facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

corona günlerinde eczacılık sorunlarını meslektaşlarıma anlatma davetim ve sonrası

corona günlerinde eczacılık sorunlarını meslektaşlarıma anlatma davetim ve sonrası

corona günlerinde eczacılık sorunlarını meslektaşlarıma anlatma davetim ve sonrası

bazı insanlar vardır, söyledikleri ile hayatınıza farklı bir bakış açısı kazandırırlar, cümlelerindeki zeka ışıldar ve bu ince ayrıntı felsefeleri fark edebilmek duygusu size de okur olarak çok acaip bir haz verir. bu kişi anlamın çok özel bir deliğini yakalamıştır ve siz de o deliği görebilmeyi başarmışsınızdır. bu bir anlamda kendi zekanızın da doğalcacık yapılmış testi gibidir. bu gece yarısı yine böyle bir şey yaşadım dersem doğru olur, ancak tamamı bu değil.

bir arkadaşım var . sevgili umut kazan... onun yazdıklarında böyle bir memnuniyet duygusu hep yaşarım ben bu sefere has değil. fikrine katılsam da katılmasam da bu hazzı alırım orası ayrıdır. çünkü çok kendine özgüdür.. ve her seferinde akla gelmeyecek ama umutça bir yaklaşım biçimi illâ ki yakalar. ve bu farklılık düşünmeye davet eder insanı. kolayca da kendini ele vermez umut'un dedikleri. sizde de bir zeka ışıltısı olması lâzım denklemin tamamlanması için. evet ben zeki olduğumu duyumsamaktan her zaman keyif aldım, alırım... bu kendini fark ediş bana aptallaşabildiğimde, yorulup sarsaklaşabildiğimde bu hallerimin de bir o kadar doğal olduğunu bilip memnun olmak kadar normal gelir. sahiliğimin sınırları o gün ne kadarsa o kadarını sonuna kadar duyumsamak isterim.

dedim ya vay ne zekiyim yapmadım tabii bu kez de, o işin esprisi, onu zaten dipte bir yerde bildiğim için her seferinde teyit edip edip sevinecek halim yok. direk paylaşımındaki içerik beni çarptı. ve içimde uyanan bir duyguyla örtüştü tam da. dün corona sürecinde bir çok açıdan zorlanan eczacı ve eczane çalışanlarına ilişkin yazım ve eczacılara yaptığım sorunlarımızı ve çabamızı daha çok anlatalım mealindeki davetim düşündüğümden de çok ses getirdi, çoğaltıldı, yayımlandı, daha çok da eczacı olmayan kişilerce paylaşıldı ne ilginç...

ama doğru ya doğru, fatih bölgedeki eczacılar tarafından watsap grubunda çok sahip çıkıldı. çok güzel geri dönüşler aldı. paylaşanlar da olmuş olabilir, kendi dönemimden eczacı arkadaşlardan da çoğaltanlar olmuş gördüm sayfalarında sağ olsunlar. ama yine de bir burukluk var içimde onlara dair. hani içinde bulunduğunuz ve kendinizi en ait olduğunu sandığınız yerde havada kalır ya cümleleriniz. öyle bir şey hissettim dün. davete dair tek bir yanıt gelmedi hiç kimseden; davete tavırları sessiz kalmak oldu. bir arkadaş beni maskeleri dağıtmaya hevesli olmayı çıkarmış yazdıklarımdan. neresi öyle anlışılırsa gel düzeltelim deyince birisi hariç hepsi birden sırra kadem bastı.. görmedik duymadık aman da aman falanca arkadaşımızın da doğum günü varmış oldu..

içimdeki duygular ben onları düşünmesem de devam eder.. birden uyandığım anda bilinçaltım çıkış kapısını görmüştür şiirlerimi de genellikle öyle yazarım, yazılarımı da.

az önce uyandım ve bu konuda da birden fark ettim bir şeyleri. içime dokunmuş aslında ben ne kadar görmezden gelsem de iş güç yoğunluğunda, kendimi onlar gibi. içim görmüş ve kırılan çocuğu bana duyurdu. anladım ki; dışarda değil yuva bellediği yerde sahipsiz kalmış ama yine de çok güçlü bir kedi var içimde. bu hem hüzünIü, hem güç veren bir duygu. kediler bilirsiniz aslında yaşadıkları mekana bağlıdırlar, ama özgürlüklerine de.

telefonu elime aldım ki bir şeyler okuyayım kafam dağılsın. ama değil dağılması tan on ikiden bir paylaşım karşıma çıktı. gece yarısı sevgili umut kazan'ın içimdeki suya tercüman olan cümleleri işte böyle bir hikâyenin böyle bir noktasında çıktı karşıma. demiş ki sevgili umut:

"Bir diyalog oyununda en kırılgan oyuncak niyetinizdir. Tavşan olmayı siz seçersiniz."

ah evet dedim içimden, tam da bu. bir daha bu kadar saf bir niyetin içinde dans etme aynur; bu bir. hiçbir su kaynama derecesine varmadan fokurdamaz, sen niye ısıtıyorsun. sen misin kızım içi kelebekler gibi coşan. tamam yine coş.. her bir şeyi sırtlayıp uçurmaya çalışan sen misin. ama olmaz işte, bazı işler birlikte omuz vermeyi gerekli kılar. bir tek kişi çok şeyi değiştirebilir ama tek kalırsa değil...

bir de kaçmak her zaman kötü değildir ki, zayıflık değildir. bu bir refleks olmaktan çıkıp bilinçli bir seçim olduğu anda işler değişir. uzaklaşmaktır ve bunu bilerek tercih etmektir bazen kaçmak görünen şey. biraz uzak durmayı deneyebilirsin okul arkadaşlarından dedim. bazen yuvadan uçmayı gerektirir hayat. yuvalar kanatlarınızı geri çeker. yuva bellediğiniz yer sizi geri çeker daha çok. dikkat edin bu hep böyledir. enerjiniz bölünmeden, bilenmeden, bihakkın uçabilmek için bihakkın kaçabilmek gerektir. ve bunu göğsünüz bilir... evden kaçan çocuklar gibi pılıyı pırtıyı bırakıp kapıdan tam zamanında çıkıvermek hep iyi gelir.

"run lola run" diye bir film vardı. orada sürekli koşan bir kız vardır. beni ona çok benzetirler, sürekli koşuyorum ya.

koş aynur koş

şimdi bu sözü değiştiriyorum bu gece için;

kaç aynur kaç, topukla. göğsün bilir nefesin nerde dar nerde çiçek bahçesi.

ve teşekkürler umut :) içimdeki nefese yol verdi dediklerin. sen kimselere benzemeyen zekânla hep, çok yaşa...

aynur uluç
1 mayıs 2020