facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

Eczanede yarısı kullanılmış tüplerin hikayesi

Eczanede yarısı kullanılmış tüplerin hikayesi...

Eczanede yarısı kullanılmış tüplerin hikayesi... Prof. Dr. Ayşe Serap Karadağ yine önemli bir paylaşım yapmış..

"Evde bekleyen ilaçları kullanabilir miyiz?

Merhemler ve tabletler kullanma tarihlerine bakılarak kullanılabilir.
Sulandırılmışları bekletmeden kullanmalı, bekleyenler atılmalı.
Yapma ilaçlar süreli olup çok bekletilmeden kullanılmalı. Bekleyenler, rengi ve kokusu değişenler atılmalı."

demiş.. Merhemlerle ilgili benim de yapma ilaç yapan bir eczacı olarak derdim var. Evet bence de kullanılabilir. Eczanede yarısı kullanılmış yarısı duran ürünler oluyor. Majistrale giriyor bir bölümü ve girdigi oran kadar ücrete yansıtıyorum örneğin diyelim doktor 20 g contratubex yazmıs; ya da 20 g elidel krem .. pahali ve bundan daha büyük ambalajı olan kremler bunlar... tamamını katmış gibi yapsak fiyat şişecek. Ama ben o tübün içinden doktorun yazdığı miktarı kullanabilmek için mecburen kapağını açıyorum ve bir miktarını kullanıyorum yalnızca. Ve diyelim yeni açtım takip edebilmekiçin üzerine açılış tarihini yazıyoruz. Ancaaaaak aniden teftiş geldiginde eczanede birgün önce de açılmış olsa o açık bulunan tüplere ceza kesileceğini biliyor muydunuz; hem de az buz degil kesilecek cezalar.

Bu ortamda ayakta kalmaya çalışan eczacıya bir de buradan darbe ve korku. Gerilim. Ben ilaç ve kozmetik sektöründe calıştım senelerce. Hem üretim müdürü olarak bilfiil bir defada 1000 kglık üretimler yaptım bir günde kaçtane birden yapıyordum ayrı ayrı ürünler, Hem mesul müdür olarak görev yaptım yıllarca; yani her bir şeyden sorumlu müdürdüm... Hammaddeler şişeler koliler kapaklar girip tam mamülürün olarak kalşte kontrolden geçip çıkana kadar her şeyden ve çıktıktan sonra da ürünün kalitesinden sorumluydum kısaca..

Ve ilaçların kozmetiklerin üzerinde yazan son kullanım tarihinden altı ay sonraya kadar bile payı olduğunu biliyorum; bence devlet de biliyor bunu. Ama ceza kesmek icin bahaneye ihtiyaç mı var acaba.

Hastalar bize de soruyorlar açılmış tüplerim var görüntüsünde ve kokusunda değişim yoksa kullanabilirsiniz diyorum ama öte yandan eczanede elimde bir yarım tüple yakalanırsam diye tir tir titriyorum. İçeri girdikleri anda düşünsenize manşet gibi..

-Eczacıyı ağzı açılıp yarısı kullanılmış bir tübü elinde tutarken yakaladık..

Evet eczacıyı eczanede yakaladık ne güzel.. Çünkü eczacı her an orada olmak zorundadır teftişler açısından. Evlenemez ve hasta olamaz sanki tatile desen hiç çıkması kanunen imkanlı değil.. Yerine bir eczacı bulmak zorunda. Ama eczanede olması da yetmez ağzı açık bir tübü labaratuvar rafında tutamaz. Yoksa o anda açtığını birreçete ile ispat etmek zorunda.

Uzaktan şifacısın ne güzel deyip durmak kolay sevgili yorumcular. Bizim gibi çalışan eczanelere destek verilmeli ki ayakta durabilsinler. Kişiye özel ilaçlar yapmak için çırpınan yürekler bir de buradan sıkışmasın. Zaten hastalar yeteri kadar sıkıştırıyor. Benim ilacımı öne al ben yola çıktım geliyorum diyerek. Henüz hazır denmeden. Söyleseniz de anlamak istemeden.

Bir de işin ruhsal huzursuzluk yanı var. Biz nerde görsek; açık kalmış elektrik düğmesine kaynak ziyan oluyor diye basıp kapatan çocuklardık. Damlayan musluğa dayanamayız ruhen. Halen gece yanan banka ışıklarını görünce için cızırdar..

Bu ilaçları ne yapsın benim gibi bir eczacı insanlara kıyıp ücretini alsam bile atmalara kıyamam. Ürünün kendisi değerli. Kolay mı üretilmişo kadar; fabrikada bile yapılmış olsa.. İlacın ücretinin hepsini alıp kalanını hastaya versem yine olmaz. kanuni olarak bunu yapma şeklinde hesaplanır o formüller aslında.. ama hastaya vermek de olmaz direk olarak kullanmayacağı bir ilacı vererek hem sorumluluk almış olurum hem de kullanmayacağı şeyin parasını almak içime sinmez. Ayrıca o alınca ilaç evde yine atıl kalacak o da içime hiç sinmez. E böyle yaparsam da ben ödemiş oluyorum; bir de para cezası alma riskine girmiş oluyorum teftişler açısından. Bu da bana reva mı.

Yani benim gibi bir ruh açısından hiç bir şekilde oluru yok bu işin.. Sanırım bu türden bir sorun da en çok benim gibi majistral ağırlıklı çalışan bir eczacının sorunu olur. Bu da ayrı mesele. O yüzden hiç dile getirmeyi düşünmemiştim bu konuyu. Ta ki Prof. dr. Ayşe Serap sayfasında bu konuya işaret edene kadar içimde..

Evet anlatıverdim şimdi görüyorsunuz ve bu neye yarar onu da bilmiyorum. Çözüme yaramaz ama hiç değilse derde dikkat çekmiş olurum. Öyle değil mi..

İşte bu yüzden de ben en çok kendi formüllerimizi yapmayı seviyorum. Müstahzarlardan yararlanılarak gelen formülleri o kadar majistral gibi de hissetmiyorum sanki. Ama içine özel hammaddeler giriyorsa o ayrı.. Bir de doç dr Gökhan Okan gibi, prof dr Orhan Baransü gibi formülün içine müstahzar yani hazır merhem ya da krem katmayı düşündüğünde ambalaj ölçüsünde katmaya özen gösteren doktorlar var. Bunu da fark ediyorum.

Ana omurgasını oluşturduğum formüllerimde ise tüm baz kremlerimi istediğim ölçülerde yine kendim yaptığım için ben bu sorunu yine "Aynurca" çözüyorum. Sonra doktor o omurga üzerinde istediği gibi oynuyor; hastayı muyanesine göre. Yani ne gerekli ise katıyor ne gereksizse çıkarıyor formülden. Bu müthiş bir şey. Keyifle matematik problemi çözer gibi bir şifresi var bu işin.. Ve bunu kavrayan müthiş doktorlar var. Her bir hastada dantel örer gibi tek tek onun derdine göre formülü yazıyorlar. Şiir yazar gibi bir anlamda. Öylesine tılsımlı bir şey bu ve o kişi için düşünüldüğü için öylesine şifalı.. Sayfasından paylaşım aldığım Ayşe Serap hocam da bu özel doktorlardandır.

Aa ben hazır ürünlerle olan ilaç yapımından söz ediyordum değil mi size; o konuya döneyim yine. Elimden geldiğince hammadelerini bulundurmaya çalışıyorum ben de elimde.. Örneğin doktor majistralin içine ambalaj gramından daha az Dermovate Pomad yazmışsa gereken oranda hammaddesini koyup kendi yaptığım pomad bazıyla tamamlıyorum. Krem yazmışsa yine gereken oranda clobetazon koyup vakaya uygun olarak hazırladığım krem bazıyla tamamlıyorum. Elimde clindamycin, klobetazon, deksametazon,eustrojen vb oldugunu da bi çok doktor bilmez.

Eritromycin olduğunu bilir de clindamycin olduğunu bilmez mesela... Söylemek de hiç aklıma gelmemiş; şu an bunu fark ettim . Bilen doktorlar bazen direk hammadde yazar. Mesela zor vakaların doktoru Doç Dr. Gökhan Okan Elidel Krem demez; direk şu yüzde oranında tacrolimus der formülünün içinde.. Clobetazon der yine, yani direk hammadde adı yazar.

Mesela yine Acıbadem Hastanesi'nin kıymetli doktorlarından Prof. Dr. Orhan Baransü "Dexametazon şurup" yazar gerekli vakalarda çocuklara. Eczaneye bir ziyaretinde elimizde olduğunu görmüş olmalı. Yıllardır yapılması zor ve maddeleri zor bulunan zorlu bir reçete yazmaya gereksinim duyduğunda hastaya adımızı verir. yaptırmakta zorluk çekmesin diyedirisim vermesi; ama ona dahi elimde clobetazon var demek aklıma gelmemiş bugüne kadar. Ne ilginç.. Şimdi etiketleyerek söylemiş oldum. Hayat her gün yeni bir şey keşfettiriyor insana. Yeni bir şey söylettiriyor. Hayatın bu akan ritmini takip etmeyi seviyorum. Nehirinde yıkanmayı seviyorum ben bu hayatın.

Ecz. Aynur Uluç

2012 2021