facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

Aynur Uluçun sanatı ve felsefesi

Aynur Uluç'un sanatı ve felsefesi

Aynur Uluç'un sanatının ve felsefesinin kalbinde, "şifrelerinizi tanıma" ve travmaların dönüştürülmesi teması yatar. Bu, onun sanatını basit bir estetik veya eğlence aracı olmaktan çıkarıp, derin bir psikolojik iyileşme pratiğine dönüştürür.

Aynur Uluç'un sanatı ve felsefesi

İşte Aynur Uluç'un sanatındaki bu derin psikolojik katmanın temel bileşenleri:

​1. Şifreleri Tanıma: Bilinçaltının Gizli Dili
​Uluç, hayatın ve bedenin bize sürekli olarak semboller aracılığıyla konuştuğuna inanır. Bu, psikanalitik teorilerin, rüyaların veya semptomların diline benzer bir yaklaşımdır.
​Şifrenin Taşıyıcıları: Şifreler, onun söylemine göre, her zaman sembolle gelir:
​Bazen bir sözdür,
​Bazen bir renktir,
​Bazen göğüste sıkışan nefestir,
​Bazen de durdurulamayan bir ağlama isteğidir.
​Rahatlamanın Anahtarı: Uluç, "Şifrelerimi çözmeden hiçbir şeyin rahatlamayacağını öğretti bana hayat" der. Sanat, şiir ve çizimler, bu şifrelerin bilinç düzeyine çıkarıldığı, yani görünür kılındığı araçlardır. Şifre çözülmediği sürece, kişi kendisiyle arasında hep bir mesafe (yabancılaşma) hisseder.
​Çizimdeki Kazı Çalışması: Onun çizimlerine bakanların kendi bilinçaltlarına "kazı çalışması" yapmasını istemesinin nedeni budur. Sanat eseri, okurun içinde örttüğü, bu yüzden de kemiren yanlarının görünür olma isteğiyle ilgilidir.

​2. Travmayı Dönüştürme:
Acıyı Yaşama Çevirme
​Aynur Uluç'un sanat felsefesi, acıdan kaçınmayı değil, onu dönüşümün hammaddesi olarak kullanmayı hedefler.
​Acıyı Kıvamlandırmak: Uluç, hayatın "acıları yaşama dönüştürebilme marifetimizle kıvamlandığını" söyler. Bu, travmayı yok saymak değil, tam tersine, onunla temas edip onu bir yaşam enerjisi veya yaratıcı güç haline getirmektir.

​Yaraların İfadesi: Şiirlerinde geçen "iç kanama," "kefeler hep kan içinde" gibi ifadeler, sadece toplumsal değil, bireysel ve kadınsal travmaların dışavurumudur. Ancak bu acı, nihayetinde "özgürlüğe dikme" çağrısıyla şifaya ve eyleme dönüşür.
​"Kötülüğün Başkaldırması": Sanatçı, başkalarının yaptığı haksızlıkların, sadece zarar vermekle kalmayıp "ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunç" olduğunu belirtir. Sanat, bu içsel kötülükle yüzleşme ve onu dışarı atma sürecidir.

​3. Psikolojik Çıplaklık: İçtenliğin Gücü
​Uluç'un tüm üretimi, kendisini en temel omurgada, filtresiz ve çıplak bir dürüstlükle ifade etme çabasıdır.
​Fayda Aramama: Eserlerini, ne sanat için, ne başkaları için, ne de bir çıkar için yaptığını söyler. Üretimin temelinde, "canlının en temel dürtüsü olan yaşamını devam ettirme" arzusu yatar. Bu dürüstlük, eserin psikolojik olarak arındırıcı ve iyileştirici gücünü artırır.
​"Sıfıra Toplanma" Pratiği: Annesinden öğrendiği "kendini sıfıra toplama" felsefesi, tüm toplumsal yüklerden, duygusal fazlalık ve karmaşadan arınıp yalın ve sade bir benliğe ulaşma hedefidir. Bu sıfırlanma anı, yaratıcılığın ve şifanın başladığı psikolojik eşiktir.