Ellerimiz rahatsızsa neye bakalım
Ellerimiz dış dünyayla bağ ve bağlantı kurduğumuz bölümümüzdür.
Hastalık ve psikoloji bağlantılarını anlamaya çalışırken ayrıca değerlendirmeli bence iç dünyamızda.
“Merhaba” diyerek elimizi uzatırken, “bak silahsızım benden sana zarar gelmez” demek isteriz karşımızdakine. Birisine saldıracaksak otomatik olarak elimizi kaldırırız.
Saldırı karşısında kendimizi korumak için saldırılan yerin önüne koyarız ellerimizi. Değil sopayla, kurşunla bile saldırılsa insiyaki olarak elimizi havaya kaldırır kendimizi korumaya çalışırız.
Yere düşerken ellerimizle tutunmak için öne uzatırız.
Bir yerimiz ağrıdığında elimiz direkt o bölgeye gider içsel olarak. Ağrıyan ya da acıyan bölgemize dokunarak şifalandırma isteği duyarız için için. Ve muhtemeldir ki karnımızı doyurmak için en çok ellerimize ihtiyaç vardır.
İnsanlık tarihindeki anlatılarda “Ve el serbest kaldı” cümlesi bunu imgeler. Elin serbest kalması tarihin dönemeçlerinde devrim niteliğindedir çünkü.
Ellerimiz dünyayla direk temasımızı da temsil eder ki, derimiz zaten öyledir. Dışta yer alan dış dünya ile iç dünyamızın arasında kalan ayıraçtır derimiz.. Gerek psikolojik, gerek fiziksel olarak. Derimiz böylesine önemli bir organımızken ellerimiz tüm deri fonksiyonları içinde ayrı bir kimliğe sahip gibidir. O nedenle ellerimizde oluşan rahatsızlıkların tedavisinde dıştan deri onarımı yaparken, bize ne anlattığına kulak vermeyi de hep öneririm. Belki ona sormayı:
-Ağrın ne renk?
-Neye benziyor sesin?
-Bana ne anlatmak için çırpınıyorsun?
-Seni çok mu görmezden geldim?
-Neden kendine sığınaklar, yaralar yapmak ihtiyacı hissediyorsun?
- Bir hayvan olsaydın hangi hayvan olurdun?
Bu sorularla başlardım ben olsam.
Ve rüyalarıma dikkat kesilirdim.
İlla ki bir şekilde seslenecektir
Dostça çağrıma el edecektir eminim ki ellerim.
Aynur Uluç
9-10-2023