bencilliğin de bir raconu, ince hesapları var.
bindiği dalı kesmemeli mesela bencil.
bu fotoğraf 7 yıl önce çekilmiş . zaman nasıl geçmiş. ebru ve ben halen dip dibe Iaboratuvardayız. değme eczacıdan daha hakimdir labaratuvara. elim kolum ayağımdır.
aklıma sinmeyen bir şey olursa hemen ekibime sorarım ben, onların içine siniyor mu. sinmiyor mu. önerileri ne sorarım ve çok da dikkate alırım yanıtlarını.. bilgilerine ve dürüstlüklerine, kişiliklerine iş ve hayat ahlaklarına güvenim tamdır.. ya da onlar daha reçete gelirken işaret ederler zaten; aynur abla bak burada bir gariplik var. doktorunu ararsınız diye laboratuvarda sıraya koymadık der emel.
emel insan ilişkilerinde resmi evrak işlerinde, programlarda raflarda, kapıda, telefonda whatsapptadır.
uzun yıllardır sevgimiz azalmadı çoğaldı. birbirimize çok emeğimiz geçti. öyle ki; pazar günleri birbirimizi özlüyoruz. emel ile ebru kardeşler. kardeşlerin aynı işyerinde çalışması sıkıntıdır doğalda bilirsiniz. aralarında çekişirler en başta, böyle bir olaya ya da tınıya zerre tanık olmadım bunca yıl içinde, ikisi ile de ayrı bir ilişkim var. iki ayrı kişiler eczanede çalışırken.. birbirilerine temasları da hitapları da son derece şıktır..
bir de döndü katıldı aramıza üç ay kadar önce. pınar'ı uğurladık saymıyorum; o gelemese bile eczanenin bir parçası artık; giderken bize döndü'yü armağan etti. ve çok seri öğrendi her şeyi, öğreniyor da hızla... döndü apaçık ruhu ile hemen sevgimizi kazandı. içi dışı bir kadın. bana benziyor biraz.. keder verici bir hasta olunca hepimizin gözleri yaşarıyor o ayrı mesele.. döndü hesap kitap hiç yapmıyor ne isek o. eczanede hepimiz öyleyiz. ne diyorsak odur. alt anlam aranmasına gerek yoktur. laf çakmak sızdırmak yoktur. bizde öyle şeyler..
ben burada ebru ile fotoğrafımızdan yola çıktım ama ekibim cidden çok özel insanlardan oluşuyor. gerek bilgi, gerek ilgi olarak her gün onlarca hasta ile yakın temas halindeyiz. diğer eczaneler gibi ilaç gidince işimiz bitmiyor bizim, bir kere alınana kadar tonla seromonisi var.. ilacı yapmak değil ki zor olan. süreci yönetmek...
her bir hasta takibi en az 2-3 iş gününe yayılıyor. reçetesi, gelmesi gitmesi, her bir hastaya ayrı form açılması, önce ön bilgide sonra laboratuvarda sıraya alması, yapılan ilaç majistral olduğu için hammaddeler üzerinden tek tek fiyat hesaplanıp sonra teslim ediş koşullarında sıraya alması, belki o safha da doktoru ile yeniden temaslanılması hastalığı üzerinden bilgi alışverişi... ve her bir safhada hastayla defalarca temas ederken whatsapp üzerinden ayrıntılı bilgi nakli ve en son olarak arşiv anlamında hastalığı ve tedavisinin bilgisayara not alınması. tek bir hastanın bu kadar İşlemi var bizde.
ve hepsi aynı anda geliyor, birisi telefonda tek kendisi var sanıyor, birisi kapıda öyle. telefon çalarken alttan bir başkası arıyor.. whatsapa attım neden açmıyorsunuz diye bir başkası arıyor.. ya da doktordan çıkarken arıyor daha hasta. yoldayım geldiğimde hemen verin, diyor. sizden önceki hastaların ilacı yapılıyor sıraya alacağız gün içinde olur dediğimizde kızıyor. yapın işte ben gelene kadar beni öne alın acil benim durumum diyor.. sanıyor ki biz oturuyoruz ondan reçete geliyor ya kalkıp hemen yapmaya başlıycaz onu. başka da hastamız yok bir o var bir de eczane.. ya da diğer hastalar önemli değil. o bir daha uğraşmak istemiyor alıp gidiversin istiyor kendi işini görsün deneye sebep olduğu onun sorunu değil nasılsa....
almaya geldiğinde de üstüne yazmışız zaten kullanımları ayrıca teslim ederken de anlatıyoruz ama ekstra soruları var haklı olarak. hasta ya bilgi de istiyor hastalığı hakkında. doktora soramamış şimdi bizden alacak o bilgiyi. bence de almalı. ben sormayana bile illa bilgi gönderirim whatsapttan.. kitapcıklar hazırladım bilgi için onu veririm hediye.. ama o an değil.. ve asıl istediği şey asla bilgi değildir biliyor musunuz.. garanti istiyordur resmen; kolaycacık o hiç çaba göstermesin ne yapıp ne yapmaması gerektiğini öğrenmesin istiyor ki; içsin hapı iyileşsin. sürsün kremi iyileşsin.. doktora gitmişsin zaten ne ayıp aslında bu ilaç garanti mi derken doktoru bize soruyor.. onu sorguluyor. seninle birebir ilgilenen sana göre ilaç yazan kaç doktora gittin be insan evladı da şimdi iyi olanı görünce mi hesap sorasın tutuyor peşin peşin.. diyemiyor tabii insan. ilgiyi bulunca mı üste çıkıyorsun. sana iki laf etmeden gönderenler boşa mı öyle oldular sanıyorsun. senin gibiler yüzünden diyemiyorsun.. diyemiyorsun işte..
işini bırakıp hemen o anda tonlarca bilimsel bilgiyi vermen gerekiyor. ve istediğin kadar ver şu sorunun yanıtını vaad etmeni bekliyor senden. örneğin rosacea ise acılı yemeyin bakın sıcak suyla yıkanmayın başarılı tedavi için yüzünüzü güneşten koruyun filan diyorum ya, ooyyyy bunun gibi sözlere ihtiyacı yok. sürcen bu kremi geçecek de istiyor.. bunu duyamadıkça gitmiyor.. geçircek ama de mi diyor işin gerçeği de gerçekten geçircek bir krem tuttuğunun farkında değil elinde.. ama biz geçircek demeyiz asla.. direk.. ya dikkat etmezse tedavi sürecine... krem başarılı deriz tedavi sürecine dikkat eden çok kişiyi iyileştirdi..
bu cevap tatmin etmez hastayı. sonra ayrıntılı bilgi yazılı olarak gelecek size dediğimizde ikna olmaz bir türlü.. hatta vermişizdir bile çoktan.... olmaz... ordan okumaz gelince sorar.. gönderdik ayrıntılı birşekilde whatsappınıza dersen de hırçınlaşıp n'apıyorsunuz ki der, üstüne üstlük.... her an ilaç mı yapıyorsunuz yani .. benim sorularım bitene ve paşa gönlümün keyfi yerine gelene kadar neden bana amade olmuyorsunuz...
müşteriyim ben. sayemde para kazanıyorsunuz diyen bile çok oldu. bir şeyi bu kadar terse çevirmek ancak insana dair bir özellik.. para için olsa seni biran çekmem. allah eşine sabır versin demek geçer içinizden... deseniz olmaz; siz bir kurumsunuz diyemezsiniz..
evet açıklamak farz oldu..... her an ilaç yapıyoruz biz, her an takip yapıyoruz, bilgi veriyoruz, iletişim sağlıyoruz, bilgileri defterlerimize işliyoruz.. geldiğinizde yetiştirebilmek için krem bazlarımızı pişiriyoruz ki reçete geldiğinde öncesinde elimizde hazır olsun diye.. hammadde takibi yapıyoruz maddeler yoka düşmesin, tedaviler yarım kalmasın diye.. yurtdışından geldiği için gelişi 2-3 ay alıyor çünkü her birisinin.. ona göre yeterli süreci hesaplamak lazım... ve hastaya hesaplı verebilmek için mecburen çok miktar aldığım için parayı denk getiremezsem iş zaten aksayacak..
işte kapıya gelen bir anda tüm sorularına yanıt istiyor.. o yanıtları da illa benden istiyor.. hemen o anda istiyor.. hazretin geldiği an hangi ansa artık.. hemen o anda.. içerden bir dakika geliyorum dersen kapıya kadar yürümene sabrı yok.. o kadar o an.. abartmıyorum.. birebir böyle yaşıyoruz biz.
yaniiiiiii, hastaları birbirine karıştırmamak için işlerimizi whatsapp üzerinden ve hasta ad soyadı üzerinden formlar açarak yürütüyoruz.. sonra biz size ayrıntılı bilgi vereceğiz zaten diyorsak lütfen bize kızmayın.. güvenin.. çünkü veriyoruz gerçekten... atladığımız tek bir hasta olmadı bilgiden yana bugüne kadar. linkler veriyorum yetmezse.. daha ne yapayım yazılar yazdım onları gönderiyorum tek tek.
biz her an bir şey yapıyoruz, içerde müşterinin olup olmaması işin yavaşladığı anlamına gelmiyor bizim için. yoksa nasıl yetiştirelim onca ilacı. yetmiyor sitem dolu mesajlar yazıyorlar ya eve gidip.. ve kızıyorlar ya ne biçim işyeri burası diye... 10 dk anlatsa ne olur eczacı diye.. bizim ki de can.. insan üstü değiliz.. aynı anda 3 kişiyle yazışabilme yeteneğim oluştu bu bitmez sorular sayesinde.... ama bilgisayar değilim ya. daha çoğu ile yazışmayı henüz beceremedim.. kapasitem en fazla üç kişiye yetiyor arada çalan telefonları saymazsak..
neden anlattım bunları ekibimin ve benim sabrımızı anlatıyordum. bu safhaların her birinde ısrarla kendisinin direk en öne geçirilme talepleri, ısrarları, azıcık beklemek zorunda kalsa kızgınlıklarına maruz kalmak. işte biz bu zorlu koşullarda birbirimize kenetlendik ve çalışıyoruz. bunları da anlatmak istedim canım kızlarımı anlatırken. çünkü bunları yaşarken zerre söylenmiyorlar. agresifleşmiyorlar. tatlı dillerini ve şirinliklerini kaybetmiyorlar.
biz bu haldeyiz.. halini anlatmayan derman bulamaz. bu kadar bencil olmaya gerek yok. bu kadar başkası yanarsa yansın benim işim görülsün de demeye gerek yok. bu toplum ne zaman bu kadar bozuldu. doktor öldürecek hale geldi. bir bakalım aynaya. bunlar diğer kişiler değil. ilacını almaya sıra gelince hemen hemen herkesin girdiği ruh halleri böyle. işin burası kötü işte. bir iki kişi olsa sosyal açıklaması başka olurdu.. kişisel der geçerdik..
neden böyle olduk.. ne zaman şahtık da şahbaz olduk. pandemiden sonra arttı işin gerçeği son iki yıldır böyle.. gerek ölüm korkusu, gerek sıkışmışlık gerek, kimselerin bilmediği uyuz salgını.. hepinizi delirtti anlıyorum. anlıyoruz... ama bırakın size yardım edecek insanların ruh sağlığı yerinde olsun bindiğiniz dalı bu kadar da kesmeyin arkadaşlar..
iyi olun iyi olalım..
sevgi ve saygılarımızla
bulvar eczanesi aksaray istanbul
ben ve ekibim adına olsun bu yazı....
ecz aynur uluç