anne ayağını kaldır, altına bakıcam
hiç bir şey çıkmasın varsın. ben yine de bakıcam bunlar senin ayakların anne, bunlar senin ellerin. annemi sevmek için anneler gününe ihtiyacım yok benim, ayağının altında cennet olmasına da. annemi sakin, uzun, dingin ve derinden sıklıkla hissediyorum zaten. kalbimde nefesini, kolumdaki dövmede güllerini taşıyorum annemin. ellerimde her ektiği tutan yeşil ellerini taşıyorum. dudağımın kıvrımı sanki o oluyor bazen, kalbimdeki kıpırtıda onu buluyorum.
anneler gününde eskiden annemizi anımsardık, anımsar mısınız. şimdi ise annelik edebiyatına maruz kalıyoruz hep. annemizi anımsayışımız bile hep sosyal medya üzerinden. nasıl da sarılıyoruz annemize bakııın. herkesin annesi var ama biz daha çok sarılıyoruz işte.
yoksa annemizi de mi kesmiyor artık sadece boynuna sarılmamız; fotoğraf alan yoksa. e ne de olsa onun da face sayfası var artık hiç değilse, instagramı yoksa da.
kendisi daha mı az sevilen anne olsun durduk yerde hem diğer annelerden. belki gönül koyuyor sen neden bizi çekmiyorsun, ben anne değil miyim.
ve çocuklarınız sevgili hanımlar:)
onlar zorla size sevgi gösterileri mi yapsınlar istiyorsunuz gün annelerin olunca. anneliğinizi dibine kadar hissettirsinler istiyorsunuz, bugün daha bir hakkınız ne de olsa. legal gün bugün... sevgiyi legal olarak tahsil edebilirsiniz. istediğiniz ölçüde vermezlerse qönül koyabilirsiniz. ama verirlerse var ya; mutlu mesut göğsünüzü gererek bakın ben nasıl da anneyim hali. fotoğrafı da kaptık; şükürler olsun.
ya da annelik şöyle fedakar, böyle özverili cümleleri kaplar bugün her yeri. bugün herkes adeta melek. her sabah aynaya bakmadan çocuğa koşar anne. evine bakar anne. gece gündüz çalışır yarını yapar anne.
verin gazı, ne gazı mı dediniz, doğru ya canım bu kadının doğasında var. ha çok meraklıydınız çünkü kadının doğasına. hemen kutsayın. kadını bir tek anne rolünde hapsedince laf kadının doğasına gelir. bir kişi de çıkıp demez ki giysilerinin altında kraliçe çıplak...
işimize gelince o pek meraklı olduğunuz doğamızda neler var. o giysinin altında nasıl bir beden, o bedenin içinde nasıl bir kalp var. nerede atar nerelerde tutulur, merak etmezsiniz ne zaman nasıl sever kendini. yoksa bunu hiç mi akıl edemez, ellerinde saçlarından habire süpürge örsün istersiniz.
bilirsiniz de hiç söylemezsiniz anne olmak kadının doğası da, cinselliği doğasında yok mu. süt içerken mi yaptı o çocuğu da.
ama haklısınız, biz hep öyle gördük, öyle belletildik yıllarca. binyıllarca. kadın cinselliği daha 1960'larda söz edilmeye yeni yeni başlanan farkındalıklar... insanı bile anne doğurduğu halde insanoğlu diye tanımlıyoruz, gidecek çok yol var daha.
bu yazı da o yolda bir minik çakıl taşı olsun; o büyük çorbada tuz olacaksa.
aynur uluç
10 mayıs 2020