el emeği armağanlar
kadınların içlerinde renkli ve yaşamı dönüştürebilecek güçte bir dünya var… yaşamı yeniden doğurtacak bir dünya. ince ince tasnifleyecek, düzenleyecek, üretecek ve güç verecek bir rahim. yaptığımız incik boncuklar bunun sadece simgeleri gibi düşünün.
şimdi boncuklarıma açtım baktım; bana takmam için verilmiş takılara baktım uzun uzun. arkadaşlarımın birebir bana kendi elleri ile hazırladığı takıları ayırdım içlerinden… bir kutu içinde yan yana getirdim hepsini… sadece bir tanesi direk bana hediye değil. cezaevindeki bir kadın üretmişti onu bakın. tanımadığım o kadının yaptığı yeşil kolye en üst solda.. onu da eklemek istedim kutuya. canım çekti resmen, ayırmak istemedim arkadaşlarımdan…
bir de kendi yaptığımı koydum kutuya… öyle ya kendim de kendim için yapmıştım. o zamanlar gözlerim güzel görüyordu kendime bir bileklik yapmıştım mavi minik boncuklardan o da kutunun en alt sağında.. birisi çiğdem’den hemen üstünde onun... ankara’dan kargoyla göndermişti. o zarif bileklik... takmalara kıyamıyorum bazen. sakarımm ya, ya üstüne bir şey dökerim incinir gibi bileğimde bileklik… şu taşları iri olanı ulviyecim yapmıştı. ilk etkinliğimde bir arkadaşının yapıp ona verdiği kolyeyi bana renk versin diye etkinlikte takınca, ben de çok sevince aynısını o da bana yapmıştı sonra, renkleri değişerek bir tane de kardeşime anımsıyorum. şu rengarenk küpeler hopalı kadınlardan . “senede bir gün” kadınları rengarenk döküvermişti elimize meralle bana hopa’da. buyrun seçin dediklerinde içlerinden seçeceğiz sanmıştık. yarı yarıya alın işte dediler… ne sevinmiştik… örgüden olanları tek tek aldık yalnızca… birisi meral’de birisi bende olsun aynı küpenin... o en üstteki oyalı kolyeyi hatırlamıyorum iyi mi. kim örmüştü bana... annemin çeyiz sandığında mı yoksa… hayat ne garip anımsamıyorum ama pek seviyorum. sonra bir gün bizden bir şifa çemberine giderken fulya takmıştı o gün kolyeyi. sonrasında getirip bana verdi ya benim kolyemi geri. sanki fulya’dan hediye gibi oldu imgelemimde. artık onun adıyla takıyorum hep… aa bir tane daha var ulviye’den: sağ alt köşeden sarkan siyahlı… örgüdür o… pek severim kış günlerinde takmaya daha uygun bir kolye… ısıtıyor resmen kolye deyip geçmeyin… o iri taşlının içindeki çiçek’ten geldi. o satın aldım ablacım dedi verirken ben yapmadım… bana sıklıkla kolyeler bileklikler yüzükler alır çiçek.. taşır. ben hepsini de o yaptı olarak kabul ediyorum öyle kabul ettim içimde… simge olarak bir tanesini koydum kutuya..
daha bir çok arkadaşımdan hediyeler var elbet. ben burada yapabildiğimce onların direk kendi emekleri ile yaptıklarını seçtim fotoğraflamak için. yoksa mümkün mü gülsen’in kendi boynundan verdiği o iri kolyesini unutmam. kadınlar günü etkinliğimizde takmıştım fatih mali müşavirler’deki... her birisi kalbimde ayrıdır yeri. meralciğimin kolyelerini takıyorum ben genelde. evinden ayrılırken tomarıyla vermişti bana. al aynur demişti ben yepyeni bir başlangıç yapıyorum bunlar sende kalsınlar… yeni başlangıçlarda bazı şeylerden vazgeçebilmeyi bilmek gerek demişti. galiba hiçbir şey dememişti ağzıyla da, ben okumuştum gözünden… ahh kadınlar böyledir, demiştim ben de içimden ona karşılık. bir şeyleri yıkmadan yeniyi inşa etmenin zorluğunu bilirler o kavşakta. ama dışımdan öyle demedim tabii. avuçlarımda taşan kolyelerle orada, o eşikte öylecene dururken. emin misin dedim bana vermek istediğine... kadınların ne kıymetlidir bilirim kolyeleri. onun da kıymetliydi elbet. evet dedi al hepsini sen tak...
ikiletmedim. bir daha sorar mıyım ya isterse geri…
aynur uluç
16 04 2018