Eczanelerin de özgün bir ruhu olması...
Eczanelerin bir sağlık kuruluşu olduğu doğrudur ancak bu kuruluşu eczacının ve ekibinin birebir her bir parçada kendisinin kurduğu yapıları seviyorum ben. Her parçada orada yaşayanların ruhunun yansıdığı objeler, masaya vuran ışıkta siz objeyi görmeseniz de kardeşimin el emeği su kabağı lambasının ışığı var. Masa ve sandalyeler Yasemin'le Şahin'in zevkinin yansıması direkt, ayaklardaki zarifliğin bana nasıl iyi geldiğini tahmin edersiniz. İncelikli şeyleri severim ruhumu okşar çünkü. Hemen arkasndaki dolap Süleyman Bey'in eczanemize katkısı ki montesi İmran ve Yaseminde.
Yandaki çam kombinle uyumlu bu köşenin dizaynı Makbule'nin incelikli zevkinin eseri. Masa üstündeki satranç takımı oğlumun üç yaşından bu yana üstünde satrancı öğrendiği takım. Labaratuvar girişindeki bar kapısı Gülnur'un hediyesi paravandı İstanbul'daki eczaneme. O paravanı burada kapı haline cevirmek fikri ve emeği Okan'la Şahin'in işi. Kapıya zumlanınca o kapıdan günde kaç kere ileri geri koşturan Buse geliyor aklıma tabi. Dolaplara bakınca da onları kuran, ahşap kaplamayı giydiren sevgili eşim İmran, komşularım Levent, Türker geliyor. Her bir dolabı özenle silip boyayan Mine ve Gönül. Bir uğrayışta yardım ediveren Devrim. Yemek taşıyan Muzaffer, Şafak. Koca koca mobilyaları birlikte taşıdığım Tamer. Ne çok insanın emeği, gönlü katkısı var bu kuruluşta.
Eczane bir kurumsa bu yeniden doğum gibi olan Seferihisar macerasının kurumunda ne çok dostum yardım etti. Beni İzmirlere defalarca taşıyan Adil Bey, Ergun, Mine... Hangisinin emeği nasıl ödenir. Koca çuval zeoliti hediye eden İbrahim Bey. Hızır gibi yetişip 4 dolap birden satın alıp Senegallere giden Gülay.
Ben kıymet bilirim. Sağ duvarda şu an görülmeyen nazar boncuğunu buradaki komşum Mürvet Hanım yapmıştı. Tabloları Mehmet Tekirdağ. Bu dostluk dayanışma kaynaşma ancak onları kucaklamayı bilen bir ruhla olur. Göğsümün ortasında böyle bir ruh taşıdığım için kalbime teşekkür ediyorum.
"Tüm insanlar gelseydi alırdım hepsini" diye yazdığım şiirde çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisiydim. Dileğimi kabul edip bana binlerce hasta gönderen büyük bilince de teşekkür ederim. Onları şifalandırmak için binbir biçimde çırpınan aklıma da. Gayret ve azme...
aynur uluç