facebook twitter instagram youtube html5 sitemap Bizi Takip Edin

ala sincap kuşları

ala sincap kuşları


ala sincap kuşları

-ceviz ağacının üst dallarındaki cevizler güzel olur.

-güneşe yakın tabii…

-evet, o yüzden sincaplar hep üst dallara çıkar. ben de sincabı yukarıda görünce ağacın altında bekler onun yere attığı cevizleri yerdim.

-yerdim?

-sincap akıllandı tabii, ben varsam ağaca çıkmaz oldu. boş durur muyum hiç, ben de o ağaçtayken cevizin birisini yiyorsam, diğerini onun görebileceği şekilde ayırmaya başladım.

-n’oldu peki sonuç?

-ben oralarda olsam da ağaca çıkar oldu yeniden…

bu hikâyeyi dinlediğimde içimden kızmıştım insanın doğaya müdahil olan hâline ama bir hikâye daha dinledim aynı adamdan; kafam karıştı.

-ben bitkileri sularken, kuşlar elimde tuttuğum hortumun fıskiyesinden su içerlerdi. havada döne döne su içer, giderlerdi.

-niye peki?

-çünkü, ben onlara yemek verirdim. kırıntıları onların görebileceği yerlere koyardım hep.

-bir nevi borç ödeme mi yoksa sincaba?

-belki de. komşu bir albay vardı. kuşlar ondan su içmedikleri için hayıflanırdı hep.

-niye ondan içmezlerdi peki?

-çünkü o yiyecek vermezdi.

ne diyebilirim... ben çözmeye uğraşıyorum; kuşlar işi biliyor.


öykü / fotoğraf: aynur uluç