basit bir ilaç yapımı
“sirop simple” türkçe basit şurup demek, ve hakikaten de basitt... kodekse gör yapacağınız bir şekerli şurup işte… ama işin içinde gelince bakın neler oldu.
reçeteyi çocuk doktoru yazmış. doktoru tanımıyorum. babası dolanmaktan yorulmuş reçeteyi yaparım diyen yeri bulana kadar. doktor yaptıracağı yeri belirtmemiş çünkü. arayarak bulursun illâ demiş. “ben de bilmiyorum kim yapar”, deyivermiş. baba diyor ki kilometrelerce yol yapıyorum ki çocuğum sarsıntıdan uyur belki diye, ne olur ilacı yapın… formül de çok basit aslında... hem yapımı basit, hem basit maddeler içeriyor. ama uğraşılcak işte o işin içinde...
akşam saat 18… ebru ve emel de yok, pınar’la ikimiziz. ve ikimizin de artık yorgunluktan pili bitmiş vaziyette. ama telefonda baba nasıl yalvarıyor n’olur geleyim. reçeteye baktım novalgin damla yok elimde. depo desen kapandı. ağrısı çok diyor o kadar yorgunum ki nesi var diye bile bakamıyorum reçeteye. neticede ağrı ağrıdır yapcaz ilacı.
yapcaz,yapcaz da. önce bir doktorunu aradım. allahtan reçetede cep telefonu var. yazısı da bir garip XXX yazmış novalgin için. ama başında L harfi var mı yok mu tam anlaşılmıyor.. romen rakamı ile başında L harfi varsa 80, yoksa 30 oluyor rakam.
30 gibi geldi bana. damla mı istiyor novalgin’in formunu da yazmamış 30 ampül değil herhalde. mutlaka damla. damla demek istiyor olmalı. bilgisayarımı taradım; hiç yapmamışım bu formülden. nirengi alacak da bir veri yok elimde. aradım buldum doktoru. neyse ki hemen açtı. “80 damla eczacı hanımm” dedi keyifli bir sesle. “yanlış bir şey yapmayım diye ulaştım” dedim ben. şöyle bir keyiflendi sesi... sizler romen rakamını bilmezsiniz tabii demedi ama sesinde öyle bi tını sezdim hafiften. ahh sizi gidi çömez eczacılar der gibi bir tını. ben de tekrar “miktarı anlayamadım hocam” dedim. sesim de nasıl olsa genç çıkıyor.
diyemedim tabii "doktor bey neden tam anlaşılır yazmıyorsunuz". o da demedi ki, siz kimsiniz hangi eczacı yapmaya kalktı öğreneyim bir, demedi hiç. aynur isminde bir eczacı arıyor oldu durum. fazladan bir cümle konuşacak hâlim yok. biraz da canım sıkıldı aslında bu hâle. ama ben sonra yazdım watsapptan kendisine. dedim "doktor bey, numaramız bu. numarayı hastaya verirseniz reçeteye önden bakma ve ona göre hazırlama şansımız ve vaktimiz olur." çıktığımda yanıt gelmemişti henüz.
ağrısı olan birisi var o anda. hem de çocuk ki hiç fark etmez benim için. ilk acil sırayı aldı ilaç bir anda. eczanede de triyajın gerektiği bu tarz durumlar oluyor. aniden konusu gereği acil bir ilaç gelirse sıradaki ile yer değiştirir hemen. mesela yatan hasta ilacı. çocuk ilacı ağrı ilacı ya da zonası var hastanın. bunlar acildir.
tamam yapıcam ilacı da halâ birçok ilaç hesabı var yetişmesi gereken ve o da acil... dr. gökhan okan’ın reçetesi. o hasta da zonalı ve geceyi rahat geçirmesi benim hesapları doğru yapıp ilacı yetiştirmeme bağlı son bir saatte. yarına verdiğimiz sözler var daha. hadi onlar neyse. yapcaz artık hepsini.
baktık reçeteye... peki ne yapabiliriz.., nerden başlıycaz. sirop simple” yani basit şurup var formülün içinde. ama önceden hazırlanmış bir damla bile elde yok. önce hızlıca onu hazırlamak lâzım. peki şeker var mı elimizde. var mı yok mu aklımı toparlayamıyorum. varsa nerede. arayıp kızlara soracak hâlim bile yok. baktım pınar da feci yorulmuş. tipi kaymış onun da, benim de. ona da kıyamıyorum. sen dışarda dur sadece kapıya bak yapıyorum. maşşallah kapının da işleyesi tuttu. ama pınar etrafımda dönüyor; “olmaz aynur abla. seni yalnız bırakmam laboratuvarda.”
“koş bakkala toz şeker al o hâlde” diyorum, diyorum ama baktım hakikaten koşacak pek bir hâli yok. öyle yorucu bir gündü, hem günün, hem haftanın yorgunluğu var ikimizde de... ben çay tabağını kaptığım gibi çıktım yandaki pastaneye. dedim n’olur “bunu toz şekerle doldurun”. doldurdular hemen, sağ olsunlar geldim; tartım 68 gram, yetmiyor... 90 küsür gram lâzım bize. hiç değilse mini batch şeklinde bir 100 g yapsak iyi olur. eldeki şekere göre hesabını yapabilecek bir beynim yok o anda. baktım ben bir daha gitmeyim diye pınar fırladı bile önden.
gitti aldı şekeri. o, basit şurubu yaptı, ben o esnada novalgin ampulden doktorun dediği 80 damlaya denk gelecek dozla ilgili hesapları yaptım. bir yandan da pınar bana çay söyledi, çikolata filan getiriyor ki zihnim açılsın. baba geldi bile kapıya, o da derdini anlatacak. nasıl bulamadığını ilacı filan. sen bir dolan buralarda biz seni arıycaz, dedik. hazırladık ilacı. diğer maddeler zaten vardı. sodyum sitrat, sodyum bikarbonat, distile su filan. hepsi basit maddeler. anlayacağınız her şey çok basit ama işlem zor o anda, o koşullarda…
hazırladık, ılık ılık verdik babaya. bir mücevher taşır gibi teslim aldı ve gitti. o gidince eczanede pınar şekeri buldu… varmış tabii ki…
çizgi ve anı: ecz. aynur uluç
5 haziran 2021