facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

CİHAT BURAK: EY RESMİN VE RENKLERİN KORKUNÇ ÇOCUĞU!

CİHAT BURAK: EY RESMİN VE RENKLERİN KORKUNÇ ÇOCUĞU!

CİHAT BURAK: EY RESMİN VE RENKLERİN KORKUNÇ ÇOCUĞU!

İki yıl önceydi… Bir arkadaşım Modern Sanatlar Müzesi’nde görülmeye değer bir sergiden söz edince haberdar olmuştum Cihat Burak isminden. Sonrasında sergiye gidip, tabloları, kuş evleri ve seramikleriyle karşılaştığımda resme ilgim az olduğu halde serginin müptelası olacağımı nereden bilebilirdim. Hikâyesine yakınlaştıkça hayatına merak sardım. Derken, öyküleri de olduğunu öğrendim. Geçtiğimiz Eylül’de Taksim Gezi Parkı’ndaki Sahaf Fuarı’nda bir öykü kitabı ilişti gözüme: “Cardonlar/ Cihat Burak”. 1981 basımı kitaptaki öyküler 1940 ile 1976 yılları arasında yazılmış. Sergideki tablolarından, Burak’ın hayvanlara olan özel ilgisini sezmiştim. Cemal Süreya’nın onun için söylediği “yüzünü kedilere tırmalatmıştır” cümlesinden dolayı ilk aklıma gelen Cardon’un bir cins hayvan olabileceğiydi. El Cardun’dan gelen Arapça kökenli bu sözcük, “iri sıçan” anlamına geliyormuş. Kitabına neden bu ismi verdiğini düşünürken rastladığım bir cümle ile bağlantı kurdum: “İçime kurum yağarken, ben pembelerin, sarıların, açık mavilerin peşinde koşamam.” Dedesinin Cardon’ların istilasına uğrayıp yıkılan konağı, kitabının satırları arasında duruyordu sanki... Yazarın çocukluk anılarından damıtılan öğelerin, hem resimlerinde hem de öykülerinde görülmesi ilgimi çekmişti. Cemal Süreya aradaki farkı şöyle anlatıyordu: “Yazıda değişen hayat değerleriyle yozlaşan İstanbul’dan kaçıyor, eski günlere sığınıyor. Resimdeyse güncel olayı sevecenlikle kucaklıyor. İkisi de Cihat Burak.”

Cihat Burak bir koltuğa mimarlık, ressamlık ve edebiyat gibi üç karpuzu sığdırmayı başaran bir karakter... Bu bilgi, okuru öykülerindeki mimari izlere yönlendiriyor. Özellikle “Denizin Sevgilisi” isimli öyküde bu hissediliyor. “Resme hayaller, hatta şiirler, düşler karışır” diyen Burak bu öyküsünde, bir masal kahramanı gibi, denizin köpüğünden oluşup karaya çıkan bir kızı anlatırken, metni yer yer şiirselleştiriyor. Böylece şiir tadıyla başlayan öykü, gerilim öğeleriyle beslenerek denizin bir kimliğe dönüştüğü noktada bitiyor. “Kin” isimli öyküdeyse boşluğu kara bir deniz pıhtısı gibi dolduran gece, havayı tokatlayarak uçan çirkin yarasalar, yere çakılmış büyük yassı yılanlara benzeyen kaldırımların başı ezilen canavarlar gibi kendilerini yerden yere çarpmaya başlamaları, öyküde “şiir”in kanat çırpışı gibi.

Ressamlığının cümlelerine etkisini ise “Çorap Çizgisi” öyküsünde net olarak algılamak mümkün… Burak, gri pardösünün içinde son derece düzgün iki bacağın sivri topuklu pabuçların üstünde yükselişini iki çiçek gibi anlatırken okura sanki bir resim seyrettiriyor. Ece Ayhan’ın onunla yaptığı çarpıcı bilgilerle dolu söyleşide “fotojeniklik” kavramının eskiden “resmegider” olarak tanımlandığından söz edilmesi, “resmegider hikâyeler” kavramını akla getirmiş. Nâzım Hikmet’i göğsünden bir demet çiçek fışkırırken resimlediği “Şairin Ölümü” isimli tablosunda, görüntünün yazılmayan yazısını okuyuşumuz kadar, resmegider hikâyelerinde de çizilmeyen desenlerini görür gibi oluşumuz rastlantı olmasa gerek.

Öykü kitabını okuduktan sonra resim sergisinin katalogunda “Cardonlar” tablosunu görünce canlıymış duygusuyla irkildim. Her birinin yüzünde orta boy bir sandık odası kadar büyük helânın kuburundan başını çıkarmış kafasından aşağı bir kova su boşaltılan cardonun bakışını aradım.

İlhan Berk, “Ey resmimizin korkunç çocuğu” demişti Burak için. Cihat Burak renkler yerine sözleri koyarak ürkütücü bir dünyayı öykülerle gözlerimize taşımış. “Cardonlar” öyküsündeki bir bölümde “Sıçanın alnından tüy kopardığı kedi yaşamaz, derler” cümlesi çok katlı okumalara yönlendiriyor okuru. Onun kedilerle kendini özdeşleştirdiğini öğrenmiş bir okur olarak, konaklarını istilâ eden cardonlardan hiç birisinin onun alnına yaklaşamadığını söyleyebilirim. Şu cümlesi bunun açıklaması gibi: “Yaptığımız işler bizi yaşatacak yoğunluktadır.”

Cihat Burak’ın, “Ben sanatı bir nevi röportaj, hayatın yansıması olarak görüyorum. Güncel hayatı yansılıyorum. Yaşadığımız hayat bir mizahtır” cümlesi resimlerini ve öykülerini anlamamızı kolaylaştırıyor. Burak’ın resimleri kadar öykülerinde de çocuk ruhunun ince mizahının izlerini sürmek mümkün. Yazarın YKY’dan yayımlanan “Yakutiler ve Zenci Kalınız” isimli iki kitabını da okuyarak, ressam ve mimar Cihat Burak’ın öykülerine ilişkin bütünlüklü bir anlam dünyası kurulabilir. Bir okur için, ünlü bir ressamı öyküleri üzerinden de tanımaktan güzel ne olabilir?

Aynur Uluç

Birgün Gazetesi
22 11 2009