çok özel bir doktoru anlatacağım:
doç. dr. gökhan okan
ama önce bir başka çok özel doktordan alıntı yaparak girmek istiyorum söze. geçen gün dermatoloji uzmanı doç dr.ayşe serap karadağ’dan bir alıntı yapmıştım. yazı şöyle başlıyordu: “3000 çeşit deri rahatsızlığı var. “ devamını şimdi almıycam. bu kadarcık aldım çünkü cildiyle ilgili sorun yaşayan kişilerin bence ilk bilmesi gereken ana bilgi bu. 3000 çeşit deri rahatsızlığı var ve benim rahatsızlığım bu üç bin çeşidin içinde tam olarak acaba hangisi diye merak etmeliler her şeyden önce. ve bunu bir hekimden öğrenmeliler tabii. merak edip kendileri teşhis koymaya kalkmasınlar diye konuyu açayım çünkü insanların söylenileni çok garip yerlerden anladığının örnekleri ile yaşıyorum her gün.
önce tam olarak kendi durumlarının ne olduğunu bilmeliler… gerekirse lâtince ismi ile. çünkü algılarında durumlarını genelleştirdiklerinde tedavilerini de genel bir beklenti içinde tutuyorlar. ama adını öğrenmekle bitmiyor tabii iş. bu sefer de ben şu hastasıyım bunun ilacı ne, şunun ilacı ne diye internette bile sormaya başlıyorlar. durum fiks, tedavi fiksmiş gibi. aynı hastalık bile olsa hastalığın her hali aynı, herkesin derisi aynı, herkesin hastalığının safhası aynı, herkesin yaşı aynı, herkesin bağışıklığı aynı, herkesin alerjen durumu aynıymış gibi. ilk algılanması gereken şey budur. siz biriciksiniz. hastalığınız da aslında biricik. tedaviniz de biricik olmak zorunda.
o nedenle değil uzaktan görmek, yakından görmenin bile, bir hekim için bile bazı durumlarda yetmediğini, bunun için dizayn edilmiş özel aletlerden nasıl yararlandıklarının gerekliliğini anlatıyordu o yazısında ayşe serap hanım. sosyal medya sayfalarını incelerseniz bunun gibi birçok güzel bilgi ile doludur.
o nedenle rahatsızlıklarınızı, konusunda uzman, deneyimli bir dermatoloğun görmesi çok önemlidir. hekim durumu inceler. gereken ilaçları düşünür, yazar. destek ürünleri de kullanır. gerekli ise lazer gibi ya da pek çok gelişmiş yöntem diyelim kısaca; o alandaki yöntemlerden uygun olanı o hasta için gerekli görürse önerir. düşündüğü tedavi şemasını ve sürecini anlatır. ve ona göre gerekli tedaviyi plânlar. ana eksen tedavidir. onun yanında destek ürünler devreye girebilir, hatta girmesi gerekli olabilir. bunların hepsi, her seferinde, her hasta için yeniden, ön görülen tedavi plânı içinde konusunda uzman kişilerce düşünülür... yani sedefte eşittir şu tedavi, mantarda eşittir şu tedavi şeklinde değildir yaklaşım hiç bir zaman. öyle olsa çok kolay olmaz mıydı zaten. sizin de çoktan çözmüş olmanız gerekmez miydi miydi sorununuzu. bu algı biçimini garanticiler mi yarattı... kapitalizmin reklam mantığı mı yarattı, kullan bitir tüket at mantalitesi mi yerleşti içlerimize, bu kadara dayatılan fast food beslenme kültürü mü bozdu mayamızı. sözcüklerin ve anlamların içi boşaltıldı zaman içinde. şairin dediği gibi kimse ince şeyleri düşünmüyor artık. o mu sebep oldu, hayatın hızı mı. beleşçi bir toplum olmanın dayanılmaz cazibesi mi… bilgeliğin değil uyanıklığın prim yapması mı. hepsi birden mi hepsi birden.. çocuk yetiştirme farklılıklarımıza kadar. televizyonun bunda payına kadar hepsine teker teker bir bakmakta fayda var.
geçen gün; dermatoloji uzmanı metin oğuz’la da bu konuda dertleştik. ki sıklıkla reçetelerini hazırladığım bir özel doktordur o da. her zaman şöyle der: “hastalık yoktur hasta vardır.” aslında ben bu sözü “her insan biriciktir” olarak söylemeyi de seviyorum. kişiye özel ilaçlar yapıp, kişiye özel kitap imzaları boyayıp bu denli uğraşmamın sebebi de bir anlamda bu. her insan içiyle dışıyla biriciktir. derdiyle, hikâyesiyle, geçmişiyle, bilinçaltı kodlarıyla, atalarından aldığı genetik ve çevresel mirasla biriciktir. bunu bir koyalım kenara ama o kenarda unutmayalım. hepimiz biriciğiz. kişiye özel tüm koşullar birleştiğinde hayatın tıkandığı yerde kişiye özel bir sorun oluşuyor. ki hastalıklarda temel sebep olarak % 80 gibi bir oranı stres oluşturuyor ve stres tamamen kişiye özel bir seyir izler.. uyuz gibi bulaşıcı bir hastalıkta bile bağışıklık sisteminin farklı güçte olması, bulaşma olup olmayacağını ya da hastalığın ağırlık tablosunu değiştiriyor. ve beslenme şeklinizden stresle baş etme biçimlerinize kadar her şey sizin bağışıklık sisteminizi etkiliyor.
bunca girizgâhtan sonra, şimdi size bugün bir doktordan söz etmek istiyorum. biliyorsunuz ara ara bu özel insanları tek tek zumluyor ve anlatıyorum. şimdi bu yazıda söz edeceğim doktorun kaç yıldır ilaçlarını hazırlıyoruz saymadım.
on beş yirmi sene olmuştur. bu uzun yıllar içinde her reçeteye ayrı yoğunlaştık onunla. o formülü düşünürken, ben hazırlarken… çünkü her birisi ayrı bir insandı. ayrı duyarlıkları vardı, ayrı kimlikleri. üzerinde doktoru ile konuştuğumuz abartmıyorum yüzlerce hasta olmuştur bugüne kadar. ilacını hazırladığımız da sanırım binleri geçmiştir çoktan. kafama takılan bir reçete olduğunda reçetenin doktoru farklı bile olsa açıp sorduğum bir destektir varlığı bana. ona sorarak çok şey öğrendim deyim kısaca.
doç dr gökhan okan‘dan söz ediyorum. özel ve güzel insandan. meraklı, bilgili ve ilgili doktordan.. tamamen kişiye özel her seferinde o hasta için oluşturduğu formüller içeren reçeteler gelir ondan. bir reçetesinde yazdığı majistral diğerinde aynı değildir. gerek ayrıntılı teşhis, gerek tedavi planlarken yararlanacağı yapma ilaç formülleri, gerek hazır ilaçlar, gerek kendisinin birebir yapacağı uygulamalar, gerek bayi ürünleri, gerek destek ürünler… hepsine çok hakimdir. isteyeceği tahliller kişiseldir. o kişiye özeldir. hatta içerik mevsimin yaz mı kış mı olduğuna göre belirlenmiştir.
bir reçetesi diğerinin aynısı değildir dedim ya, illâ oranları değişmiştir. bir madde girmiştir, çıkmıştır. miktar her seferinde o kişi için düşünülmüştür. bazen 45 g gibi ayrıntı düzeyinde miktar düşündüğünü görüyorum. hasta onunla temas kurduğunda tedavinin önündeki zamanlar içinde şeması çıkarılmıştır kafasında. ilaçların kullanım tarifi reçeteye ayrıntılı ve açık olarak yazılır mutlaka, ve yazısı apaçık okunaklıdır. ve en önemlisi iyi yürekli bir doktordur çok. hakikaten kalbi hasta ile birlikte atar. o açılardan bize çok yakın buluyorum tavrını ve hastayı sahipleniş biçimini.
ben çok bilirim hastanın reçetesi sonrasında o kadar yoğunluğunun içinde her seferinde o sevecen ve güleç sesiyle “nasıl oldu aynur hanım… krem güzel oldu değil mi”, diye çocuksu bir merakla aradığını. “güzel oldu” derim gülümseyerek; “hem de çok güzel oldu, içiniz rahat olsun”
“ah çok iyi çok iyi” der, sesi bir şenlenir. “iyileşsin hastamız aynur hanım” der. "görseniz nasıl her yerini yara sarmıştı". ya da “görseniz nasıl küçük bir bebek der” meselâ... içinin titrediğini anlarsınız sesinden.
üç ay sonra konuştuğumuzda üç ay önceki hastanın durumu hakkında konuşmuşluğumuz çok olmuştur onunla. neden o maddeyi koyduğunu anlatır bana. ben ona öneririm ya da şunu da mı ekleseniz acaba... birlikte durum teati etmek çok keyiflidir onunla.. çok öğreticidir bu sohbetlerimiz.. kısacık telefonda da olsa ben hemen not almaya başlarım zaten.. böyle bir kardeşlik ve dostluk içinde ve hakikaten birbirini insan olarak severek çalıştık mesleklerimizde her ikimiz de.
gökhan bey, her bir hastasına bana gönderirken neden gönderdiğini anlattı. bize reçetesini yaptırmak için temas eden her hasta özel ve farklı yaklaşımı olan bir yere gideceğini, neden bize geldiğini bize gelmeden önce bildi, anladı. düşünün yıllardan söz ediyorum. her seferinde, ama her seferinde bu onurlandırmayı yapmıştır gökhan bey. ve kişilerin yapılarından kaynaklanan moral bozucu bir tavır olduğunda da dertleştiğim insandır kendisi. moral verir, destek verir. yeniden yüksek motivasyonla devam etme gücü verir. her daim güler yüzlü ve tatlı seslidir. sadece bize değil hayata karşı öyledir mızım mızım sızlanan hastalarına karşı öyledir; kolay iş değil öyle olabilmek. cidden yapıyla, insanın mayasıyla ilgili. bir kere onu sert veya incitici bir hâlde görmedim kimseye karşı. empati kurabilme yeteneği ile ilgili bir durum bu. cidden anlamak. anlama niyetinde olmak. doktorluktan önce insanlığı ile alâkalı bir şey. bizi de bir kere dahi incitmemiştir. her türlü hasta ile karşılaştık yılar içinde. onu da bizi de çok zorlayan hastalar da oldu. her zaman birbirini anlayan ve destek olan bir yapıda olduk karşılıklı. bu bence çok önemli bir ayrıntı; hayatı yaşanılır kılıyor.
ben de onun yaklaşım biçimlerinin her daim farkındayımdır. öyle pat diye asla aramam. mutlaka uygun zamanında dönüş yapmasını beklerim. bilirim ki hiçbir mesajım yanıtsız kalmayacak onunla… durumun aciliyeti yoksa günler sonra da olabilir bu dönüş. ama mutlaka olur.. durum acilse bilirim mümkün olan en kısa sürede dönecek. burada bahsi geçmişken acil konusunu açalım. aciliyet hastalığın durumuna ilişkindir yoksa hastanın biran önce gitmek istediği yazlık, durup durup son anda geldiği için kaçıracağı uçak ya da park etmiş arabası değildir.
aciliyet bahsine de kısaca değindiğimize göre doktor eczacı ilişkilenme biçiminin de ne kadar önemli olduğunu anlatmaya devam ediyorum. benim onu arama düşüncelerimden söz ettim. tersinden de bakalım duruma. onun benden bir şey isteyeceği zamanlara. gerek kliniği için kullanacağı bazı majistralleri her zaman en az bir hafta öncesinden bana süre vererek istemesi olsun, gerek teorik anlamda benden bir çalışma isteyeceği zaman olsun. şuna bir bakar mısın nasıl yapsak nasıl olur ya da şöyle bir durumda üretim teknikleri açısından ana omurgada nasıl bir formül yapılabilir, diye sorduğunda benim hemen bilgisayarıma bunu not alıp bazen aylar aylar sonra dönecek olmama rağmen bu arada ne oldu bakabildin mi diye sormayarak beni hiç sıkıştırmayışındaki saygı gibi. o da bilir ki bana bir şey sormuşsa ben onu eninde sonunda yapıcam. deniycem üzerinde çalışıcam, detaylı araştırıcam; bilir. üstünde çalıştıkça bulduğum sonuçlarla ara safhalarda onu yormuycam, çünkü oralar eczacının meslek alanındadır; ancak konuyu pişirince ona söyliycem bunu bilir. ve yoğunluğumuzu da... dönemiyorsam bunun payını ben demeden dikkate alır... hep karşılıklı bir empati vardır burada.
ben de dırı vırı bir şey için onu asla meşgul etmem; ona soruyorsam öncesinde o konuyu araştırmış tıkanmışımdır ki soruyorum bunu bilir. ben de bildiğini bilirim. rahatımdır onunla konuşurken. bu güven karşılıklıdır yani. bunca yıl içinde defalarca benzer örnek yaşandığı için netleşmiştir artık. karşılıklı bir saygı konusu bu her şeyden önce.
saygı çok özel bir sözcük. içi kocaman anlamlarla dolu bir sözcük… hastanın kendisine olan saygısı ile başlıyor bu zincir. hastalığına saygısı, bedenine, ruhuna saygısı. bu saygı olduğunda emin olun hastalıklar da zaten o derece vahim olmuyor. birbirini artı ya da eksi yönde tetikleyen bir zincir bu.
insanın kendisine saygısı olunca doktoruna da saygı duyuyor, eczacısına da... onlar birbirine zaten duyuyor. belki de toplumda ilk öğrenilmesi gereken bilgi saygıdır. “saygının ayrıntılandırılmış felsefesi”dir. ne dersiniz…
eczacı aynur uluç
bulvar eczanesi
5 haziran 2021
*
*
*
not: 1994 yılında istanbul üniversitesi cerrahpaşa tıp fakültesi’nden mezun olan doç. dr. gökhan okan, uzmanlığını istanbul üniversitesi istanbul tıp fakültesi’nde dermatoloji alanında tamamladı. ardından eğitimini florida’da cleveland clinic’te sürdürdü. acıbadem bakırköy hastanesi, bahçelievler medikal park ve bahçelievler memorial hastanesi’nde dermatoloji uzmanı olarak çalıştı. şimdi ataköy towers’taki kendi kliniğinde hastalarına hizmet vermektedir.
doç. dr. gökhan okan’ın ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlamış çok sayıda makalesi bulunuyor. ayrıca 2016 ’da edinburgh kraliyet doktorlar koleji’ne (royal college of physicians edinburgh) “tam üye” seçildi. söz konusu kuruluşun “tam üyelik” statüsü sınırlı sayıda avrupalı doktora tanınıyor. yrd. doç. dr. gökhan okan’a üyelik diploması, edinburg kraliyet doktorlar koleji başkanı prof. dr. derek bell tarafından törenle sunuldu.
doç. dr. gökhan okan’ın tıbbi ilgi alanları arasında cilt lekeleri, gül hastalığı, akne ve sivilce, pediatrik dermatoloji, vitiligo, scabies, dermatolojik cerrahi, akne, ekzama, sedef, saç dökülmesi, saçkıran- sakalkıran, siğil, kozmetik dermatolojik uygulamalar, peeling, botoks, kriyoterapi, dolgu uygulamaları ve kozmetik danışmanlık yer alıyor.
gokhanokan.com
ataköy towers
çobançeşme e-5 yan yol caddesi
no: 20-113 b blok, 8. kat. daire: 112
bakırköy-istanbul
(0212) 552 60 60
not: etik olarak hasta ismi karalanmış ve yanlış bir kullanıma mahal vermemek için formülleri tam vermemek adına reçeteden kesit alarak görüntüleri küçültülmüştür. ( eczacı aynur uluç)