.
ben insanın söylemlerindeki o felsefelerin bedeninin dilinde işe yaradığını görebilmeliyim.. nefesi derin olmalı mesela bu tür şeyler söyleyenlerin... sığ mı alıyor, derin mi.... konuşurken nefesini göğsünün neresinden alıyor.. ona bakıyorum artık. bilgisi nereye inmiş. dilinde mi, kalbinde mi, karnında mı bilgisi..
hah echart diyordum. nesnelerin arasındaki boşluğa bakın diyordu şimdiye gelme temrini olarak okurlara. bence insan şimdiye gelebildiğinde gerçekten nesnelere bakmaya başlıyor doğal olarak. aradaki boşluk belki geçiş sürecindedir.. perdeye bakıyorsa perdeyi görüyor. tabağa bakıyorsa tabağı. yemek yiyorsa o anda yemek yiyor.. algısı da. ve yemeğe bakıyor. geçmişte takılı kalmışsa sola gelecekte bir şey kuruyorsa üst yukarı filan derler ya.. doğrudur.. şimdide ise de insanın bakışları mekana bakıyor direk.. ve şimdiye gelebilmek için hakikaten kendinde bir yolculuk yapmış olmak gerekiyor echart'ın önerisi o anlamda işe yarar. şimdiye gelmesi gerektiğinin bilgisini aşılayıp durduğu için beyne.. o kısa yollara ihtiyacımız var beden desteği açısından.ancak uzun yollara da ihtiyacımız var asıl, göze almamız gereken.
yol hiç bitmez derler. ve ne güzel ki öyle.. :)
aynur uluç
11 12 2019