anahtar deliğinden...
bakın kadın ya da erkek ayırmadan söylüyorum, içinizde en cesurum diyenler nasıl sevdiğini ve nasıl sevildiğini anlatıyorlar ancak. nasıl seviştiğini anlatanı görmedim. gaz sancısı gelince nasıl sıkışıp tuvalete koştuğunu, ölümle burun buruna geldiğinde nasıl ödünün koptuğunu, içine oturan bir şey olunca ilk fırsatta lafı nasıl soktuğunu anlatanı görmedim daha. maşallah herkes sütten çıkmış ak melek, herkes bir kötülük gördü mü şiddetiyle kınıyor ve insanlıktan dem vurup erdemini kutsuyor. herkes düğün dernek yapıyor ama sevişmiyorlar asla; mürüvvete eriyorlar canım sadece, kimsenin sevişmekle seksle alakası yok… zaten bu google’daki seksleri de hep başkaları tıklıyor… kimsenin salyayla sümükle de alakası yok. o güzel yemekleri yeyince geğiresi filan gelmiyor ve hiçbir karında zil çalmıyor acıkınca. ama sosyal medyadaki paylaşımlara bakarsak mangalda kül yok. romantik filmlerde en fazla öpüşme sahnesine kadar gidip tam orada kesilen dramalar kadar bile değiliz işin aslı. biraz daha ayaklar yere bassa da şu egolar da yararlı işlevine dönse artık diyorum. ahh içlerdeki açlık bir dengelense de bir barışsa kendiyle insan... konu güzel konu; işlendikçe işlenesi yanları olan... kadın evet orospu olur sevişmek istediğini söylerse, erkek hazır tabanca olarak kodlanır kafalarda. pekiiii durum böyleyken erkek toplumda açıkça söyleyebilir mi bunu. ulan ben sevişmek istiyorum, diyebilir mi.. yettiniz gari bunu amma şekillere soktunuz, benim canım sevişmek istiyor diyebilir mi? çok serseri erkek arkadaşlarım vardı gençliklerinde; sonra hepsini takım elbise giymiş, nişan takarken, damat olmuşken gördüm sayfalarında. düzene uymuş legal sevişebilmek ve legal üreyebilmek için evlenen tipler olmuşlar. olmak zorunda kalmışlar kolay değil delebilme cesareti üstlenmek.. bu mudur şimdi özgürlük. sonra karısını aldatan olabilmek ancak canı başka ten çekerse. yani konu kadınlara cız da erkeklere de buyrun bayram var değil... tamam elinin kiri deniyor yaparsa kadına göre daha kolay... ama yine de yürüyen gelenekle uzlaşıyor bir yerde işte.. "kir" diye tanımlanıyor yaptığı şey, haz diye değil.... kavramlar önemlidir tanımlar önemlidir.. hakkı değil mesela.. zayıf düşmüş eh n'apalım deniyor müsamaha gösterilirse. "müsamaha" tanımında bile bir kabul etmeyiş reddediş var insanın gerçekliğini... konu sadece cinsellik ve sevişmek de değil üstelik.. bir çok örnek saydım az önce. erkek de toplumda geğirirse utanıyor, gaz kaçırırsa utanıyor.. cenazesinde ağlayamıyor. anlamaya çalışırken konuyu bu merkezde tutarsak; yani bedenine yabancılaşmak ve onun fonksiyonlarından utanmak merkezinde.... daha anlaşılır olacak... kadınlar özgür değil erkekler özgürdür yanılsamasına düşmeyiz işte o zaman yüzeydekine bakıp.. çünkü kadın ve erkek birbirini tamamlıyorlar.. bir şeyin yarısı özgür değilse diğer yarısı nasıl tam özgür olabilsin... iluzyonları kırmak gerek. vay ben yapıyorum, bana göre hava hoş iluzyonları ancak gerçeklikten kopartır insanı. erkekler bu iluzyon içinde olabilirler.. ya da kendini özgür zanneden bir kadın bu iluzyonlar içinde olabilir.. mümkündür.. narsizme kadar gitmek zorunda kalır iş... sağlıklı büyümesi zor çünkü zemin kaygan toplumda.. ve başkasına ihtiyaçlılığın pik yaptığı yerdir narsizm.. bunu örtmekte en mahirleşen safhası işin.. o yüzden kasmaya hiç gerek yok artıdan ve eksiden... ne isek onun şefkatle ve samimiyetle kabulüne ihtiyaç var bir önce; ki gerçek bir gelişme yaşanabilsin içlerde. sevdiğinizde öfkeyi mi kederi mi tercih edersiniz sorusu derin bir sorudur. öfke derindekini bulmak için ipucu olarak algılanıyorsa anlamlı ve geliştirici. keder derin bir şeydir çünkü. ne kadar reddediliyor ve aştım deniyorsa o kadar aşılmadığını aşikar eden. aşan insan "aştım da aştım" demez çünkü sürekli her yerlerde. aşmadığını kabul önce ve onun kederi lazım her ne kadarsa o seviye... o çukura bir düşmek lazım önce.. ya da tersindesin diyelim fırk fırk noktası yani; benim haddim değil deyip durmak noktasındasın... işin bariz acizlik noktası. yine aynı mekanizma geçerli orada da... önce acizliğini kabul ve bu kez onun kederi. ama sanki durum orada daha kolay.. acizliğini kabul çok zordur çünkü. fırk fırksan arabeske bağlarsın, toplum böyle ben ne yapayıma bağlarsın işi en ileri seviyede.... o halini normal filan zannedersin mazallah hepsi mümkündür.. amma narsist hallerdeysek daha da zordur o derin kavrayış... en zordur hatta.. terapistle işbirliği de yapmaz çünkü o durumda olan.. benim kendime güvenimi elimden alıyor diye algılar terapisti. oysa iyi bi terapistin o kalkanı kişinin elinden alması lazımdır ki bir çıplak kalsın önce... almak zorundadır yol alabilmesi için.. o yalandan bir paravandır çünkü derindekinden kaçmak için.. çevrendekiler de pohpohlar pohpohlar durular aşmış görünüyorsun ya.. ama hayattaki ilk yüzleşme seansında çökebilirsin. o yüzden uzmanların uzman olması önemli... kişisel gelişimde ağzı laf yapan şişirme uzmanların "kendinize güvenin de güvenin" direktifleri, tanımları yarı yolda bırakır insanı pratikte.. .hani güvenecektik ..))) küt düşersin en dibe... o yüzden acizliği kabule geliyor iş eninde sonunda.. acizliğin hangi dozdaysa onu hakkıyla kabul edeceksin bir önce....kilit bir şifre gibidir bu kabul.. ne kadar acizsen onu kavrayış diyelim biz buna....
ki kırıp çıkasın çemberini...
çıkabilesin..
aynur uluç 16 04 2019