balık ekmek merakı
soluksuz bir gündü bugün. birbiri içinde pişen ilaçlar, birbirine geçmiş geçmişli gelecekli hesap kitaplar... koşmalar, koşmalar içinde bir gün masamla labaratuvarın arasında.. akşam olup 7'de eczaneyi kapadığımızda hala telefonlar çalıyor, yapılması ha desen en az yarım saat sürecek üre patı formülleri geliyordu son anda. kapadık ve çıktık mecbur.. adım atacak hâlim yoktu ama bir vasıtaya kendimi kapatacak hâlim de öyle.. dedim yürüyeyim bari eminönü'ne kadar. eczanenin arka sokağındaki parka kadar gittim ki, kendimi bir banka attım uzattım ayaklarımı. kırk beş dakika mı desem bir saat mi kalmışım öyle. bir süleymaniye tarafına baktım, bir geldiğim yola.. geldiğim yola dosdoğru geri kıvrılıp otobüs durağında otobüs beklemeye başladım. neyse yollar açıktı. karaköy'e varması üç dakikayı ya buldu ya bulmadı. ordan doğru motora..
baktım kalkmasına beş dakika var. ve baktım karnımda gurultular.. baktım bir güzel balık ekmek kokusu. baktım saat hayli daralmış.. birden niyeti bozdum. çıkıp dedim balık ekmek alayım.. turnikenin ordaki görevlinin yanına gidip dedim çok açım. öyle böyle değil. balık ekmek alıcam.. fırla dedi. o hızla fırladım dışarı doğru büfeye gittim; hay allah nerde bu balık ekmekçiler bir tanesi bile yok.. telaş da yapmıyordum ama koş dedi birden. balık pazarına koş daralmış zamanımı bilirmiş gibi.... aa dedim koştum. balık pazarında balıklar var ama hepsi de birbirinden çiğ.. dedim nerdeler bu balık ekmek satanlar.. dedi arka tarafta.. aa evet tamam, arka tarafta çay bahçesi gibi oturulan mekanlar var ve balık ekmek yiyenler. ama tabakta.. baktım motor kalktı kalkacak. dedim nerde bu balık ekmek içimden. biraz daha gittim ileri. işte ordalar; yolun arka sapağında yan yana iki kişi.. öndekine seyirttim dedim bir balık ekmek ama şu gördüğün motorda yiycem.. göz ucuyla baktı aheste dedi ağır bir sesle, soğan ister misin. dedim elbette. özenle çevirdi ekmeği açtı kapattı.. eşeledi devirdi soğanları dizdi sakin sakin. tuzladı buzladı baharat attı yetmedi. kağıda sardı. oyy dedim ama artık bari peçete de ver. baktım artık telaşsız, gitti gidiyor.com motor ama baktım duruyor.. aldım paketimi artık koşsam mı yetişsem mi yetişmesem mi. derken girdim içeri. deminki görevli hah tamam dedi. artık kalkabiliriz.. kapıya doğru giderken seslendi ardımdan nerede buldun. dedim uzak değil hemen şu arka tarafta.. iyi iyi dedi ben de öğrendim.. bindim afiyet olsun dedi çımacı çocuk, hoşgeldiniz.. sağol dedim içeri girdim bir çay bir koltuk keyfim pek ala.. bitirince bir de dışarı çıktım ki dalgalı köpüğe karşı. bir şarkı da tutturdu mu dudaklarım hacı arif'ten. vücut iklimimin sultanı sensin dedim hey istanbul... ey özel köpüklü düş. ey özel su. efendim dedi, derdimin dermanı sensin.. istanbul'um sen huyum toprağım, tuzum suyum buharım sensin. ve sen ne güzelsin ey köpüklerin üstünde süzülen martı... ve ne güzelsin sen ben ve biz dedim yaşamak ne güzel bir burgulu şarkı...